Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Antalya'da geçen hafta etkili olan hortumda başına çarpan bir cisimle hayatını kaybeden 13 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi Berivan Karakeçili'nin babası Kazım Karakeçili, "Yağmur da yağsa, taş da yağsa çalışacaksınız" diyerek patronların kızının ölümünden sorumlu olduğunu söyledi.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre Antalya'nın Kumluca ilçesinde 24 Ocak günü çalıştığı portakal bahçesinde etkili olan hortumda savrulan sacın başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren 8. sınıf öğrencisi Berivan Karakeçili için Urfa'nın Viranşehir ilçesinde kurulan taziye devam ediyor.
TIKLAYIN - Antalya Havalimanı'nda Hortum: 12 Yaralı
TIKLAYIN - Çır Çır Makinesine Düşen Tarım İşçisi Çocuk Hayatını Kaybetti
Yoksulluktan kaynaklı çalışmak zorunda kaldıklarını ifade eden Baba Karakeçili, eylül ayından bu yana Kumluca'da olduklarını anlattı. Hava koşullarının kötü olduğu günlerde çalışmak istemediklerini, ancak bahçedeki portakalların işlendiği fabrika sahibinin buna müsaade etmediğini belirten baba Karakeçili, "Kızımı sanki orada bıraktım, bir daha asla gitmem" dedi.
"İmkanım olsa götürür müydüm?"
Karakeçili, kızının hakkını sonuna kadar arayacağını, fabrika sahiplerinden şikayetçi olacağını ifade etti. Hortumun yaşandığı gün çevredeki bahçelerde çalışan işçilerin kötü hava koşullarından kaynaklı tarlaya inmediklerine dikkat çeken Karakeçili, patronların kendilerine "Yağmur da yağsa, taş da yağsa çalışacaksınız" dediğini aktardı.
Baba Karakeçili olay günü yaşananları şöyle anlattı:
"Hortum olunca herkes kaçıyor. O da çocuk tabii. Durup hortuma bakıyor. Kimse ona yardım etmiyor. Kimse ona 'kaçalım' bile demiyor. O da çocuk; bahçenin ortasında duruyor.
"Hortumun bir çatıdan uçurduğu sac gelip kafasına değiyor. Sonra yerde hareketsiz yatıyor. Kızım orada yaşamını yitirmiş. İmkanım olsa onu oraya götürür müydüm?"
"Maddi durumumuz olmayınca mecburen gittik. Kaldığımız yer çadır değildi. Ancak ev de değildi. Kaldığımız yer baraka gibi bir yerdi.
"Üstü sac ile kaplıydı. Zaten oraya da kira ödüyorduk. Günlüğümüz 60 ya da 70 liraya geliyordu. Bütün çocuklarım küçüktü. Beri (Berivan) çalışan tek çocuğumdu. Okuyordu, onu burada yalnız bırakamadığım için yanımıza aldık.
"Beri de çalışıyordu. İş imkanı olsa, ekonomik gücüm olsa kızımı okuldan çıkarıp gitmezdim oralara. Çalışırken boyu kadar çamura batıyordu.
"Su ve çamur içinde mecburi çalışıyorduk. İmkan olsa insan onca kilometre uzakta çalışmaya gider mi? 10 çocuğumla bir araca doluşup gidiyoruz. Yolda ya da orada başımıza bir şey gelse bir aile yok olacak. Mecbur olmasak böyle bir yola çıkmazdık."
Sigortasız çalışıyorlar
Fabrika sahiplerinin sürekli işsiz bırakma tehditleri karşısında yağmur, çamur demeden çalışmak zorunda kaldıklarını vurgulayan Karakeçili şöyle devam etti:
"Diyelim bugün yağmur, fırtına var, 'bugün çalışamayız' dediğimizde 'bir sonraki günde biz sizi kabul etmeyiz' diyorlardı. Yağmur da yağsa, taş da yağsa çalışacaksınız deniliyordu.
"Fırtına kalktı kızımı aldı götürdü. Yağmurlu günlerde işe gitmeyi redettiğimizde, içeride kalan paramızdan kesinti yapılıyordu. Bizi işten çıkarmak için bahane arıyorlardı. Zaten sigortamız yok. Günlük çalışıyoruz.
"Hoşlarına gitmese bahane ile işten çıkarabiliyorlardı. Çalışmak istemediğimiz günlerde 'fabrikam zarara giriyor' deyip çalışmamız konusunda zorluyorlardı. Sonunda kızımın hayatına sebep oldular. Günlük zararları için kızım hayatından oldu. Onun hakkını sonuna kadar arayacağım." (AÖ)