Haberin İngilizcesi için tıklayın
Anayasa Mahkemesi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gözaltına alınarak tutuklanan ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen yerel mahkeme tarafından tahliye edilmeyen Mehmet Altan’ın haklarının bir kez daha ihlal edildiğine hükmetti.
9 Ocak 2020 AYM kararında, Altan’la ilgili hukuki süreç özetlenerek AYM kararlarının nihai ve bağlayıcı olduğuna yönelik kararlara atıf yapıldı.
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre yüksek mahkeme yerel mahkemelerin görevinin Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini tartışmak değil, hak ihlaline yol açan durumu ortadan kaldırmak olduğuna yönelik Şahin Alpay kararını anımsattı.
Kararda, Altan’ın İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 22 Eylül 2016 tarihli kararıyla tutuklandığı, 8 Kasım 2016’da AYM’ye bireysel başvuruda bulunduğu ve başvurunun 11 Ocak 2018’de karara bağladığı belirtildi.
Kararda, Anayasa Mahkemesi’nin, Mehmet Altan’ın, “kişi hürriyeti ve güvenliği” hakkı ile “ifade ve basın özgürlüklerinin” ihlal edildiğine karar verdiği vurgulandı.
Yüksek Mahkeme’nin, tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin soruşturma mercilerince yeterince ortaya konulamadığı, tutuklamanın hukuki olmadığı sonucuna vardığı ifade edildi.
AYM kararının mahkeme uygulamadı
Kararda, bu kararın ihlalin ortadan kaldırılması için İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiği, gerekçeli kararın da Anayasa Mahkemesi’nin sitesinde erişime açıldığı ayrıca 19 Ocak 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı ifade edildi.
Yerel mahkemenin ise buna rağmen 11 Ocak 2018’de gerekçeli kararın kendilerine tebliğ edilmediği ve karşı oyların yazılmamış olduğu gerekçesiyle başvurucunun tahliye talebinin reddine karar verdiği belirtildi.
Mahkemeye yapılan itirazın da İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiği ifade edildi.
Altan'ın itirazı reddedildi
Altan’ın, kararın Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesinde yayımlandığını belirterek yeni başvuru yaptığının aktarıldığı kararda, bu talebin de reddedildiği, itiraz üzerine yeniden ret kararı verildiği belirtildi.
İstanbul 26 ve 27. Ağır ceza mahkemelerinin, bu kararlarında Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularda mahkemenin yerine geçerek delilleri değerlendiremeyeceği, yerindelik denetimi yapamayacağı, delil durumu takdir edilerek tutukluluk kararı verilmişse Anayasa Mahkemesince delillerin yetersiz olması nedeniyle ihlal kararı verilemeyeceği, Anayasa Mahkemesinin yasal sınırların dışına çıkarak vermiş olduğu söz konusu kararın kesin ve bağlayıcı olduğundan söz edilemeyeceği gerekçelerine dayandığı vurgulandı.
Kararlarda ayrıca Anayasa Mahkemesi kararının otomatik olarak başvurucunun tahliyesi sonucunu doğuracağını kabul etmenin mahkemelerin bağımsızlığı, mahkemelere emir ve talimat verilemeyeceği, telkinde bulunulamayacağı yönündeki anayasal düzenlemelere aykırı olduğu ifade edildiği anımsatıldı.
AYM'ye ikinci bireysel başvuru
Altan’ın bunun üzerine 30 Ocak 2018’de karara konu başvuruyu yaptığının anımsatıldığı kararda, 12 Şubat 2018’de ise İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanığı ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırdığı vurgulandı. Altan’ın bunun üzerine 30 Mart 2018’de yeniden bireysel başvuruda bulunduğu kaydedildi.
Altan’ın mahkumiyet kararına karşı istinaf yoluna başvurduğunun anlatıldığı kararda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 27 Haziran 2018’de Anayasa Mahkemesi kararına göre tahliyesinin gerektiği, hak ihlali kararının kesin nitelikte ve yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamları, gerçek ve tüzel kişiler yönünden bağlayıcı olduğu sonucuna vardığı ifade edildi. Kararda, dairenin tahliye kararından sonra ise Altan hakkındaki hükmü onadığı kaydedildi.
Yargıtay: AYM'nin kararları bağlayıcı
Temyiz üzerine dosyaya bakan Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin ise 5 Temmuz 2019’da bu mahkûmiyet hükmünü beraatinin gerektiği görüşüyle bozduğu ifade edildi. Yargıtay’ın da bu kararında Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına dikkat çekildi.
Kararda, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bozma kararından sonra yargılamaya devam ettiği ve Altan’ın beraatine karar verdiği, bu kararın da 12 Kasım 2019’da kesinleştiği kaydedildi.
AİHM kararı
Anayasa Mahkemesi kararında, Altan’ın 2017’de AİHM’ye de başvurduğu, AİHM’nin de 20 Mart 2018’de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdiği anımsatıldı. AİHM’nin Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Altan’ın tahliye edilmemesine atıf yaptığına dikkat çekilen kararda, yerel mahkemenin, “Anayasa Mahkemesi dosyadaki unsurları değerlendiremez” görüşüne ise katılmadığı vurgulandı.
Altan'ın serbest bırakmaması AİHS'nin ihlali
Anayasa Mahkemesi kararında, AİHM’ye göre de Yüksek Mahkemesi kararlarının nihai ve bağlayıcı olduğu, buna karşılık İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Altan’ı serbest bırakmamasının AİHS’nin ihlali anlamını taşıdığı kaydedildi.
Bakanlık mahkemeyi savundu
Kararda, Yüksek Mahkeme kararına rağmen tahliye edilmeyen Altan’ın bireysel başvurusunun 9 Ocak 2020’da görüşülerek karara bağlandığı belirtilirken Adalet Bakanlığı’nın savunmasına da yer verildi. Adalet Bakanlığı’nın, Altan hakkında yerel mahkemenin mahkumiyet kararı verdiğini anımsatarak, böylece tutulma halinin sona erdiği yorumunu yaptığı kaydedildi.
Bakanlığın, ayrıca Anayasa Mahkemesince verilen bir hak ihlali kararı sonrasında ihlalin ne şekilde giderileceğinin takdirinin derece mahkemelerine ait olduğu görüşünü savunduğu belirtildi.
Şahin Alpay örneği
Anayasa Mahkemesi kararında, aynı şekilde Yüksek Mahkeme kararına rağmen tahliye edilmeyen Şahin Alpay ile ilgili verdiği karardaki ilkeleri sıraladı.
Buna göre, Anayasa Mahkemesi’nin somut olayda suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığını incelemesinin anayasal bir zorunluluk olduğu, bu incelemenin kanun yolunda gözetilmesi gereken bir hususun incelenmesi veya yerindelik denetimi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararının nihai ve bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmadığı, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu ihlal kararlarının başka bir merci tarafından Anayasa'ya veya kanuna uygunluk yönünden denetlenemeyeceği, aksi yöndeki değerlendirmelerinin anayasal veya yasal bir dayanağının olmadığı, ihlal kararının hukuki sonuç doğurabilmesi için Resmî Gazete'de yayımlanması gerekli olmayıp ilgili merciye tebliğinin veya gönderilmesinin yeterli olduğu, ilgili mercilerin ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde hareket etmek zorunda olduğu vurgulandı.
"Göreviniz yetkileri değerlendirmek değil"
Kararda, “derece mahkemelerinin görevi Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin kapsamını değerlendirmek değil Anayasa Mahkemesince tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmaktan ibarettir” şeklindeki Şahin Alpay kararına atıf yapıldı.
Kararda şöyle denildi:
“Anayasa Mahkemesinin bu nitelikteki ihlal kararları sonrasında derece mahkemelerinin ön koşulunun bulunmadığı tespit edilen tutukluluğu sona erdirmeleri gerekir. Aksi takdirde ihlal ve sonuçları ortadan kaldırılmamış olur. Bununla birlikte daha önce tutuklama gerekçesi olarak gösterilmeyen, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında değerlendirilmemiş olan yeni olgularla suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin ortaya konulabildiği oldukça istisnai durumlarda da ihlal kararının gereklerinin yerine getirildiği kabul edilebilir. Ancak derece mahkemelerinin bu husustaki takdir aralığı ilk tutuklamaya göre oldukça sınırlıdır. Böyle bir durumda kuvvetli belirtinin yeni olgularla ortaya konulup konulmadığı yönündeki nihai değerlendirme Anayasa Mahkemesine aittir.”
Altan’ın tutukluluğunun Anayasa Mahkemesi kararına rağmen ortadan kaldırılmadığının anlatıldığı kararda, bunun anayasadaki güvencelere aykırı olduğu ifade edildi.
Kararda, “Sonuç olarak -mahkemeye erişim hakkının sağladığı güvencelerle de bağdaşmayacak şekilde- Anayasa Mahkemesinin tutukluluğa ilişkin ihlal kararının uygulanmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir” denildi.
Anayasa Mahkemesi, Altan’a 30 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti. (HA)