Çağın tanrılarının kötülüklerini gizleme savaşı. Evet evet bu, çağın tanrılarının bir savaşı ve biz de bu savaşın tam ortasındayız. İtaatkar ve suskun bir toplum yaratmak için her kesime saldırıyorlar, kişinin dününü, bugününü ve yarınını belirsiz kılmak için çocukların zihnine saldırıyorlar. Ona doğduğu andan itibaren şekil vermek için her şeyi yapıyorlar. Bunu yapmalılar yoksa saltanatı yarım kalır. Gençler mesela, çok korkar gençlerden. Sesi çıksın istemez. Bir sesi çıktı mı, bir ayaklandı mı, tüm cihan ayaklanır. Tüm halkları peşinden sürükler. Gençler korkulu rüyalarıdır. Bu nedenle gençlerin eğitim hakkına, işine, yaşamına dönük hep bir saldırı halindedir.
Diyarbakır'da tutuklanan gazeteciler yazıyorDiyarbakır'da 16 Haziran'da tutuklanan 16 gazeteciden bianet'e yazmalarını istedik. Zaten mekansal olarak kısıtlı oldukları için sorularla kendilerini kısıtlamak yerine ne yazacaklarını kendilerine bırakmayı tercih ettik. Mektupların ulaşması zaman alsa da, mektuplar geldikçe "İçerideki Gazeteciler yazıyor" üst başlığı altında yayınlamaya devam edeceğiz. Dördüncü mektup JinNews imtiyaz sapibi ve yazı işleri sorumlusu Safiye Alağaş'tan. 1. MEKTUP İÇİN TIKLAYINIZ: "Dirençli kalmaya çalıştığımızı bilin"/ Serdar Altan 2. MEKTUP İÇİN TIKLAYINIZ: "Tek suçum 'Barış Annesi' olmam ve barışı istememdi Remziye Temel 3. MEKTUP İÇİN TIKLAYINIZ: Gazeteciyiz, haklıyız, çıkacağız ve yeniden yazacağız/ Aziz Oruç Tutuklanan gazetecilerMezopotamya Haber Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, JinNews Haber Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFGD) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebun Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngör, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken ve Mazlum Güler. TIKLAYIN- "Niçin gözaltında olduğumuzu polis de bilmiyor" TIKLAYIN- Diyarbakır'da gözaltına alınan 16 Kürt gazeteci tutuklandı TIKLAYIN- Gazetecilik sorgulandı: "Kürt sorunundan kastınız nedir?" |
Korkulu rüya: Kadınlar
Bir korkulu rüyaları var ki, sormayın: Kadınlar. En büyük korkulu rüyaları kadınlardır. Kadını yansıtan yaşamın her bir zerresine saldırırlar. Tırnağından saç teline kadar her şeyine kendileri şekil vermek isterler. Ne giyeceğine, ne içeceğine, ilişkisine, kaç çocuk doğuracağına, evlenmesine, evdeki yaşamına, işine, makyaj yapıp yapmamasına ve daha sayamayacağım birçok yaşam biçimine müdahale edip şekil vermek istiyorlar. Kadınla kıran kırana bir savaş halindeler.
Vazgeçmiyoruz
Biz kadınlar olarak, ruhumuzu besleyen asıl kaynağı bulduk. Uzun yıllardır peşindeydik ve 21. yüzyılda artık kesin olarak farkındayız. Bizim ruhumuzu, mücadele besliyor. Mücadele ettikçe en doğal halimize dönüyoruz. İrade oluyoruz, güç oluyoruz, rengarenk bir yaşamı örüyoruz. Ve en önemlisi de dünyanın neresinde olursak olalım, bütün kadınlar olarak birbirimizin ruhuna dokunuyoruz. Bize sunulan şaşaalı hayatlara kanmıyoruz. Yıldızların parlaklığı gözümüzü kamaştırmıyor. Kadınlar olarak sessizce söz verdik, çığlıklar atarak söz verdik, birbirimizin gözlerine bakarak söz verdik: Toplumdaki yerimizi bulana kadar mücadeleden vazgeçmiyoruz. Özgürlüğümüzü elde edene kadar vazgeçmiyoruz. Kesin ve nihai hedefimiz özgürlüğümüz.
Aradığımız şey
Bizim kurtuluşumuz beyaz atlı prenste değil. Beyaz atlı prensin gelip bizi kurtarmasına beklemeyeceğiz. Kaldı ki gelen beyaz atlı prensin bizi daha büyük ve korkunç bir köleliğin içine soktuğunu tarihimizden biliyoruz. Bu konuda yeterince tecrübeliyiz.
Biz kadınlar olarak ata binmeyi öğreniyoruz. Mücadele ederek tecrübe ediyoruz. Mücadelemizde attan düştükçe tekrar kalkıp biniyoruz. Her düşüşte yeniden deniyoruz.
Biz kadınlar atın kendisini arıyoruz. Onun bizi bulmasını beklemiyoruz. Onu arıyoruz. Ve inanıyoruz o da bir yerlerde bizi arıyor, bize doğru geliyor.
Kadına saldırı
Onu bulduğumuzda nereye mi gitmek istiyoruz? Ata binip dört nala ormana doğru gitmek. Hiç soluk almadan dörtnala gitmek, ormanın en karanlık, en kuytu yerine gitmek istiyoruz. Ormanın en karanlık dehlizlerini delip nihayet dağlar, nehirler keşfetmek istiyoruz. Karanlıkta bırakılan tarihimizle buluşmak istiyoruz. Nihayetinde bu yolculuk, özbenliğin ile buluşma yolculuğu. Karanlıkta bırakılan kadın tarihi, günışığına çıktıkça kadınlar kadar toplum da özgürleşecektir.
Çağın tanrılarının asıl derdi işte bu. Kadının özgürleşmesini ve kadınla birlikte, toplumun özgürleşmesini istemiyorlar. Bu nedenle en çok kadına saldırıyor. Bazen kibarca bazen de hunharca saldırıyor.
Eğer kadın mücadelesi yürütüyorsanız, kesin olarak çağın tanrılarının hedefindesinizdir. Sizi sindirmek için her türlü saldırıyı yapar.
Jinnews
Gerektiğinde şiddet uygular, gözaltına alır ve tutuklar. Tıpkı JinNews’e yaptıkları gibi. JinNews’e onlarca kez erişim engeli getirildi. Defalarca dava açıldı. JinNews mücadeleden vazgeçmeyince, gördüğünüz gibi saldırı büyütüldü. Nefes alışımız dahi suçlama konusu yapılmış durumda.
Korkunun ecele faydası yok. Çırpınışlar boşuna, çırpındıkça, saldırdıkça küçülüyor, bitiyor.
JinNews Türkiye’de kadın mücadelesinin en önemli parçalarından, kadın gazeteciliğe ciddi katkıları var. Gazetecilikte yeni bir bakış açısı geliştirdi. Gazetecilkte eril dile karşı önemli bir alternatif. Büyütülmesi gerekiyor. Ben bütün kadınların JinNews’i sahipleneceğine inanıyorum. Çünkü özünde JinNews’e değil, kadın mücadelesine dönük bir saldırı var. Bütün kadınlar bunun bilincinde. Tekrar söylüyorum, kadın mücadelesi durdurulamayacak noktada.
Bizi özgürlüğe götürecek olan atı en kısa sürede bulmak dileğiyle.
Safiye Alağaş kimdir?JinNews Haber Müdürü. Gazeteciliğe, DİHA’da muhabir olarak başladı. Daha sonra, Jinha kadın haber ajansında çalıştı. DİHA ve Jinha’nın 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile kapatılmasıyla JinNews’te haber müdürü olarak çalışmaya başladı. |
Safiye Alağaş için mektup adresi
Safiye Alagaş
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi B-6 koğuşu
Kayapınar/ Diyarbakır
(SA/NÖ)