Fotoğraf: MA
29 Ağustos’ta cenazesi bir torbanın içinde ailesine teslim edilen Hakan Arslan’ın babası Ali Rıza Arslan'ın fotoğrafı basına yansıdı. O fotoğraf gözümün önünden gitmiyor.
TIKLAYIN- Arslan'ın kemikleri 7 yıl sonra torbada teslim edildi
Herhangi bir eşya, kayıp edilmiş ve bulunmuş bir emanet gibi bir torbanın içinde babasının eline sıkıştırılmış. Olaya babası ya da ailesi tarafından bakınca acı verici, üzücü, hayatları boyunca o manzarayı unutamayacakları kesin. Ancak bir taraftan da bir torbanın içinde ellerine sıkıştırılmış olsa da çocuklarının cenazesini aldıklarına sevinmişlerdir.
Artık bir mezarları var
Artık gidebilecekleri bir mezarları var. Zira biliyoruz ki, bu ülkede Cumartesi Anneleri gibi çocuklarının kemiklerini arayan yüzlerce aile var.
Ailelere çocuklarının cenazeleri teslim edilirken, kendi insanlıklarını da bir torbaya sıkıştırıp gömüyorlar.
Mevzuata uygunmuş!
Savcılık mevzuata uygun bir şekilde aileye teslim edildiğine dair aile avukatlarına açıklama yapmış. Ölüye saygı mevzuatlardan geçmez, mevzuatlarda yazılıp çizilmez.
İnsanlık tarihinden beri topluluklar, halklar ölüye büyük bir saygı duyar. Ve gömülmeden önce ve gömülme sırasından çeşitli ritüeller gerçekleştirir. Bugün de ölüler çeşitli ritüellerle gömülür. Yaşayanların ölene karşı gerçekleştirdiği son görevdir. Bu aynı zamanda toplumsal bir ahlaktır. Toplumun vidcani, ahlaki değerlerini sürdürme ve koruma biçimidir.
Savcının değerleri
Şimdi bir savcı bir gencin kemiklerini alıyor, beş gün boyunca odasında beklettikten sonra bir torba içinde ailesine teslim ediyor. O torbanın içinde sadece Hakan Arslan’ın kemikleri yok. O savcının ahlakı, vicdanı ve tüm insani değerleri var.
Aynı zamanda insanlığın tüm değerleri var. İnsanlığın tarih boyunca yarattığı tüm değerler, o torbada Hakan Arslan’ın cenazesi gömülünce değerler de gömüldü.
TIKLAYIN- Diyarbakır Barosu: Herkesin onurlu bir şekilde gömülme hakkı var
Tabii savcının vicdanı, insanlığı, Hakan Arslan’ın cenazesiyle birlikte gömüldü. Sanırım bunu hiç kimse inkar edemez. Mevzuatı yerine getirmenin gururunu yaşıyorlar mı? Ancak vicdanı nereye koyuyorlar? Vicdanı rahatsız etmiyor mu? Kendi yüzüne nasıl bakıyor ya da bakabiliyor mu?
Aileye işkence
Aslında bu yapılan Hakan Arslan’ın ailesine dönük bir işkencedir. Aile şahsında bir halka yönelik işkencedir. Ve bir halk nezdinde insanlığa karşı işkencedir, suçtur.
Bir kişi nezdinde kitlesel bir işkence uygulanmıştır. Ve mevzuat gerekçesiyle normalleştirme söz konusudur. Ayan beyan insanlığa ıstırap çektiriliyor. Mevzuata uygun olarak insanlığa ıstırap çektiriliyor.
Evet bu ülkede yıllardır cenazelere işkence yapılıyor. Milyonlarca insana ıstırap çektiriliyor. Ancak hiçbir devletin mevzuatına uygun değildi. İnsanlar asit kuyularına atıldı, cenazeler kayıp edildi. Bunları yapanlar bilmediğimiz birtakım çeteler, derin devletti. Ve hiçbiri kayda geçmedi. Yakın tarihimizde cenazeler yerde sürüklendi, bedenler teşhir edildi. Bunları devletin polisleri yaptı. Ancak mevzuata göre değil, kişisel duygulara göre davranmışlardı.
Tuğluk’un annesinin cenazesi
Hatta o kadar münferitti ki, cezalandırma gereği bile duyulmadı. Ha keza, bir grubun Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinde yaptıkları hafızalarda hala taptaze. İşte bunların hiçbiri mevzuatta yer almıyor.
TIKLAYIN- Aysel Tuğluk'un Annesinin Cenazesine Saldırı
Cenazenin kargo ile aileye gönderilmesi, bir torba içinde aileye teslim edilmesi mevzuata uygunmuş. Ama bu uygulamada insanlık değerleri hiçe sayıyıyor.
İnsanlığa karşı
Diğer yandan insani değerlerden, vicdandan korkan bir sistemle karşı karşıyayız.
Her şeyi geçtik, cenazeye dönük bu son uygulamada görüyoruz ki, sistem artık insanlık değerlerini karşısına almış. İnsanlığın vicdanına, insanlık ahlakına karşı savaşıyor.
Savcının açıklamasına göre bu mevzuata uygunmuş, yani resmi bir savaş. Sistem artık insanlık değerlerini de karşısına almış. Her şeyiyle çürümüş bir sistemle karşı karşıyayız.
Ahlakın torbaya sığdığı çağ
İnsanlık değerlerini bir torbaya sığdıran bu sistem, insanlık tarihinin en ahlaksız dönemi olarak anılacak. Tarih bu çağı, sistemi anlatırken, “ahlaksızlığın altın çağı” olarak anlatacaktır. Belki de vicdanın, ahlakın bir torbaya sığdırıldığı bir dönem diyecektir.
Çünkü vicdan, ahlak, insanı değerler bunu hiçbir zaman kabul etmeyecek ve unutmayacaktır.
(SA/NÖ)