Fotoğraf: Zeynep Kuray
Haberin İngilizcesi için tıklayın
340’tan fazla kadın ve LGBTİ+ örgütünden oluşan EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair Cumhurbaşkanı Kararı’nı Avrupa Konseyi’ne taşıdı.
“Başka tehlikelere dikkat çektik”
EŞİK’ten konuya dair yapılan açıklamada şöyle denildi:
“Çağrı mektubumuzda milletlerarası anlaşmalardan çekilmenin, paralellik ilkesi gereğince, bu anlaşmaların kabul ve onayları için geçerli olan hukuki usulün aynısı ile gerçekleştirilmesi gerektiğini; Türkiye açısından bu usulün TBMM’den kanun çıkarılması şeklinde olduğunu; böyle bir onayın olmaması durumunda yapılan çekilme bildiriminin yasal olmadığını ve 87, 90, 104’üncü maddeler başta olmak üzere birçok Anayasa maddesini ihlal ettiğini ifade ettik.
"Sözleşme’den çekilme girişiminin, Türkiye’nin Lanzarote Sözleşmesi, CEDAW ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi diğer tüm insan hakları sözleşmelerinden de çekilmesinin önünü açabileceğine dikkat çektik.
“Konsey’e gönderdiğimiz çağrı mektubunda kararın yayınlandığı günden bu yana, sadece kadın ve LGBTİ+ örgütleri tarafından değil, muhalefet partileri, barolar, insan hakları örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, belediyeler, üniversiteler, spor kulüpleri, farklı alanlarda çalışan sivil toplum örgütleri, holdingler, özel sektör örgütleri, akademisyenler, hukuk profesörleri ve başka birçok örgüt ve birey tarafından gerçekleştirilmekte olan protesto eylemlerine, açıklamalara, imza kampanyalarına, dava girişimlerine dikkat çekerek, toplumun İstanbul Sözleşmesi’ne olan desteğinin net kanıtları olduğunu belirttik.
"Bu büyük toplumsal desteğin kamuoyu araştırmalarının bulgularıyla da kanıtlandığı ve sadece %7’lik (Ağustos 2020, Konda) bir toplum kesiminin Sözleşme’ye karşı olduğunu belirttik.
“Temel haklar açısından olumsuz etkileri olacak”
“Türkiye’nin insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi için çok kritik ve tarihi bir dönüm noktasında olunduğu ve bunun uluslararası alanda ciddi etkilere de yol açabileceği konusunda Konsey’i uyardık. Konsey üyesi devletlerin Avrupa Konseyi temel ilkelerine ve uluslararası insan hakları sistemine bağlığı açısından, bu girişimin muhtemel negatif etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini ifade ettik.
"Avrupa Konseyi’nin, Türkiye’nin Sözleşme’den çekilme bildirimini, girişimin hukuksuz olduğuna dair itirazları dikkate almaksızın hiç incelemeden işleme almış olmasını büyük bir şaşkınlıkla karşıladığımızı dile getirerek, Konsey’e tüm süreci gözden geçirmesi, yapılan girişimin yasallığını, bunun uluslararası hukuk ve temel haklar açısından yaratacağı olumsuz etkileri incelemesi çağrısında bulunduk.”
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
İstanbul Sözleşmesi ne diyor?
"Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı", Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2011'de kabul edilerek yasalaştı.
İstanbul'da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan Sözleşme'yi ilk imzalayan ülke Türkiye.
Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor. Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şu yükümlülükleri getiriyor:
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.
Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.
Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.
Sözleşme'nin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Aynı zamanda şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.
(EMK)