Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
İnanç Özgürlüğü Girişimi, “Türkiye’de din, inanç veya inançsızlık temelli nefret suçları” üzerine bir rapor yayımladı.
2021’i kapsayan raporda girişim, Ocak – Aralık döneminde din, inanç veya inançsızlıkla bağlantılı önyargı saikiyle işlenmiş 29 nefret suçu veya olayı tespit etti. Vakalar 16 ilde görüldü.
Söz konusu döneminde,
- Aleviler 12,
- Hristiyanlar 10,
- Yahudiler 5,
- Ateistler 2 nefret suçu veya olayının hedefi oldu.
Ancak İnanç Özgürlüğü Girişimi raporda genel bir eğilim olarak nefret suçlarının yaşanandan az ihbar edildiğini ve raporlandığını belirtti. Bu nedenle de sayıların yalnızca genel bir resmi ortaya koyduğunu aktardı.
Raporda nefret suçlarının raporlanması veya ihbar edilmesi önündeki temel engelleri şöyle sıraladı:
- Mağdurların nefret içerikli eylemleri kanıksamış olması ve ihbar veya rapor etme konusunda eşiklerinin yüksek olması;
- Kişilerin dışlanma riskini düşünerek ihbar etmemeyi tercih etmesi;
- Mağdurların iddialarının ciddiye alınmayacağına veya ihbarda bulunmaları halinde, polis memurları tarafından da dahil olmak üzere, daha büyük mağduriyete uğrayacaklarına dair endişeleri.
Hiçbir vakada nefret suçu boyutu araştırılmadı
İnanç Özgürlüğü Girişimi raporda nefret suçlarının hukuki boyutlarına da yer verdi. Erişilebilen verilere göre, 2021’deki vakaların hiçbirinde nefret suçu boyutunun irdelendiği etkili bir hukuki süreç yürütülmediğini belirtti.
Rapora göre tespit edilen nefret suçu/olayları, mala zarar verme, tehdit, kişilere yönelik şiddet içeren saldırı, ibadet yeri veya mezarlıklara zarar verme, taciz ve hakaret suçları gibi çeşitli suçları içeriyor.
Bu olaylar değerlendirildiğinde, din veya inanç topluluklarıyla ilişkili bazı mekânların tekrarlayan bir şekilde hedef alındığı da raporda ortaya çıkan bulgular arasında.
Nefret suçu mevzuatı yetersiz
Rapora göre Nisan 2021 tarihli İnsan Hakları Eylem Planı’nda bir yıl içinde;
- ayrımcılık ve nefret suçuna ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda yeni bir düzenleme yapılması ile
- ayrımcılık ve nefret suçları ile kabahatlere ilişkin veri tabanı oluşturulması ve istatistiklerin sağlıklı bir şekilde toplanmasının sağlanması
hedefleri yer alıyordu. Ancak bu hedefler yerine getirilmiş değil ve Türkiye’de hala nefret suçu mevzuatı yetersiz.
İnanç Özgürlüğü Girişimi bu noktada yetkililerin “ivedilikle kapsamlı bir mevzuat düzenlemesi ve cezasızlık politikalarıyla mücadele için harekete geçmesini” istedi.
Bütünlüklü mücadele şart
Raporda, nefret suçuyla mücadelenin bütünlüklü bir şekilde geliştirilmesi ihtiyacına vurgu yaptı. Ayrıca “mağdurların kimliklerinden dolayı hedef alındığı nefret suçları diğer suç türlerinden farklı bir şekilde, uzun süreli ve derin toplumsal hafıza ve travmaları da göz önünde bulundurularak ele alınmalı” önerisini yaptı.
Raporda, kamu yetkilileri, sivil toplum ve din veya inanç topluluklarına yönelik somut öneriler de sundu. Söz konusu tavsiyelerden bazıları şöyle:
- Din veya inanç temelli nefret suçları da dahil olmak üzere tüm nefret suçlarını engellemek ve bunlarla mücadele etmek amacıyla nefret suçlarına ilişkin mevzuat düzenlenmesi,
- Nefret suçlarının ayrıştırılmış bir şekilde kayıt altına alınması ve etkin soruşturma yapılması, kovuşturma ve uygun bir yaptırım uygulanması,
- Mağdurların desteklenmesi için ihtiyaçlarına yönelik çok boyutlu tedbirler alınması,
- Mamu yetkilileri kolluk kuvvetleri, sivil toplum ve din veya inanç toplulukları arasında bilgi paylaşımı ve iş birliğinin güçlendirilmesi.
* Raporda, İnanç Özgürlüğü Girişimi ekibinden Funda Tekin ve Dr. Mine Yıldırım ile Dr. Aras Türay'ın imzas bulunuyor.
(HA)