Çocuk Edebiyatının içinde dolananların diğerlerinden farklı olduğunu düşünürüm hep. Çocuk dünyasının içinde gezebilen, çocuk kitapları okuyan ve oraların keyfini çıkaran herkesin; yaşadığımız bu dünyanın içinde başka uğraşlar bulduğunu, bambaşka gözlerle hayatın tadını, keyfini çıkartıp, tatsızlıklarıyla ustalıkla baş edebildiğini düşünürüm.
Yanıldığımı söyleyebilir çocuk kitabı okumayı çoktan bırakmış yetişkinler. Haklı da olabilirler...
Bizim için önemli olan haklı olmak değildir. Üzülebiliriz sadece hayal dünyalarından kopan insanların ne kadar fazla olduklarını gördükçe.
Değişik dünyaların içinde gezinir, maceradan maceraya zıplar, karakterlerle dostluk kurmaktan, onlarla koşmaktan, eğlenmekten, onları düşünmekten bitap düşmüş gideriz biz yataklarımıza. Dolanırken sokaklarda sesleri yankılanır içimizde. Onları hatırlar, mutlu oluruz. Bir arkadaşımızın hikâyesine takılıverir aklımız, durduk yerde onu görmek isteyiverir canımız. Çizimlerin içinde dans edip, uçmak isteriz. Severiz.
Sevince her şey kolaydır. Her şeyin bir çözümü vardır. Her zorlukla baş etmek için bir yöntem vardır bu dünya üzerinde de. Bilmeyenler bir de bilenler vardır. Gözleriyle bakarak değil bambaşka gözlerle bakarak bilenler vardır bir de.
Çocuk kitaplarının içlerinden çıkmak istemeyen, onların kokularına, çizimlerine, hikâyelerine, anlatış biçimlerine hayran olanların dünyada nefes alış verişleri farklıdır.
Size bir sır vereyim mi, ben o insanları diğerlerinden ayırt edebiliyorum. Bakıyorum gözlerine, bakıyorum sözlerine, ''Tabii ki çocuk kitabı okuyor, çocuk kitaplarına bayılıyor,'' diyorum içimden.
Musluğu musluk gibi değil de burnundan su akıtan biri gibi gören, izleyenlerden bahsediyorum. Ya da ''Asla çocuk kitabı okumamış, belki okuldayken zorla ama şimdi okumak istemiyor,''diyorum bazen de. Musluğa bile bakmaya vakti, isteği olmayanlardan bahsediyorum şimdi de. Sadece su akıtan bir nesne olduğunu düşünüp, önünde durana kötü davrananlardan.
Çocuk kitaplarının bana gösterdiği olağanüstü dünyayı anlatırken hep çekinirim. Bilmeyenler, unutanlar için çok başka yerlere çekilebilecek sözlerdir çünkü bunlar, bilirim.
Muslukmuş, dünyada bunca dert varken başka maceralara gidip-gelmekmiş, birbirlerini tanıyabilen gözlermiş, çizimlerin içinde dans edebilenlermiş... Kabul edilemeyecek gibi duruyor değil mi?
Unutmayanlar ve başka dünyaların güzelliğini, oralara seyahatlerin olağanüstülüğünü bilenler için açıklanacak bir durum yok. Onlar zaten orada. Gitmeyenlerin, gidilemeyecek olduğunu düşünenlerin gidebilmesi benim bütün derdim. Daha kalabalık olalım ki hepimiz daha fazla keyif alalım.
O dünyalar var. İnandığımız, orada olduğumuzdan emin olduğumuz, kendi gücümüzle gezemeyeceğimiz kadar fazla dünya var o eserlerin, harikulade hayal dünyalarının içinde. Yeter ki izin verin kendinize. Bakın nasıl da değişiyor gökyüzü, bakın nasıl bambaşka yerlerdesiniz şimdi...
İnanılmayacak kadar güzel bir yolculuk bu, biliyorum. Haydi, bırakın kendinizi. Unutun büyüdüğünüzü. Boş verin içinizde duran çocuk lakırdılarını. Onlar da yok çünkü. Sadece siz varsınız, sizinle birlikte olmak isteyen birçok karakter, hikâye, olabilecek, olamayacak, aklınızın yatacağı, yatmayacağı her şey.
Çocuklar nerede mi? Hani şu eğitim, barınma, sağlık haklarını bile umursamadığınız çocuklar mı? Onlar da orada. Hem de her zaman hikâyelerin tam ortasında. Sorgusuz, dertsiz, bakın ne kadar keyifli bir yolculuk sürüyorlar.
Bir dakika bir dakika baylar, bayanlar! Gireceksiniz elbette. Girip çıktığınızı, başka dünyalara gittiğinizi bilerek ve belki de bundan sonra çocukların hayatları üzerine neler yapabileceğinizi, üstünüze neler düştüğünü daha iyi düşünerek. Onların hayal dünyaları solmasın diye çırpınırken, kendiniz için de ne kadar olağanüstü dünyaları muhafaza etmeye çabalamaya başladığınızın önemini bilerek.
Ben biliyorum. Çocuk dünyasının güzelliğini de, oradaki yaşamın olağanüstülüğünü de, çocuklara sağlanması gereken gerçek dünya koşullarının neler olduğunu da, her ikisinin uyumundan çıkacak mutluluk fotoğraflarını da.
Keşke gözlerinden tanıdığım bu insanlar daha da fazla olsaydı dünya üzerinde. O zaman savaşlar olmaz, kabul edemeyeceğimiz her şey hayal dünyalarının yolculuk turlarına eklenirdi.
Şimdi size bir sır daha: Çocuk edebiyatı kimseciklerin bilemeyeceği kadar ciddi bir iştir. (GY/YY)