Acaba Erdoğan asli yörüngesinden saptı mı? Yani bir zamanların Kasımpaşalı, Rizeli, İmam Hatipli, Fenerli, topçu, tavizsiz ve "delikanlı" İslamcısı değişti mi? Yoksa takıyye mi yapıyor?
Kendisi ve diğer yenilikçi arkadaşları ağızlarını "değiştik" diye açıyor, "değiştik" diye kapıyorlar.
Dünyada ve Türkiye'deki İslami hareketleri, bu arada özellikle Milli Görüş'ü yakından izlemeye çalışan, "yenilikçi" hareketin ismini koymuş biri olarak Erdoğan ve diğerlerinin değiştiğine, hatta daha ötesi dönüştüklerine kefil olmaya hazırım. Ama onların bu konuda Türkiye toplumunun bütün kesimlerini ikna edebileceklerini pek sanmıyorum.
Şeriatçı akımlara endişeyle yaklaşan kesimlerin, örneğin bir Abdullah Gül'den ziyade Tayyip Erdoğan'a bir türlü güvenemediği gözleniyor. İşte tam bu noktada Erdoğan'a karizmasını sağlayan o ünlü duruşu karşımıza çıkıyor. Diğer bir deyişle, onu Sünniler nezdinde karizmatik yapan özellikleri Alevileri, milliyetçi-muhafazakarlar nezdinde öne çıkartan özellikleri Kürtleri, solcuları ve laiklik yanlılarını, varoşlarda popüler kılan yönleri de orta sınıfları ürkütüyor.
Erdoğan şu ana kadar, "onları nasıl olsa bir yolunu bulur ikna ederim" diye düşünerek olsa gerek, sadece yoksulları boşlamış ve yerli ve yabancı güç odakları ve sermaye gruplarına yönelmiş durumda.
Yenilikçi hareket, özellikle Kürtler ve Alevilere yönelik stratejiler geliştirmezse iyice sağcılaşmaya mahkum.
Kavga Çoktan Başladı
Bianet'te yayınlanan bir önceki yazımızda "Nasıl 28 Şubat'ın başlarında RP'nin tasfiyesinde ANAP lideri Mesut Yılmaz sistemin tetikçisi gibi çalıştıysa, şimdi tam tersi olabilir. Çünkü yenilikçiler, ANAP'a kelimenin gerçek anlamıyla 'göz koymuş' durumdalar. Fakat bu partinin kongresini bekliyorlar. Yenilikçilerin ANAP üzerine yaptığı planlar, dönüp dolaşıp yeni hükümet formüllerini de gündeme getiriyor" demiştik.
Tayyip Erdoğan'ın yasağının kalktığının netleşmesi yenilikçi-ANAP, diğer bir deyişle, iki ayrı Rizeli , yani Erdoğan ve Yılmaz savaşını iyice kızıştırdı. Aslında ilk manevrayı, belki de Anayasa Mahkemesi'nin kararını kestirmiş olan Yılmaz yapmıştı. Milliyet'te peşpeşe yayınlanan "Yenilikçi hortum" haberlerinin gerisinde ANAP liderinin olduğu ileri sürüldü.
Bu tür saldırların sadece ANAP'tan değil, DYP ve MHP'den, hatta bir ölçüde DSP'den de gelmesi şaşırtıcı olmayacak. Çünkü kimse, nice çabalarla elde etmiş oldukları iktidar nimetlerini, düne kadar sistemin içinde mi, dışında mı oldukları belli olmayan birilerine altın tepsi içinde sunmayacaktır.
İki tür saldırı söz konusu olacaktır:
1)Yenilikçilerin aslında değişmediğini göstermeye yönelik propaganda;
2) Yenilikçilerin aslında hiç de iddia ettikleri gibi "erdemli" olmadığına ilişkin yolsuzluk suçlamaları.
Tabii bu arada Saadet Partililer de boş durmayacaktır. Onlar da Tayyip Erdoğan'ın yakın zamana kadar medyaya, "Hazırladığınız kurtlar sofrasında bizi yiyemeyeceksiniz. Biz size büyük geliriz. Ben hiçbir zaman bizim düşüncemiz içerisinde bir bölen olmayacağım," sözlerini hatırlatıp onun ve arkadaşlarının nasıl Yahudi ve Masonların oyununa geldiğini anlatacaklar.
Özetle Tayyip Erdoğan ve yenilikçilerin önleri açık, ama işleri pek zor.