Sur'da yasak doksan günü aştı.
Doksan günü aşkın süredir Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkmak yasak. Sur'da olmak, Sur'da kalmak, bir bina olarak, bir minare olarak, bir insan olarak, bir taş olarak taş üstünde kalmak yasak.
7 Haziran seçimlerinden sonra hiç bekletmeden 'çözüm masası'nı devirip, Kürt sorununu çözümsülüğe bırakarak, Kürt halkına karşı yürütülen savaş devam ediyor. Defalarca kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları, sürdürülen özel savaş konsepti telafisi zor enkazlar bıraktı bile. Katledilmiş bedeninin iki hafta yerde yatan Tıybet Ana, Tıybet Ana'nın cenazesini almaya çalışırken vurulup ölen kayınbiraderi, kahvaltı masasında öldürülen aile, Dağkapı Meydanı'nda öldürülüp bedeni meydanda çırılçıplak sergilenen kadın , ölü bedeni akrep arkasında sürüklenen Hacı Birlik, dört ayaklı minarenin bir ayağının ucunda katledilen Tahir Elçi, cenazelerin gömülmesine izin verilmediği için haftalarca ölü bedeni derin dondurucuda bekletilen çocuklar, sokağa çıkma yasağının olduğu yerlere yürümek isterken üzerine silah doğrultulan bakanlar, milletvekilleri, parti başkanları, meclis başkanvekilleri...
Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi sınırları içerisinde bir halk bunlardan çok daha fazlasını gördü. Evlerini başlarına yıkan, her gün kendisini, çocuğunu, yakınını tehdit eden, dediğini de yapıp her güne onlarca cenazeyi sığdıranı, kendisine savaş açanı gördü.
Aylarca topçu atışlarıyla dövülen Cizre'de bodrumlara saklanan insanlar için 'ses' diledi günlerce bir halk. Bodrumda saklı kalan insanlar seslerini duyurmaya çalıştı. "Bizi katletmek istiyorlar" dedi, "durdurun" dedi. Sonunda o insanların öldürüldüğünü gördü yine aynı halk. Üzerlerine binalar yıkılmış, cenazeleri tanınmasın diye yakılmış.
Çok uzak değil daha bir kaç hafta önce bunlar yaşanırken şimdi doksan günü aşkın süredir sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur'da ikiyüz kişi bir bodrumda yine. 2 Mart günü Sur'daki abluka kalksın, Cizre'de yaşanan vahşetin bir benzeri tekrar edilmesin diye bütün Diyarbakır yürüdü Sur'a. Yürüyüşün çağrısından önce yapılan açıklamada Hatip Dicle şöyle dedi; "...Ölenler ölüyor geride kalanların insanlığı ölüyor. Her şey onarılabilir ama bunlar insanların yüreğinden silinemez. Bir arada yaşamamızın köprüleri havaya uçuruluyor"
Sur'da yapılan yürüyüş öncesinde Başbakan Sur ile ilgili Cizre örneğini vererek; "Cizre'de bodrum katı meselesi ortaya çıktı. Bir şey çıktı mı? Bunlar hep provokasyondur" dedi. O sırada Cizre'den Başbakan'ın bahsettiği bodrum katında yakılan insanların uzuvlarının fotoğrafları kazınıyordu insanların zihnine. Bir bodrum katında ellerini iki yana açmış beyaz tülbentli bir kadının fotoğrafını geçiyordu ajanslar. Bir yandan tüm hoyratlığıyla sürdürülürken savaş, bir yandan silinemeyecek bir bellek oluşuyordu Sur'da, Cizre'de, İdil'de Silopi'de, 'yaşayan' insanların aklında.
Yürüyüşe saldırı çoktan başlamış, Sur'a yürümekte ısrar eden Diyarbakır halkı direnirken Diyarbakır'dan bir arkadaşı aradım.
"Nasılsın, iyi misin? Durum nasıl" diye sordum. "Kent ayağa kalktı. Bunun yanında devlet de acımasızca saldırıyor. Bugünkü eyleme yapılan saldırıyla diyorlar ki; hiçbir şekilde demokratik haklarınızı kullanmanıza izin vermeyeceğiz. Kentin tamamını gaza boğdular, üç kişiyi yan yana görünce saldırıyorlar. Ben bugün okuldan çıkıp, öğretmen elbiselerimle yürürken bile dört- beş defa üzerime silah sıktılar. Silah sıkıyorlar, biz de kaçıyoruz. Bugün bir kez daha gördük ki devlet gözünü karartmış. 'Daha yıllarca birlikte yaşayacağız, kardeşiz' düşüncesinden sıyrılmış. Tamamen cihat-fetih mantığıyla yaklaşıyorlar. Bu yaşananlar, Sur'da olanlar ciddi bir kopuş yaşatacak buradaki insanlarda" dedi.
Bir arada yaşamamızın önüne engeller koydular, daha da koyuyorlar. Kürt halkına imhayı, kalanlarına onursuz yaşamayı pay biçtiler. Diyarbakır'dan konuştuğum arkadaş kapatmadan önce "Faşizm ses ve ışıktan korkar. Ses yapın" dedi. Doksanlarda yaşananlar gibi asla unutulmayacak zamanlar yaşattırılırken Kürt halkına, tüm geç kalmışlığımıza rağmen hala 'ses' bekliyor Diyarbakır. Bir kez daha yaşanmasın diye Cizre.
Çok geç kalanlara, belki onurunu kurtarmak için bir ses duymak ister diye... (SG/HK)