Bugünlerde bana kadınlık hallerimizden en yakıcısı annelikmiş gibi geliyor. Anne olmanın getirdiği fiziksel gündelik işler sınıfsal ve kültürel aidiyetlerimize göre farklılık gösterebiliyor; bir yardımcınızın olup olmaması ya da her şeyi havale ettiğinizin bir anneanne ya da babaannenin varlığı tamamen koşullarınıza bağlı bir durum.
Ama hayatınızı mevcut çocuklarınız ya da çocuğunuz üzerinden kurgulamanız sınıfsal ya da kültürel aidiyetlerinizden çok bağımsız
bir halde anne kimliğiniz ile birlikte kendiliğinden gelişen bir şey.
Bu kurgunun sizin diğer kimliklerinizi ne kadar erittiği ise baba rolündeki hayat ortaklarının süregiden bu hayatı ne kadar eşit paylaştığına bağlı...
Bunu ancak hayatınızı paylaştığınız bu adam bir gün karşınıza geçip de ''evet senin gerçeklğin bu sen annesin ama başka hiçbir şey değilsin'' dediğinde farkediyorsunuz.
Mevcut kimliklerinizin tamamen yok sayılmasına kızmak ile bu duruma gelmiş olmanıza üzülmek arasında gidip gelirken birden gerçeği
farkediveriyorsunuz.
O güne kadar sizin yoldaşınız, arkadaşınız olan insan çocuk sahibi olduktan sonra çocuklarınızın -hele de benim gibi ikiz çocuk annesi iseniz- ve mevcut ev yaşantınızın tüm yükünü suya sabuna dokunmadan üzerinize bırakmış, kendisine sadece iki çocuğuyla oynamak kalmış.
Siz de bir yandan çalışmak zorunda olduğunuz işiniz bir yandan sizce mutlu ve sağlıklı bir biçimde büyütmeye çalıştığınız çocuklarınıza birlikte bu gündeliğin içinde boğulup gitmişsiniz.
Kendinize ayıracak en kaliteli zamanınız işyerinde iki arada bir derede okuduğunuz mailler ve haberler haline gelmiş, örgütlü olduğunuz ama çok uzun süredir tek bir toplantısına bile katılamadığınız siyasi yapının haberlerini takip edebiliyor olmak bile iyi bir teselli haline gelmiş.
Yoldaşlarınıza ve dostlarınıza tüm bu zamansızlıklarınız bir bahane gibi görüldüğünde benim gibi başınızı ellerinizin arasına sıkıştırıp dakikalarca nerede hata yaptığınızı düşündüğünüz oldu mu bilmiyorum ama ben tüm bunları yaparken dönüp dolaşıp aynı yere çarptım; bu hayatı eşit yaşamadığıma.
Hayatını annesi olmadan devam ettiremeyecek yaştaki iki bebeğin bana olan fiziksel ihtiyacı bir yana nedense olmak zorundaymış gibi
özgüvenli ve sevgi dolu olsunlar diye çocukların yanında sürekli enerjik, üretken ve neşeli olmaya çalışırken önceliği çocuklara vermek bana hep doğal geldi...
Kadınlık hallerimin en fazla kendiliğinden belirlendiği alan bu oldu sanırım. Politik kimliğim ya da ideolijk duruşum hangi aşamada olursa olsun bu anne olan kadın halinin doğallığını sorgulamak benim aklıma gelmezken, dış faktörler tarafından sürekli yoruma açık tutulması eşitsiz ilerleyen bu süreçte mütemadiyen sinir sahibi olmanıza ve zaten az olan hava deliklerinizi daha da tıkamanıza sebep olabiliyor.
Gündelik hayatlarımızda sürekli olarak fiziksel/psikolojik şiddet altında yaşayan biz kadınların kendimizi ifade etmek ve üretmek için öncelikle her alanda eşit koşullara sahip olmamız gerektiği, malesef kocaman bir kör nokta haline gelebiliyor; netice ev iş ve çocuk üçgeninde tükenmemek için çırpınan bizlerden arta kalanlarla yaşamak oluyor. (ÇA/BA)