Evrensel Gazetesi’nde 11 Mayıs 2017’de yayınlanan Sefer Selvi imzalı karikatürde, Adalet Tanrıçası Themis resmedilmiş. Karikatüre göre adaletin temsilcisi hamile ve bunu gizleyemiyor, bundan endişe duyuyor. Belli ki bağımsız, yansız olması gereken tanrıçanın yansızlığına halel gelmiş, tanrıça tecavüze uğramış, yani ‘’kirlenmiş’’.
Biz kadınlar muhalif medyada bedenimize, kimliğimize yönelik cinsiyetçi alay ediş, aşağılama ve saldırılarla ilk kez karşılaşmıyoruz tabii. Ama nedense her seferinden şaşkınlıktan ölüyoruz. Muhalif, solcu ve yurtsever erkekler genel gündeme dair analiz, değerlendirme yazısı ya da mizah biçimi koyarken ortaya kadın bedenimizi malzeme yapmaya bayılıyor, ardından biz haklı olarak hesap sorduğumuzda içlerindeki feminizm düşmanlığını açık ediyorlar. Ama aslında onlar kadınları çok seviyor ve anlıyorlar. Zaten her şey feministlerin yüzünden!
Mevzubahis karikatür feministlerce eleştirildi, tepki topladı. Karikatürü üreten kişi ile onu yayınlayan gazeteden önce özür ardından karikatürü kaldırması beklendi. Ancak 16 saat boyunca ne gazete ne de karikatürist bir açıklama yaptı. Üstelik tüm o arada bu karikatüre itiraz eden kadınlar, feministler sosyal medya kanalıyla bolca saldırıya uğradı ve linç edildi.
Nihayet bir açıklama geldiğinde ise bunun aslında bir özür olmadığı açıktı. Sefer Selvi yanlış anlaşıldığını, adaletin içine düşürüldüğü acıklı durumu karikatürize ettiğini, kadın haklarını çok iyi bildiğini (?!),karikatürün kaldırılmasını kendisinin istediğini ve Evrensel Gazetesi’nin ise herhangi bir müdahalesinin zaten olamayacağını söylüyordu. Bu arada cinsiyetçi karikatürü yayınlayan gazeteden ise hala bir açıklama gelmiş değildi. (Bu yazı yazılırken de gazete bir özür açıklaması yapmış değil.)
Muhalif erkekler Sefer Selvi’nin de ifadesinden anlaşılacağı üzere kadın hareketinin ve feminizmin argümanlarını kullanmayı çok iyi biliyorlar. Bu memleketteki sayısız cinsiyetçi müdahale sonrası biz buna çokça tanık olduk. Feminizmin sözünün büyümesi, etki alanının genişlemesi doğal olarak karma örgütleri de etkiliyor. Oradaki kadınlar feminist mücadeleden etkileniyor ve ‘teşkilat’ ile yollarını ayırıp feminist örgütlenmeyi seçmese dahi –ki seçmeleri ihtimali erkekleri korkutuyor- içeride canhıraş kimliği için mücadele ediyorlar. Erkekler karşılarında o kadınları bulduğunda o argümanlara şöyle bir göz atma gereği duyabiliyorlar fakat bu sadece bir göz atış bir mecbur hissetme. İçselleştirme ya da anlayıp uygulama gibi bir şey söz konusu değil. Hatta kadınlara had bildirmek için kullanılan bilgiler oluyor erkekler için. Zaten yukarıda da sözünü ettiğim gibi, Selvi’nin ‘’ben kadın haklarından da anlarım’’ cümlesini içeren beyanı özür de değil. Aksine sorduğumuz hesap ve gösterdiğimiz haklı tepki sonrası bizi suçlayan, ’’siz yanlış anladınız’’, sizin anlayışınız sorunlu diyen, kimse bana zaten müdahale edemez, ben dilediğim gibi hareket ederim ve hesap da vermem, lütfedip kaldırdım çünkü ben öyle istedim diyen, yukarıdan, küçümseyen ve şımarık bir cevap sadece.
Solcu erkekleri en ürküten şey kadınların kazan kaldırması, yani örgüt içindeki erkek egemenliğine, iktidara, baskıya, erkek şiddetine, cinsel tacize isyan etmesi, kimliklerine sahip çıkması ve sonuç itibariyle de feministleşmesi. Çünkü bu, kadınların bağımsızlaşması, hatta karma örgütlerinden ayrılması demek. İçeride de itirazların yükselmesi, kavganın - gürültünün çıkması, hak taleplerinin artması demek. O nedenle kadınlar ne kadar ‘teşkilat’ içinde ve ona bağlı kalırlarsa o kadar iyi. Hem denetlenebilir ve dizginlenebilir olmaları hem de erkeklerin egemenliklerinin devamı açısından bu çok önemli. Onlar da bolca feminist argüman kullanıp ‘-mış gibi’ yaşamış olurlar böylece.
Özür dileyememek, hata yaptım affet, bir ders aldım diyememek erkekliğe özgü, samimiyetsiz ve çok da egemen bir davranış. Ve ‘yanlış anlaşıldım’ ön cümlesi getirerek Sefer Selvi tam da bu biçimde davrandı. Bir nevi ‘’kusura bakmayın ama…’’ der gibi…
Unutamayacağımız, bizi hırpalayan, kıran ve kimliğimize saldıran bir olay daha yaşadık, bir mesele daha koyduk tarihimize. Her itirazda feminizme ve feministlere yönelirken tonla saldırı, feminizm kendi haklılığını ve kadınları özgürleştirecek, mutlu edecek tek politik hat olduğu gerçeğini koyuyor ortaya. (DCŞ/EA)
Manşet görseli: Courtesy Josefina Syssner