İnsanın eli kaleme gelmiyor artık, yazınca taş kadar kahır düşüyor başına...
Uykusunu tamamlamamış ölümlerin üzerine akan bu kan deryasının boğduğu insanlardan bir tanesi olmak istemezdim. Evet, bu akan kan benim gibi bu ülkede yaşayan bütün insanları gün be gün boğmaya devam ediyor. Şevkten, azimden düşürüyor.
Bu manada onlarca canın bir daha atmayacak kalbi.
Çizilen çizgilerin, söylenen sözlerin, konulan tabuların, vazgeçilmeyen intikam duygularının geldiği noktada onlarca evlat sustu.
Mevsim sonbahar, gece karanlık ve hayallerin kurulduğu saatlerde onlarca sevgili bir daha aşk üzerine kuramayacak cümlelerini.
İnat mı inat bir savaşın ilk olmayan şimdilik son kurbanları.
Bu yangın yumağının önünde dizler dermansız kalıyor.
Ölümün karşısında tükenen sözlerin iç yanmalarını söylemek de pek fayda vermiyor. Çünkü kan hiç hız kaybetmeden akmayı sürdürüyor. Bu yangını durduracak bir akıl görünmüyor anlayacağınız.
Belki bu söylediklerim karşında birileri çıkıp "edebiyat yapma" bile diyecektir.
Ama kendiliğinden bitecek gibi değil bu yangın ve giderek yakıcı olmaya başladı. Bu yangının karşısında durulmuyor. Etki ettiği savaşan guruplar bizim çocuklarımız. Onlar yanarken bizim içimiz yanmalı.
Bu savaşın vicdanına inebilmeliyiz.
Yoksa onlarcası var olan yetimi her seferinde böyle daha fazlasını bu ölçüsüz çatışmaların ortasında bırakmaya devam ederiz.
Onlarca eş/koca... Silahların, mayınların, kurşunların merhametsizliğinde son nefesini bırakacaktır.
Sanılmasın ki yiten onca nefesin sustuğu yerde bizim nefes alma fonksiyonumuz artacaktır. Ruhen, psikolojikman da olsa suskularımız aynı olacaktır. Biz onlarla ölmeyeceğiz belki ama onların acısının altında ezim ezim ezileceğiz. Tıpkı diğer ölümler karşısında düştüğümüz o ruh hali gibi.
Biz bu hallerdeyiz...
Ama ülkeyi çekip çevirenlerin halları bu değil. İdareciliklerinden tutun ruh hallerine kadar ne yaptıklarını anlamıyoruz.
Bitmeyecek gibi duran bu soluksuzluk için ülkeye soluk aldıracak yeni, yani denenmemiş bir şeye ihtiyaç var. Anaların yüreğinin yanmaması için bunu yapmak lazım.
Onca ananın yanan yüreği için değer çünkü.
Öyle bir yöntem olmalı ki hiç bir baba koç yiğidini toprağa teslim etmesin.
Öyle bir yöntem olmalı ki savaşın geçmişindeki bütün acıları unutturabilecek kadar kudretli olsun.
Öldürmeden kimse kimseyi, yaşam hakkı kadar kutsal olsun.
Misliyle öç, misliyle kin olur en fazla.
Kin ve nefret duyguları toprağı, suyu ve yürekleri zehirler.
Yenmek güdüsünün egosunu yenip, kaybetme pahasına da olsa ölümleri durdurmak erdemliliktir.
Ayrıca bir tek insan ölmeyince kazanmak söz konusu olur.
Kazanılacaksa böyle kazanılır. Halkları ölüm fırtınasına tutmayın artık. (IS/HK)
* Yazı yuksekovahaber.com'da yayımlandı.