Tarih boyunca her devrim, karşı-devrimini yaşadı. Mısır örneğinde de görüldüğü üzere, iç ve dış mihraklar Ocak 2011 Devrimi’ni alaşağı etmek için birleşti.
Ancak bu mihraklar 30 Haziran 2013 günü yaşanan devrimde kaybettiler ve kaybetmeye de devam edecekler, çünkü Müslüman Kardeşler’e karşı ayaklanan Mısırlı binlerce genç kadın ve erkek geçmişten dersini aldı. Bilinç düzeyleri örgütlenme ve birlik düşünceleriyle yükseldi.
34 milyon kadın ve erkek sokak ve meydanlara döküldü. Müslüman Kardeşler ve onların yurtiçi ve yurtdışındaki uzantılarının yönetimindeki dinci hükümeti devirmek için kararlı bir duruş sergilediler.
Dertleri dini ekonomik ve siyasi çıkar için kullananları ve Mursi’yi defetmekti. Halkın iradesi ordudan da, polisten de, din ya da ekonomik silahlardan bile güçlü çıktı.
İşte bir insanlık tarihi dersi: Hakikat ve samimi bir özgürlük, adalet ve onur mücadelesinden ziyade hiçbir prensip bulunamaz.
Müslüman Kardeşler yönetimi halkı inananlar ve kafirler diye ayrıştırmaya çalıştı ama başaramadı. Kendi taraftarlarını göstericilerin üzerine saldırtmak için elinden geleni yaptı ama nafile.
Milyonların gücü kendini güçlü dalgalarıyla cin ve hayaletlerden koruyan bir deniz gibiydi. Artık cin, hayalet ve saçmalık devri sona erdi. Bilgi, hakikat, sevgi ve yaratıcılığın ışığı her geçen gün daha çok parıldıyor.
Müslüman Kardeşler’in militanları genç erkek ve kadınlara öldürdü, fakat sokaklardaki, mahallelerdeki, köylerdeki kalabalık günbegün artmaya devam etti. Kurşunlardan korkmaz hale geldiler, bir adım bile geri atmadan yollarına rejimi devirene kadar devam ettiler.
Ve buna rağmen, emperyalistler ve Amerikalılar bunun yeni bir meşru rejim talep eden devrim değil, kriz olduğunu iddia ediyor.
Şimdi ihtiyacımız olan devrimin ilkelerini gerçekleştirebileceğimiz bir anayasa yapılması; yani herkesin cinsiyet, din ve sınıf ayrımı olmadan eşit kılınması.
Cumhurbaşkanı ve parlamento seçme konusunda acelesi davranmamalıyız. Dereyi görmeden paçayı sıvamamalıyız. Eski hatalarımızı tekrarlamamalıyız.
Demokrasi seçimlerden çok daha öte bir olgudur. Meşruiyet, sandıktan ziyade halkların gücünden gelir.
İhtiyacımız toplumcu ve devrimci bir liderlik olmalı, tek bir lider değil. Müslüman Kardeşler’in silahlı militanları halka silah sıkınca, devrim ulusal orduya döndü. Ordu çağrıya yanıt verdi.
Polis halka hizmet etti, rejime değil. Bu tarihi bir devrimdir. Darbe, protesto dalgası ya da öfkeli bir ayaklanma değil. Bu, bütün amaçları gerçekleşene kadar devam edecek bir devrimdir.
5 Temmuz günü CNN’de izlediğim bir grup Amerikalı adam, devrimci Mısır halkını ekonomik yardımları kesmekle tehdit ediyordu.Yüksek sesle gülmekten kendimi alamadım. Keşke yardımları kesseler!
1970’li Enver Sedat günlerinden bu yana, siyasi ve ekonomik hayatımızı mahveden hep o yardımlar oldu. Bu yardımlar en çok Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) yarıyor.
Bu yardımlar doğrudan yöneten kesimin cebine gidiyor ve çarçur ediliyor. Bu yardımlar topraklarımızdaki ABD-İsrail sömürgeci yönetimini besliyor.
Bu yardımların Mısır halkına kazandırdığı tek şey daha fazla yoksulluk, daha fazla aşağılanma. (BM/EKN)
* bianet'in çevirdiği makalenin aslı 9 Temmuz 2013 günü counterpunch haber sitesinde yayımlandı.
* Neval El Saddavi, Mısırlı feminist yazar, aktivist ve psikiyatrist. İslam'da kadının yeri üzerine pek çok kitap yazdı. Türkçe'ye çevrilen bazı romanları: Sıfır Noktasında Kadın, Petrol Diyarında Aşk, Havva'nın Ötülü Yüzü, Kahire Saçlarımı Geri Ver, Kadının Cennete Yeri Yok. (Kaynak: Vikipedi)