Geride bırakmak istediğiniz acabalarınız, yargılarınız ve kuşkularınız var ve bunlardan kurtulmak için neler yapmanız gerektiğini bilmiyor musunuz?
‘Birini seviyorum ve o kişiyle yıldız uyumum, kader çizgim nedir bilmiyorum?’ mu diyorsunuz?
Yıldız uyumunuzla kader çizginiz var mı ya da ‘Yıldız uyumum var ama kader çizgimde sıkıntılar var ve bu sıkıntılara çözüm noktası arıyorum' mu diyorsunuz?
Eşinizle ilgili problem mi yaşıyorsunuz, işiniz rast gitmiyor mu, arkadaşınız sizden uzak mı durmaya başladı, bir rüyanızı mı yorumlayamıyorsunuz ya da 10 yaşındaki çocuğunuzun okuyup okumayacağını, çocuğunuzun hangi mesleği seçmesi gerektiğini, aldatılıyorsanız bunun kiminle olduğunu, paranız varsa ya da olursa nasıl değerlendireceğinizi, sağlığınızı, boşanınca çocuğunuzun sizde kalıp kalamayacağını ya da birini, kendi geleceğinizi mi merak ediyorsunuz? Tüm bunları kalbiyle ve sevgisiyle giderecek birine mi ihtiyaç duyuyorsunuz?
‘Ebced-i Kebir’ ilmini bildiği ve öğrenebildiği kadarıyla bir medyum tüm bunlara ve dahasına açılım yapıyor ve ciddiyetle yardımcı oluyor. Ona telefonla özel bir televizyon kanalından canlı yayında ulaşarak yaşınızı, annenizin adını, burcunuzu, eğer başka birine olan merakınızla aramak isterseniz onun da aynı bilgilerini yazdırıyor ve yaşadığınızı ‘alenen’ söylüyorsunuz. O da size karakter analizinden, evinizden taşınma zorunluluğundan, hanenin koridor uzunluğundan, kandaki pıhtılaşma oranından, içten içe küs olduğunuz kişilere dek her şeyinizi söylüyor. Çözüm için bir bardak suyun içine hangi sureleri (medyum ‘sûre’ diyemiyor, ‘süüre’ diyebiliyor) kaç kez ve hangi günün hangi saatinde okunup içileceğini söylüyor. Sorunun ‘enerji boyutunda’ çözülmesi gerekiyorsa özel seans almanız gerekiyor.
Programla ilgili en ilginç durum, medyumun, arayanları için sorun yaratan kişileri yaşıyla, göz rengiyle tarif etmesi. Damadının kızından uzaklaşmasının sebebini öğrenmek isteyen bir anneye bunun sebebi olarak medyumumuz; ‘Kızın ruhen ve bedenen eşine bağlı olmasına rağmen, damadınız ruhen ve bedenen bir başkasına bağlanmıştır. İsminde h harfi bulunan 23 yaşlarında düz saçlı, gözleri renkli, gözlüklü bu bayanın enerji boyutunun içindedir, sanki kızın bu hanımı tanıyor ve ilmine güvendiğiniz başka biri yoksa özel seansla bana direkt ulaşabilirsiniz.’ diyebiliyor. Buna benzeyen benzemeyen sayısız görüşme art arda yapılıyor. Ebced ilmine dayanan medyum, arayanlarına sorunun kaynağı olarak başka insanları işaret edebiliyor, gelecekleriyle ilgili kesin hükümlerde bulunabiliyor. Art arda arayan onlarca farklı kişiyi sosyal, ekonomik, sağlık ve psikolojik kısa çözümlemesinin ardından sorunun kaynağını direkt işaret ederek çözüm bildiriyor.
Ebced ilminin medyuma bahşettiği kapsam, güç ve kesinlik şaşırtıyor! Tesadüfen geçtiğimiz hafta sonu rastladığım ve sonuna dek izlediğim bu program beni öfkelendirdi. Programın ertesi günkü bölümünü de izlediğimde öfkelenmekte haksız olduğumu düşündüm. Tarihin her döneminde böyle insanlara rastlanmıştır ve tarih boyunca da rastlanmaya devam edilecektir. Herhangi bir dönemde ve coğrafyada kişi başına düşen ilim sahibi medyum sayısının artmasını ya da azalmasını sağlayan ne olabilir? Örneğin, günümüzde Norveç’te, Kanada’da ve Türkiye’de kişi başına düşen medyum sayısı denk midir?
Arayanların bir kısmı yaşadığı sorunu algılayamayan ya da nasıl çözeceğini bilemeyenlerden oluşuyor. Programa bağlananların programın gizlenen bir parçası olmadığı kabul edilirse; anlatımlarından çaresiz kaldıkları anlaşılan bu insanlar, kendine güvendirmeyi başaran medyumun her dediğini doğru anlamaya çalışıyor, medyum sorunun kaynağı olarak her neyi işaret ediyorsa onu tartışmıyor, çözüm önerilerini çok ciddiye alıyorlar. İnsanların çığlıklarını, ciddiyetini fark edince programı hafife alma, alay etme olanağı ortadan kalkıyor. Programda etkileyici noktalardan bir diğeri; insanların içinden çıkamadıkları ‘dertlerini anlatmak ve anlaşılmak’ istemeleri ve medyumun da anlatılanları aynı samimiyet ve ciddiyetle dinliyor olması.
Bu yazı elbette medyumu ve onu arayanları övmek ya da yermek amacıyla yazılmadı. Yazı; başta psikiyatristler, psikologlar, öğretmenler, sosyologlar, antropologlar, ekonomistler olmak üzere; mesleğini akademik süreçle edinmişlerden toplumun büyük kesiminin 'O-hal’de yaşamasına sesini çıkarmayanları yermek amacıyla yazıldı. Herkes mesleğinin gereğini yapsa, bireysel ve toplumsal sorunların kaynağı da belirginleşmeye başlayacaktır. İnsanlar mesleğinin gerektirdiklerini yapmadığı, yapamadığı için yaşadığı huzursuzluğunu dahi belirtse ve gereğinin yerine getirilmesi için uğraşsa, bu huzursuzluk çok çabuk kendini örgütler, somutlar. Eğer yerilmeye çalışılan kesimlerde de anılan programlara katılıp medyumlara dert anlatıp çözüm isteme eğilimleri varsa, lütfen çekinmesinler. Çekinmesinler ki, gerçekte ne durumda olunduğu ortaya çıksın.
Bu coğrafyada yüzlerce yıldır kesintisiz devam eden medyumlukla Simya Çağı benzerlik gösterir mi? 'Bir zamanların hırslı simyacıları da günümüzün medyumları gibiydi' denilebilir mi? Medyumların ilişilmeyen dünyası ile bilim bu coğrafyada asla çakışmayacak ya da çatışmayacak.
İnsanların kendilerine dokunan negatif sözleri, davranışları kavrama ve bunların altından kalkma yani problemi 'aşma eşikleri' bir diğerinden oldukça farklıdır ve bu farklılığın yansımaları küçümseme ya da alay konusu olmamalıdır. Psikolojik zorlanımın derecesi kişiden kişiye değişir ve yardım alması gerektiğinde doğru kişilere ulaşabilmesi önemlidir. Bazıları kendi meslek alanlarını sahipsiz bırakırsa, hem birey birey toplum kaybedilir hem de alanın boşluğunu değerlendirenler kabul görür. Bahsedilen medyum arayanları saygıyla ve ciddiyetle dinliyor ve ‘kesin çözüm öneriyor’. Anılan program türlerine katılanların ‘çare umdukları’ yerin bilimsel odaklara kayması isteniyorsa, bunu isteyenlerin toplumsal yaşamı sahiplenmesi ve sorunları önleyici, giderici tutarlı bir eğitimi ve yaşantıyı tartışması önerilebilir.
Medyumlar dünyanın her yerinde her zaman dikkat çekmiştir. Aile içi sorunlar üzerine çalışan psikolog Ali Peköz, ‘Her bireyin sorununun nedenlerinin farklı olacağını ve çözümünde de belli bir reçetenin olamayacağını' belirtirken alanın çetinliğinin yanında, bu disiplini istismar edenlerin yol açabileceği tehlikelere de vurgu yapıyordu.
Kendilerini abartılı konumlarda gösteren saygın, otoriter ve karar verici medyumlar; toplumun eğitimsizliği, eğitime olan inançsızlığı, ekonomisizliği ve çaresizliğine olduğu kadar, mesleğinin sorumluluğunu yerine getirmeyenlere de minnettar olmalılar. (AY/ÇT)