CHP İstanbul vekili Mahmut Tanal, geçtiğimiz günlerde LGBTİ istihdamı ve LGBTİ gençlere yönelik politikalar hakkında bilgi istediği soru önergesine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik şöyle bir cevap verdi:
"Bakanlığımızın özellikle dezavantajlı grupların işgücüne katılımın desteklenmesi çalışmaları bünyesinde yürütmekte olduğu faaliyetler ile ayrımcılık, sosyal dışlanma konusunda aldığı tedbirler ve uyguladığı çözüm önerileri kadın, çocuk, genç, eski hükümlü, roman, göçmen, yoksul veya yoksulluk riski altında bulunan, madde bağımlısı ve mevsimlik işçi olarak çalışan yurttaşları kapsamaktadır."
Bu cevap LGBT’lerin varoluşunu mu reddediyor yoksa LGBT’lerin dezavantajlı gruplar içerisinde yer almadığını mı izah etmek istiyor?
Aslında böylesine bir cevap bizleri şaşırtmamalıydı. Ama aynı Faruk Çelik’in başında bulunduğu bakanlık, birkaç yıl öncesinde Lambdaİstanbul LGBTİ Dayanışma Derneğine "Çalışma Hayatında Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi" başlıklı eşleştirme projemiz kapsamında 18 Ekim 2011 tarihinde Ankara'daki bir konferansa davetiye göndermişti.
Hemen ardından, aynı bakanlık 15 Haziran 2012’de "Dezavantajlı Kişilerin Sosyal İçerilmesi ve İstihdam Edilebilirliğinin Arttırılması Projesi Paydaş Toplantısı" için de davet göndermişti.
Üzerinden çok zaman geçmedi ama bakanlığın “birilerini” gözden çıkardığı veya kayırdığı kesin.
Sosyal ve Güvenlik Bakanlığının; Soma’da Ermenek’e, Torunlar Center’dan başkaca alanlara kadar sabıkalarını düşündüğümüzde LGBTİ istihdamı konusunda verdiği cevaba razı bile olabiliriz.
Daha çok işsiz, daha çok sigortasız, daha çok sendikasız ve daha çok güvencesiz olma halini hangi çalışma bakanı sevmez ki!
“Kanun böylesine bir tehlikeyi önlemek için önlem alır”
Konu LGBTİ istihdamı olunca diğer bakanlıklar da Çalışma Bakanlığı’ndan farklı değil.
Bir polis memurunun eşcinsel olduğu için devlet memurluğundan çıkarılması üzerine devam eden bir davasında İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavir Yardımcısı Adnan Türkdamar’ın beyanını ele alalım:
“Kanun, kamu görevinin inanılır, güvenilir, toplum nezdinde itibarlı ajanlar eliyle yürütülmesini amaçlamıştır. Kamu hizmetinin gerekli saygınlığı yitirmiş memurlar eliyle yürütülmesi bireylerin idareye olan güven duygularının sarsılmasına, kişi-idare ilişkilerinde arzu edilmeyen olumsuz bazı gelişmelere neden olabileceği kuşkusuz olup, kanun böylesi bir tehlikenin zuhurunu önlemek için önlem almış ve müsebbiplerinin devlet memuriyetinden çıkarılması suretiyle idare aygıtından bu tür memurların ayıklanmasını öngörmüştür.”
AB müktesebatından vazgeçtik diyelim, bizim eskimiş yasalar göz önüne alınsaydı dahi böyle bir sonuca varılamazdı diye düşünüyorum.
Çalışma Bakanı’nın açıklaması ile İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri’nin cevabı aynı paralellikte. Eşcinsel, biseksüel ve translara yaşam hakkının var olduğunu ancak başkaca hak ve talepleri olamayacağına dair bir şeyler mi söylenmeye çalışılıyorlar, bilmiyorum.
Ama reisi cumhurundan, başbakanına, bakanına kadar herkes AB müktesebatının kadük kaldığını ilan etmiş durumda.
Kanunlar önünde eşitliği hatırlatalım
Bazen bakanlara da Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında bulunan tüm insanların en azından kanun önünde eşit olduklarını hatırlatmak gerekiyor maalesef.
Eşitliği düzenleyen Anayasanın 10. Maddesi, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin iç mevzuata göre üstünlüğü (Anayasa 90/son fıkrası), İş Kanunun 5. Maddesi gibi temel ve herkesçe bilinen maddeler silsilesiyle başlayabiliriz.
Bakan Faruk Çelik’in vermediği cevap, hukuken de vicdanen de çelişkili görünüyor.
Bazen bakanlara bile Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında bulunan tüm insanların en azından kanun önünde eşit olduklarını hatırlatmak gerekiyor.
Eşitliği düzenleyen Anayasanın 10. Maddesi, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin iç mevzuata göre üstünlüğü (Anayasa 90/son fıkrası), İş Kanunun 5. Maddesi gibi temel ve herkesçe bilinen maddeler silsilesiyle başlayabiliriz.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme ve BM Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve tüm AB Üye Devletlerince imzalanmış olan İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Anlaşması, “kanunlar önünde eşitlik” ve “ayrımcılığa karşı korunma” haklarını evrensel haklar olarak tanır.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 111 sayılı Sözleşmesi istihdam ve mesleklerde ayrımcılığı yasaklar.
AB İstihdamda Eşit Muamele Direktifi (2000/78/EC) cinsel yönelime dayalı herhangi bir doğrudan veya dolaylı ayrımcılık yapılmasını yasaklar. Liste uzar gider…
Asıl şaşırtıcı olan tüm bu bilgilere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yayınlarından çıkan bir çalışmada ulaşabiliyor olmamız.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Yayın No:11 Çalışma Mevzuatı İle İlgili Avrupa Birliği Mevzuatı çalışmasının önsözünde bakan Faruk Çelik şu ifadeyi kullanıyor: “İftiharla belirtmek gerekir ki ülke olarak bugün birçok alanda AB standartlarını; yakalamış, hatta bunların çok ötesine geçmiş bulunmaktayız.” (ÇT)