Atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu 1850'den bu yana hızlı bir şekilde artmaktaymış, 1850'de 280 ppm iken 2005'te 381 ppm'e çıkmışmış, 400 ppm seviyesine geldiğinde geri-döndürülemez bir dönemece girecekmişiz. Dünyanın en ünlü iklimbilimcisiyim diye ortalıkta dolaşan James Hansen tedbir almak için en fazla 10 yılımız kalmış demişmiş; hiçbiri umurumda olmaz benim.
Ben 80 sonrasının çocuğuyum; apolitik bir ortamda yetiştirildim; benim insanlığın ve onun içinde bulunduğu yaşam alanının geliştirilmesi gibi bir kaygım yok. Yok politika bireyin ve toplumun gelişimi içinmiş, yok politika yaşamın her yerindeymiş; hepsi palavra. Hele hele yaşamımızı en derinden etkileyecek, su kaynaklarımız kuruyor olduğu için tarımımızı etkileyecek, buzullar eriyor diye felaketlere sebep olacak dedikleri Küresel ısınma olayına hiç inanmıyorum.
Bir de güya Türkiye, Birleşmiş Milletler raporlarına göre 1990-2004 döneminde karbondioksit salımında en yüksek artış (yüzde 72,6) gösteren ülkeymiş. Nereden belli; kanıt gösterin kardeşim! Çevre ve Orman Bakanlığı en son 2004 yılında "Sera Gazları Emisyon Envanteri Çalışma Grubu Taslak Raporu" çıkarmış. Ne belli 2005-2006 yılında daha çok artmadığı? Pardon, o zaman ben kendimle çelişmiş olurum değil mi?
Aman canım, böyle toplanıyorlar, seslerini çıkartıyorlar sanki bir şey oluyormuş gibi. Hatta duyduğuma göre 4 Kasım'da saat 12'de Haydarpaşa'dan Kadıköy'e yürüyeceklermiş. Siz yürüyeceksiniz de bir şey mi olacak? Türkiye, ABD Kyoto'yu mu imzalayacak?
El Nino ile La Nina diye iki tip varmış; böyle Pasifik ve Atlantik okyanuslarında deniz ısısının değişmesine yol açan, bu okyanusların her iki kıyısındaki kıtalarda kuraklığa ve sellere neden olan şeylerden bahsediyorlarmış, hayret şey. O Amerikalılar zengin adamlar kardeşim; kesin bu felaketlerden kurtulmanın bir yolunu da bulurlar. Büyük zeplinler yapıp insanları sellerden kurtarırlar, sadece 999,99 dolara. Fakat işin ilginç tarafı, bu aralar bizim Tuz Gölü kurudu falan diye fısıltılar duyuyorum, bilmiyorum gidip görmek lazım...
Son olarak sizi uyarayım. Bir de bu ekolojistler çıktı başımıza. Küresel ısınma, canlı türlerin yok oluşu, kaynakların azalması veya biyosfere salınan yeni kimyasalların neden olduğu yaygın zehirlenmeler gibi ekosistemdeki verili hasarlardan herhangi biriyle ilgili değil; bunların tümünün bir arada meydana gelmesi olan ekolojik kriz diye bir şeyden bahsediyorlar. Aman bunlardan görürseniz aldırış etmeyin, kafanızı eğin yürümeye devam edin... Saygılar. (YD/TK)