Kadifekale'de uzun merdivenli dar sokaklarda, yıkık dökük evlerin aralarında kurulu evcilik oyunları. Sokakta kurdukları evcilik oyunlarında, yıkılmayan evler ve dönüştürülemeyen kentlerle büyüyor çocuklar.
Evcilik oyunlarında çamurdan pasta yapan çocukluğumu getiriyor bir oyunun içinde elleri çamurlu bir çocuk bir sokak arasında.
Sokak kenarına serdikleri küçük kilimlerin üzeri oyunların kocaman evleri oluyor. İçi çocukluğun hayal dünyası ile döşenmiş kocaman evler hep güzel yemekler ve mutlu günlerle dolu.
Ne zaman küserse bir çocuk oyun arkadaşına, gidip bir duvar dibinde oturup yere bakıyor uzun uzun. Bir başka oyunun sesiyle duvar dipleri irkiliyor, küskünlük duvar diplerinde kalıyor.
Sokak kocaman, kimsenin yıkamayacağı evcilik oyunlarından kurulu evlerle doluyor.
Kadifekale’nin kadınları
Renkli yemenili kadınlarla dolu sokak. Kadifekale’de yaşadığı rivayet edilen Amazon kadınlarından miras kavgaları sanki. Fakat kavgaları kendine, kavgaları astıkları çamaşırların henüz kurumamış olmasına, kavgaları çocuklarına ve kapı önlerine sinen kedilere.
Başındaki örtünün kenarı ile yüzünü saklamaya çalışıyor bir kadın, sokaktaki yabancıya endişeyle bakıyor. Biraz daha yakınına sokulduğunda kadının endişesi artıyor, saklamaya çalıştığı yüzündeki yumruk izleri belki dün geceden kalma.
Duvara asılı halıya sopayla vuruyor yeşil yemenili bir kadın, kavgası halıyla, kavgası çıkmayan tozlarla.
Uzun eteği ince sarı yemenisi salınırken sokakta eli belinde, camdan bakan komşusuna sesleniyor bir başka kadın, çayın demlendiğini söylerken bir yandan kapı önündeki kediyi kovuyor tek ayağıyla.
Yaşlı, beyaz yemenili bir kadın ise kapı önünde oturmuş tespihini çekiyor gözleri kapalı, dudaklarında sayıklamalar. Çocuklarının kurduğu evcilik oyunun içindeler tüm kadınlar sanki onlar oyundaki evlerin yükleri sırtlarında, oyunun evsizlik halini oynuyorlar.
Dar sokakların kıvrımlı merdivenleri
Taze ekmek kokusu sarıyor kaleye çıkış yolunda her yanı. Taştan oyulmuş ocakların içinde ekmek pişiriyor bir kadın. Geçmiş zamanlardan kalma bir manavın içinde üç beş parça sebzenin arasında yükselen Müslüm Gürses’in sesi…
Sokak aralarına indikçe uzun kıvrımlı merdivenlerin her bir basamağı bir evin penceresine bakıyor. Pencereler ve kapılar ardına dek açık.
Pencerelere bağlı iplerde asılı çamaşırların gölgesine kıvrılmış sokak kedileri.
Merdivenlerden inerken, “içerden bakmak”diyor bir ses, fotoğraf makinesinin objektifinden yabancı ve hayret dolu bakışlarla süzmekten öte görebilmek yıkılmaya hazırlanan sokakları ve içlerindeki yaşamları.
Dönüşümün oradaki yaşamlar için olmayacağını biliyor oyunlar kuran çocuklar, kadınlar ve kediler.
Bir adım ötede yükselirken beton binalar, henüz yaşam devam ediyor Kadifekale’nin alt sokaklarında. (ASA/ÇT)