Televizyon programında babasının kendisine tecavüz ettiğini söyleyen genç kadın… Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum!... Babası tarafından öldürüldü. Baba… Medya olayları abartıyor, kadına yönelik şiddet algıda seçicilik!... Babasını kamuoyuna mahcup etti indirimi aldı. Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün!... Tecavüz ettiği kadın bakire olmadığı için… Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem!... Zaten bakire değildi indirimi aldı. Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum!... Tecavüzünü kameraya kaydeden erkek… Dekolte giyene tecavüz ederler!... Eski sevgilisi olduğu için indirim aldı. Örtüsüz kadın ya satılıktır ya da kiralıktır!... Eşini öldürdü… Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak!... Kot giyiyordu, çantasında doğum kontrol hapı vardı diye indirim aldı. Kadın ve erkeğin eşit olması fıtrata ters!... Çağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü birinci sınıf öğrencisi Özgecan Aslan… Kadına şiddet abartılıyor!... Kendisine tecavüz etmek isteyen minibüs şoförü tarafından bıçaklanıp darp edilerek öldürüldükten sonra… Kadına şiddet abartılıyor!... Yakılarak bir dereye atıldı… Kadına şiddet abartılıyor!...
Erkek şiddeti kendimizi bildik bileli duyduğumuz, gördüğümüz, şahit olduğumuz, görmezden geldiğimiz, önemsemediğimiz, isyan ettiğimiz bir gerçek. Bu gerçeğe dikkat edip kafaya takmam lise çağlarıma tekabül ediyor, bu gerçeğin hayatıma doğrudan girişi ise üniversitenin ilk senesine. Televizyonda hep birileri, ki bu birileri genelde erkek oluyor, hep birilerini öldürüyordu. Sadece öldürmek de değil, birilerini taciz ediyor, birilerine tecavüz ediyor, birilerini yaralıyor, birilerine hayatı zindan ediyordu. Şiddeti uygulayanların genelde ortak özellikleri belliydi de, şiddete uğrayanların şiddete uğrayan olmak ortaklığı dışında kadın olmak, çocuk olmak, LGBTİ olmak gibi nedense farklı farklı kümeleri oluyordu. Kesişim ise sabitti, zayıf olarak, öteki olarak görülme.
Kız kardeşimin en yakın arkadaşı, kardeşim kadar sevdiğim Esra, aşkına karşılık vermediği kişi tarafından yaşadığı apartmanın asansöründe bıçaklanarak öldürülüyor. Ve ben erkek şiddetini ilk kez bu kadar yakınımda hissetmiş oluyorum. Sonra daha çok erkek şiddeti haberleri duymaya başlıyorum, her gün duyuyorum… Bu haberlerin sayıları hiç azalmıyor, aksine katlanarak artıyor. Hepsini de artık çok yakınımda hissediyorum.
Şiddet denildiğinde nedense çoğumuzun aklına cinayet, tecavüz gibi diğer şiddet türlerine göre daha ağır zannettiğimiz şeyler geliyor. Şiddetin muhtemelen en yaygın ama en az haberdar olduğumuz hali taciz. Acaba Türkiye’de sözlü, fiziksel, psikolojik tacize uğramamış bir kadın var mıdır? Çok emin söylüyorum, yoktur. Ya otobüste yanında oturan amca taciz etmiştir, ya asansördeki delikanlı, ya eve gelen orta yaşlarındaki tamirci… Evinde kocası dövmüştür, okulda hocası dokunmuştur, işte patron aşağılamıştır… Maalesef bu örnekleri babaya kadar götürebildiğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Peki bunların ne kadarını duyuyoruz? Şimdi daha da mühim bir soru geliyor; peki yaşadığımız, şahit olduğumuz taciz vakalarını ne kadar anlatıyoruz?
Dergimizde engellilerin cinsiyetsiz olarak kabul edilmesiyle alakalı pek çok yazı yayımladık. Elif Emir Öksüz’ün “Engelli Kadın mıdır Erkek mi” isimli ve benim “Hem Kadın Hem Körsen Keşke Ölsen” isimli yazılarımızı örnek verebilirim. Dergimizin buraya örnek olarak yazamayacağım kadar çok yazısında da engellilerin zayıf ve öteki olarak algılanmasının lafı geçti.
Engelli olmayan bir insanın başına gelen her türlü taciz vakası, engelli kadınların başına da zaten geliyor. Ama engelli kadınlar için çok farklı bir durum daha var ki irdelemek gerekiyor. Bir kere en önemlisi, engelli olmayan bir kimseye yapıldığında taciz olarak görülecek, gerçekten de taciz kategorisine giren, ama engelli bir kadına yapıldığında taciz olarak kabul edilmeyen, “yardım” gibi ulvi bir görevle süslenip püslenen pek çok şey var.
Mesela bir otobüse binerken birisi basamakları tek başınıza çıkamayacağınızı düşünüp belinize sımsıkı sarılabilir. Ya da siz yolunuza giderken, birisi size sorma gereği bile duymadan iki elini aniden kolunuza dolayıp sizi sanki biri ittirip kaktırmadan yürüyemeyecekmişsiniz gibi kafasına göre sürüklemeye çalışabilir. Ya da ihtiyacınız olmadığını söylediğiniz halde zorla gideceğiniz yere kadar yanınızda yürüyüp, sizinle konuşmaya çalışıp, gitmek istediğiniz yere geldiğinizde de, “Eee, ben sana yardım ettim, sen de bana telefon numaranı verirsin artık.” isteğinde ısrar edebilir. Bastonu tutan elinizi yine size sorma gereği duymadan tutup “Bastonunu kapatıp elimi tutabilirsin…” lafını da, elinizi zorla yüzüne dokundurmaya çalışarak “Ben çok yakışıklı biriyim, görsen kesin burada aşık olurdun” lafını da yolda size yardımcı olmak için can atan tanımadığınız insanlardan duymanız işten değildir.
Hatta minibüs şoförü yolcu olarak sadece sizin bulunduğunuz aracında önce kaba bir şekilde “Nerede ineceksin bayan!” diye sorup, sonra da pişkin pişkin gülerek “Ben şimdi seni gideceğin yere değil de Kocaeli’ye götürsem anlar mısın ki?” gibi sorularla sizi tedirgin ederek eğlenebilir. Abarttığımı düşünenlere bu anlattıklarımın bir kısmının benim başıma, bir kısmının da engelli arkadaşlarımın başına geldiğini söyleyeyim; hatta sayfalarca canınızı sıkabilecek başka örnekler de yazabilirim diye de ekleyeyim.
Peki bu tarz şeylerle karşılaşınca ne yapıyoruz? Kimimiz sessiz kalıyor, çünkü adamcağızın kötü bir niyeti yoktur belki, belki sadece yardım etmek için belimize sımsıkı sarılıveriyordur, tek kolumuzu iki koluyla birden sarma gereği duyacak kadar düşüncelidir, istese bizi istediği yere götürüp istediğini yapar ama bunu yapmayacak kadar helal süt emmiş birisidir, biz sosyalleşelim diye bizimle konuşuyordur falan feşmekan varsayıyoruz.
Kimimiz tersleyip, ben sana yardım ediyorum nankör tepkilerine maruz kalıyor… Kimi de hiçbir şey söylemeden karşısındaki adamı ittiriverip ya da duymazdan gelip yoluna devam ediyor. Tabii sonuç aynı, “Bunlar kör değil, nankör nankör.” Zaten biz onların karşılarına sırf onlar sevap kazansın diye çıkıyoruz sonuçta, bizim bu dünyadaki en önemli görevimiz ibretlik olarak insanların kendi hallerine şükretmelerini sağlamak, yardım etmelerine izin verip sevap kazandırmak, elin adamının belime sarılma girişimini reddetmek de ne haddime, sevap kazanacak adam, engel olmasana be hey engelli!
“Eee Gamze, bir sürü şey anlattın, şimdi neyi neye bağlıyoruz, toparlasan artık” diye düşünüyorsundur muhtemelen sevgili okur. Bir yere bağlamayacağım bu kez. Benim de kafam karışık çünkü. Yani bir güruh var, hem cinsiyetsiz hem zayıf hem de öteki. Zayıf ve öteki olduğu için bir sürü insan onlara istediğini yapıp ve hatta dilediğini yaptırabileceğini sanıyor, başkalarına ulu orta yapamadıklarını rahatça yapıveriyor, tanımadığı diğerlerine dokunamadığı gibi dokunabiliyor, başkalarına söyleyemediklerini çekinmeden söyleyebiliyor…
Üstelik en kötü tarafı da, bunu “yardım ediyor olmak” adı altında yapıyor, sorma gereği duymadan size dokunabiliyor, kendisiyle konuşmak istememe hakkına sahip olmadığınızı düşünüyor, terslediğinizde haklı konuma geçebiliyor çünkü yardım ediyor, ama siz istemeden dokunuyor, çünkü yardım ediyor… Tüm bunları günlük hayatında cinsiyetsiz olarak gördüğü insanlara yapıyor. Gözlerimiz görmediği halde bizi taciz mi ediyorlar tanrım? Dur dur, belki de bizi böyle insan yerine adam yerine koyuyorlardır? Sen çıkabildin mi işin içinden?
Son bir şey deyip kaçıyorum. Engellilerin çok fazla tecavüze uğruyor olması sorununa, “O zaman engellileri kısırlaştıralım.” çözümü konuşulan bir ülkede yaşıyoruz, ben ne anlatıyorum burada, bunlar neden olmasın, öyle değil mi? (GS/NV)
* Bu yazı EEEH (Eşit, Engelsiz, Erişilebilir Hayat) Dergisi'nde yayımlandı.
** Yazının sesli anlatımını dinlemek için tıklayınız.