Hepimiz değişiyoruz, dünyamız, biz, yaşam şeklimiz, zevklerimiz, isteklerimiz...
Ama bunların yanında tüm insanlık için en değişmeyen şeylerden biri "ötekileştirmek". Bir topluluğu, halkı, ırkı bazen bir kişiyi...
Kendinden farklı olanı, kendine uymayanı damgalamaktan geçmişten beri vazgeçememiş insanoğlu.
Bu damgalanmaya en çok maruz kalan toplumlardan biri de Romanlar.
Kendi tabirleriyle "göçebe zanaatçılar".
Kimlerdir bu göçebe zanaatçılar?
Tarihçilerin Romanlar hakkında farklı birkaç teori öne sürmelerine rağmen, birçok araştırma Hindistan kökenli bir topluluk olduğunu söylüyor. Bu topluluk yüzyıllar boyunca birçok göç yaşamış; 14. yüzyılda Balkanlara, 15. yüzyılda Avrupa'ya yayılmış.
Daha sonra "ulus devletler" ortaya çıkmış ve "sınırlar" çizilmiş. Bu sınırlara karşın bazıları göçebe hayata devam ederken, bazıları da o sınırların içinde yolculuklarını sürdürmüş. Kimileri de yerleşik düzene geçmiş. Ülkeleri olmuş ama "vatandaş" olamamışlar.
Geçmişte göçebe yaşayan romanlar; kalaycılık, kap kacak lehimciliği, hayvan ticareti, hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşmışlar, kadınlar ise daha çok fal bakmış ve dans etmişler.
Günümüzde ise onların yerini meyve toplama, asfalt dökme, kullanılmış araba ticareti, sirklerde hayvan bakıcılığı ya da eğiticiliği, hurda maden ve antika eşya alım satımı gibi işler almış.
Kabile içi yaşamlarına bakıldığında, özgür ruhlu Romanlar, geleneklerine de bir o kadar bağlılar. Evliliğe çok önem verdikleri gibi kabile içi evliliği tercih ederler ve evlenme yaşları kızlarda 14-17, erkeklerde ise 15-19 arasındadır.
Kadınların evlilikte, ev işlerinin yanı sıra evin geçimindeki rolü de büyüktür. Bunun yanında, kocası ölen bir kadının da geçimini kabile üstlenir ve her gün kazançlarından bir kısmını verirler.
Topluluklarını ise çeribaşları adını verdikleri kişi yönetir. Aralarında belirlenen birkaç kişinin oy vermesiyle seçilen çeribaşı, topluluğu istediği kadar veya ölene kadar yönetebilir.
Müzik Romanların yaşamlarının odak noktasındadır, müzikle ilgili özel bir zevke ve yeteneğe sahip oldukları dünyaca bilinir. Sıklıkla müziği geçim kaynağı olarak da kullanırlar, para kazanmak için eğlendirirken kendileri de bu işten eğlenirler.
Kendilerine özgü yaşam biçimleri, renkli kültürleri dışında ayrım yaratacak bir farklılıkları olmamasına karşın, onlardan olmayanlar için hâlâ "zararlı ve tehlikeli" görülüyorlar.
Aslında onlar "devlet ve organları" açısından da "öteki"ler.
Bu ötekileştirme önce üst yapıdan başlıyor. Örneğin "Türk Dil Kurumu" sözlüğünde çingene, "genellikle argo konuşan, falcılık yapan, yaban otları satan, kimi kez de çalgıcılık yapan, seyrek görülen bir tip" olarak tanımlanıyor.
"Ayrımcılık" yasak olmakla birlikte, yasalar için de Romanlar "öteki"!
1934 tarihli ve hala geçerliliğini koruyan İskân Kanunu'nun İskân Mıntıkaları bölümünde yer alan 1. maddede şöyle deniliyor:
"a) Türk kültürüne bağlı olmayanlar, b) anarşistler, c) casuslar, Ç)göçebe çingeneler, d) memleket dışına çıkarılmış olanlar Türkiye'ye muhacir olarak alınmazlar."
Bunun gibi sosyal, hukuki ve eğitimsel alanda yaşadıkları ayrımcılıkların varlığına karşın onların tek istedikleri insan yerine konulabilmek.
Bazı çingene dillerinde insan anlamına gelen 'rom' kelimesiyle biz romanız derken, aslında insan olduklarını da vurgulamaya çalışıyorlar.
Cumhuriyet dergisinde yayınlanan röportajda bir roman kadın "Ezilmişiz; çünkü örgütlü topluluk değiliz biz. Sanki dünyanın bütün namussuzluklarını biz yapıyormuşuz gibi muamele görmüşüz. Bizim halkımızı yıldırmış bu aşağılanma. Bizim de bir dil yapımız var. Yaşama biçimimiz var. Ama her şeyden önce insanız. İnsan olduğumuzu kabul ettirmek için, çingeneliğimizi inkâra kalkışmışız. Maddi gücümüz yok, eğitimimiz yok, kültürümüzü değerlendiremiyoruz. Bir can derdine, bir boğaz derdine düşmüşüz, öyle de gidiyoruz " diyor.
"Onlar" yaşadıkları çıkmazı böyle dile getiriyor.
Peki, "biz" neden başkalarının etnik kimliklerini sorgulamak yerine onların insanlığıyla ilgilenmiyoruz? Önyargılarımıza tutsak olup ayrımcılığı destekliyoruz? Dinlemekten, anlamaktan, empati kurmaktan bu kadar korkuyoruz? (SH/BB)