Sinop’un Gerze ilçesinin Yaykıl köyünde altı yıl önce Anadolu Grubu’nun kurmak istediği termik santrale karşı başlayan direniş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini durdurmasıyla 28 Şubatta resmen sona erdi.
Size Gerze’deki kömürlü termik santrale karşı kazandığımuz mücadele öykümüzü en doğru sözcüklerle resmetmeye çalışacağım.
Anadolu Grubu Gerze’yi seçiyor. Yer lojistik olarak uygun. Denizle bağlantısı tamam. Tatlı su kaynakları hemen yakınında. Şirketin yetkilendirdiği kişiler 2007 yılında inceliyor bizim oraları.
O zamanki belediye başkanı ve bazı kişiler ekonomik bakımdan santralin kurulması için, Gerze’nin Yaykıl köyünün tercih edilecek olmasına aşırı istekli gözüküyor.
Ve böyle başlıyor bizim maceramız.
Yaklaşık 2000 dönüm arazi gerekiyor şirkete. 1’e 20 vererek, üç yıl içinde 400 dönüme yakın arazi satın alıyor. Satanlar ise artık köyde yaşamayan, dedeleri nineleri ölmüş olan torunlar.
Arazisini satmak istemeyen 80 yaşlarında bir teyze, sekiz ay direnebildi torunlarına. Biz ise günlerce teyzenin kapısında birlikte ağlaştık. Şirketin köylülere tehdit telefonları açtıkları davalar vesaire… Bu konuda bile anlatacak öyle çok şey var ki.
Şirketler termik santralleri orta öğretim öğrencilerinin yapacağı, teknik olmayan şekillerle, resimlerle süsleyerek anlatıyor. Öylesine basit ve komik anlatılıyor ki. Çünkü konuyu bilmeyenler tarafından yapılan tercümeler bunlar. Mutlaka bol bol yerel istihdam yaratacaklarından bahsediyorlar. Öyle firmanın tecrübesi falan önemli de değil.
Çiçekler böcekler etkilenmez kısmı da eklenince, üst amirini de mutlu ettiysen, tamamdır diye baktıkları bir ÇED olumlu raporu alacaklarına dair büyük bir umutla bu işe girişiyorlar.
Şirketin köylüleri kandırma çabaları, Gerze halkının arasına nifak sokması, açtığı bürosu, kurduğu yardım dernekleri, çocuklara toplu sünnetleri, öğrencilere burs vermeler, spor kulüplerini satın alması, ülke genelinde 40 ayrı şehirde açtıkları basket okullarından birini Gerze ilçesine açması, teknik liseye malzeme yardımları, santralde çalıştıracağım diye götürdüğü termik gezileri ve dönerken imzalattırdığı iş akitleri. Ve hem yerel hem de ulusal basını susturmaları. Daha neler neler…
Şirket 20 Kasım 2008’de üretim lisansı alıyor. Bu haberi aldığımız andan sonra platformun kurulması için ön görüşmeler başladı.
Facebook üzerinden bir sayfa oluşturup haberi yayarak birleşmeye başladık. Sinop Barosu avukatlarının ve köy muhtarının EPDK’ya açtığı dava neticesinde, Temmuz 2009’da Danıştay 13. Dairesi hukuka uygun değildir diyerek yürütmeyi durdurdu. Şirket itiraz etti ama reddedildi. Tüm bunlara rağmen şirket 5 ay sonra ÇED başvurusunda bulundu. Bu arada bizler de 2009 yılının eylül ayında Yeşil Gerze Çevre Platformu’nu kurduk. Hemen ardından çalışmalara hızla başladık.
Bizler de kapı kapı, sokak sokak dolaşarak termik santralin zararlarını anlatırken “Yaşam alanlarımızı korumak, en temel anayasal hakkımız. Bu hakkı kullanmak için her şey yasaldır” dedik. Pasif ama etkili direnişimizin tohumları böyle atılmaya başladı.
Şirketin yönetim kurulu başkanı, gazetelere demeç vermeye başladı.”Halk ne derse desin ben bu santrali yaparım. 3 berber, 2 imam, 7 bakkalla görüştüm kimse karşı değil “diyerek halkın direncini kırmaya çalıştı.
İthal kömürle çalışacak termik santralin neden yapılmaması gerektiğini açıkladık. Niye yapamayacaklarını ise bilimsel verilerle anlattık.
Doğal sit alanı. Ormanlık alan. 15 bin 769 ağaç kesmeleri gerekecek. Sinop ili ve ilçelerinde 3700’e yakın balıkçı var. Balık fabrikalarından geçinenler var. 1. dereceden arkeolojik sit alanı var. Ve onlara 96 futbol sahası büyüklüğünde liman gerektiğinden denizi dolduracaklar. Öyle dırt dırt gemiler taa Rusya’dan kömürü getiremeyeceğinden çok büyük alanlara ihtiyaç duyacaklarından kömür depolama alanı, kül depolama alanı gibi daha çok araziye ihtiyaçları var dedik.
Üstelik tam da santral kurmayı planladıkları bölgede geç Roma erken Bizans dönemine ait kalıntılar olduğunu rapor eden Prof. Dr. Owen Donan’ın yerin altında da kamu binaları olduğunu belirten raporu da mevcut. İçme suyu kaynağına mesafesi 600 metre. 40 kilometrelik alan doğrudan olumsuz etkilenecek.
Geçimini denizden, balıkçılıktan, tarımdan, hayvancılıktan, arıcılıktan, orman ürünlerinden, turizmden sağlayan bu yüzden gelir kaybına uğrayacak bir halk var. Neden yapamayacakları çok net ve ortadaydı.
Bu sürede paneller, sokak çalışmaları, köylerde bilgilendirme toplantıları yapıyorduk. Gerze’nin 41 köyü var, tüm bu köylerden gelenlerin toplandığı Kabalı köyündeki hayvan pazarlarına sabahın 6’sında gidip termik santralin zararlarını anlatan belgeselleri izlettirip bilgilendirmelerimiz devam ediyordu. Bu arada 10 binden fazla katılımın gerçekleştiği büyük bir miting yapmıştık.
Derken 3 Mayıs 2010’da 5 bin kişinin protestolarıyla ÇED toplantısını yaptırtmadık. Sunumu halka dayatmaya çalışan şirketin elamanları yüksek ses düzenine karşı çıkan arbedede yaralananlar ve kapalı spor salonunda sıkılan biber gazları ve bize açılan ilk ceza davaları o günkü olaylar sonrasıydı.
Üç gün sonra Ankara’da yapılacak olan ÇED toplantısı için de günlerce hummalı bir çalışma ile neden yapılmaması gerekir üzerine, bilimsel verilerle üniversite raporlarını, onlarca dosya ile hazırlanmıştık. 26 kişilik heyet ile Ankara’ya gitme hazırlığımız tamamdı. Hatta 5 kişilik ekip ÇED Genel müdürü ile görüşmek için bir gün önceden gitmişti.
Şirket 21 Haziran 2010’de format aldı. Bir yılda raporunu hazırlayamadı. Altı ay ek süre alıp, Aralık 2011’de ÇED dosyasını Bakanlığa sundu. Bu arada 2011 yılı boyunca şirketin yandaş toplamak için yaptıklarını en başta söylemiştim. Bizler de 2011 yılının ilk ayında bir heyet ile giderek Cumhurbaşkanı ile görüşmüştük.
Şirket elemanları sondaj için mart 2011'de askersiz polissiz, ağustos ayında ise gece yarısında gelmişti.
Ve nihayet o meşhur 5 Eylül 2011 tarihi…Henüz Gezi Gerze’nin yaşadıklarını yaşamamıştı. Gaz bombaları, TOMA’lardan sıkılan tazyikli sular, coplar, TOMA’nın biten suyuna ormanın itfaiyesi takviye yaparken biten gaz bombalarına takviye ise ambulanslarla yapılmıştı.
50 kişiye yakın yaralı, bir kişinin 3,5 ay tutuklu kalması, 5 kişinin gözaltına alınıp tutuklanması ve bir hafta sonra yine tutuksuz yargılanmak üzere bırakılması. 6 kişinin cezaevi günleri YEGEP’in yeni sorumlukları oluyordu. Ve aylarca süren 300’den fazla kişinin ifadeye çağrılması.
Ve tüm bu sondaj denemelerinden ayrı ayrı açılan onlarca ceza davalarımız olmuştu. Bizlere açılan davalar ve toplam 320 yılla yargılanan 40 kişinin mahkemeleri halen devam ediyor. Beş davadan ise beraat ettik.
1800 sayfa kopyala yapıştır usulü hazırladıkları ÇED dosyasının 300 sayfası İngilizceydi. İnanır mısınız, bölümlere ayırdık. Bu dosyayı uzmanlarından incelemelerini rica ettik.19 Mayıs Üniversitesi Çevre mühendisliği Fakültesi'nden, Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi'nden, Türk Tabibler Birliği’nden sağlığa zararlarını raporlarla bize ulaştırmalarını talep ettik. Bu arada internetten araştırmalar sonucunda bu konuda uzman kişilerden de rica ettik.
10 bine yakın dilekçe ile endişe ve itirazlarımızı resmi olarak Bakanlıklara götürdük. İlerleyen süreçte şirket ÇED raporunu iki defa revize ederek 2012 ve 2013’te Bakanlığa sundu ancak her iki rapor da itiraza konu olan hususlarda değişiklik yapılmadığı gerekçesiyle iade edildi. Bu tarihten sonra projede herhangi bir gelişme ve değişiklik olmayınca 23 Şubat 2015’te Gerze Enerji Santralı projesinin ÇED süreci resmen sonlandırıldı.
Gerze mücadelesinin benzerleri ülkenin pek çok yerinde veriliyor. Lakin büyük şehirlerde yaşayanları da ayağa kaldırmaya yetmiyor tüm bu olanlar.
350.org kurucularından Bill Mckibben’ın dünyayı Gerze’de direnenlerle dayanışmaya çağırdığını söylemek isterim. Amerika’da önemli bir çevre kuruluşu Sierra Clup dünyadaki en önemli beş direnişten biri olarak Gerze direnişini seçti.
Bizim hikayemizi bu kadar özel yapan direnişin sahiplerinin Yaykıl köylüsü ile Gerze halkının olmasıdır. Kararlılık ve inançla toprağına sahip çıkmanın gücü vardı Gerze halkında-Yaykıl köylüsünde.
Bu iktidar doğanın, emeğin ve yaşamın sermaye tarafından sömürgeleştirilmesine karşı direnenleri zor yoluyla sindirmeyi öncelikli görevi olarak görüyor.
Uygulanan tüm bu şiddete, baskıya rağman insanın en temel hakkı olan, yaşamın ve doğanın yok edilmesine karşı direniş inatla büyümekte. Özgür bir ülke ve sömürüsüz bir dünya için Gezi gibi Gerze gibi direnişler gelecekte onur sembolleri olacaktır.
Bizler mücadele koşullarını geliştirirken; ekolojik, sosyal, ekonomik, politik ve diğer her açıdan tehlikelerini de bir bir saptarken, ilçemizde ve Yaykıl köyünde ne tür yerel tehlikelere yol açacağını ve hatta bu yerel tehlikelerin ülkemizde ve dünyada nasıl bir yok oluşa sebep olacağını da ispatlarıyla açıklamaya çalıştık.
Bu 6 yıl boyunca nerelerde nasıl sıkıntılar çektiğimizi, bu uğurda ilk çalışmaya başladığımız andan bu güne süregelen bütünlüğümüzü, mücadelemizin acil olduğunu, yolumuzun doğru olduğunu görerek ve buna inanarak ayaklandık.
Birbirimizin emeğine sahip çıktık. Lakin ne teşekkür ne de minnet duyulacak şeyler olmadığını da bildik. Çünkü bizim yaptığımız “gönül işçiliğiydi.”
Bugünden sonra da bu mücadelenin tarihsel süreç içerisinde yerini aldığını bilmenin gururu ve mutluluğunu tüm mücadele edenlerle paylaşmaya hazırız.
Artık bize açılan davaların takipçisiyiz. Dün birbirimizi yalnız bırakmadık bu gün de birbirimizin yanında olmaya devam edeceğiz. En başından beri bizlerin yanında olan Ekoloji Kolektifi’ne teşekkür ediyoruz.
Biz bileğimizin hakkıyla, alnımızın teriyle bu sona gelirken çok badireler atlattık. Bizlerin kararlılığına imrenerek bakanlara, mahkeme süreçleriyle de gösterdiğimiz birliktelik örnek olacaktır.
Termik santrale hayır diyen binlerce kararlı, onurlu, yaşam mücadelesi için birleşen çok ses, tek yürek olmuş Yaykıl köylüsünün, Gerze halkının isyanı ve direnişi tüm dünyaya örnek olsun.
Teşekkürler. Gerze halkını ve Yaykıl köylüsünü yalnız bırakmayanlara! (ŞŞ/NV)
* Şengül Şahin, Yeşil Gerze Çevre Platformu Sözcüsü