Bir deterjan reklamından fırlamış gibi duran bu kaygılı ses, mağazaların vitrinleri, onları üreten işçiler ve üretim zincirindeki tüm çalışanlar ve benim giysi dolabım arasındaki mesafede yankılanıyor.
Bir reklamdan farklı olarak “gerçek insanların gerçek hayatları” giysilerimiz üzerinden nasıl ezilir? İşçiler nasıl ölür? Ölenlerin çocukları nasıl bir çaresizlik içinde yaşamaya çalışır?
Toplum içerisinde iki kişi arasında ölümle sonuçlanan bir olayın (kaza bile olsa) cezası hepimizin kanaatinde katilin hapse girmesiyle sonuçlanacağı halde, dünyanın en uzak köşesinde Bangladeş gibi bir yoksulluk ülkesinde, Türkiyeli hazır giyim patronlarının da aralarında olduğu büyük dünya markalarının büyük sorumsuzluklarıyla 1133 işçinin ölümüyle sonuçlanan bir felaket kaza denilip geçilecek ve sorumlusu aranmayacak bir şey midir? Ya da bu ölümlerin hafifletici sebebi kapitalizm ve sistem midir?
Ve biz onlara neden katil değil de kapitalist deriz? Bu durumun benim açımdan en acı tarafı bu kirliliğin benim giysi dolabımda işi ne?
Beşiktaş çarşıda yürüyorum. Mevsim değişti ve yeni birkaç parça giysiye ihtiyacım var. Collezione mağazasının içerisine kendime ucuz ve güzel bir şeyler aramak için girdim. Artık alışkanlığım olduğu üzere sadece fiyat ve modele değil giysilerin iç etiketlerinde yazan üretim yerlerine de baktım. “Made in Bangladeş” eksik kalsın deyip hiçbir şey almadan ayrıldım mağazadan. Beni bir vicdan muhasebesi yapmaya götüren şeyi anlamak için önce her yerde mağazaları olan Collezione, Mavi, LittleBig (LTB), Seven Hill, DeFacto, Colins, Batik, gibi Türkiyeli markalara ve bu markaların ana üretim merkezleri olan Bangladeş’te neler olup bittiğine bakmak gerek.
Bangladeş dünyanın en yoksul ülkelerinden bir tanesi. Bir tekstil işçisinin aylık 38 dolar ücretle, sigortasız, sendikasız, çoğu zaman günlük ödenen ücretlerle, hiçbir güvenlik standardının olmadığı fabrikalarda çalışmak zorunda kaldığı bir yeryüzü işçi cehennemi. Aynı zamanda da ucuz işgücü cenneti.
24 Nisan 2013 tarihinde Rana Plaza’nın çökmesi ve göçük altındakalan 1133 işçinin ölümüyle sonuçlanan bu iş kazasının ardından dikkatler orada üretim yapan markalara çevrildi. Bina yetkililer tarafından mühürlenmiş olmasına rağmen, mühürlerin sökülerek işçilerin çalıştırıldığı bu göçüğün altından pek çok dünya markası çıktı.
Bangladeş’te ise fabrikaların pek çoğu Rana Plaza’dan daha iyi durumda değildir. Üretim yapan işçiler her an Rana Plaza’daki işçilerin akıbeti ile karşı karşıya kalabilirler.
Bir firma üretim yaptırdığı binanın güvenliğinden, oradaki işçilerin sağlığından, sosyal ve sendikal haklarından ve tüm iş koşullarından sorumludur. COLLEZİONE bu sorumluluğun farkında olarak bir misyon belirlemiş.
“Misyonumuz; modayı erişilebilir kılmak, sürekli ve dengeli büyümek, insana ve çevreye saygılı global bir oyuncu olmaktır.” Erişebilirlik, sürekli ve dengeli büyümek, evet! Hedefe ulaşılmış. 25 yılda 100'ü aşkın mağaza ile 200'ün üzerinde satış noktası, yurtdışında ise 55 satış noktası oldukça iyi bir başarı ama insana çevreye saygılı global bir oyunculukta Bangladeş’te göçük altında kalmış durumda. Kurumsal değer olarak sunulan;
* Yenilikçi, yaratıcı ve coşkulu çalışanları bir araya getiririz,
* Çalışanlarına karşı sorumluluk duyarız ve onların mutluluğunu hedefleriz,
* Çevresel ve insani duyarlılıkları hisseder ve bu amaca yönelik karşılık beklemeden yatırım yaparız” demişler.
Peki Bangladeş’te üretim yaptıkları yerlerde işçilerin ölmemesi için ne tür tedbirler alıyorlar? “Kendi kendimizi denetliyoruz, bizim işyerlerimiz pek güvenli gibi” gibi komik bir savunma yapmayacaklarını umuyorum.
15 Avrupa ülkesinde örgütlü uluslararası bir sivil toplum örgütü olan Temiz Giysi Kampanyası Bangladeş’te üretim yapan tüm markalara “Bangladeş Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması” imzalayın çağrısı yaptı. Anlaşma beş yıl içerisinde Bangladeş’teki çalışma koşullarının daha güvenli hale getirilmesini amaçlıyor. Şu ana kadar 100’ü aşkın marka anlaşmaya imza attı.
Bu, neredeyse anlaşmanın Bangladeş hazır giyim sektörünün yüzde 50’sinde uygulanması demektir. Bangladeş’te üretim yapan COLLEZİONE ise Temzi Giysi Kampanyası Türkiye tarafından yapılan çağrıya bir yanıt vermedi. Mallarını üreten işçilerin can korkusunun sorumluluğunu almadı. Bunun üzerine markanın reklam yüzü Eda Taşpınar ve onun kullandığı “Hayatın Her Anında Collezione Yanınızda” sloganı epey sinir bozucu.
Peki şimdi ne olacak?
Firmalar üretim yaptırdığı işçilere karşı bu sorumluluğu üzerinde hissetmese bile bir insan olarak bizim yapabileceğimiz bu haksızlığı anlatmak ve firmaları sorumluluk almaya zorlamaktır. Biliyoruz ki binlerce kilometre uzaktan gelen haksızlığın sesi, oradan para kazananlar tarafından kolay duyulmayabilir ama bizim kulaklarımız ve vicdanlarımız o sese hassastır.
İşte bu yüzden, Temiz Giysi Kampanyası’nın Bangladeş’te üretim yapan markaların kendileri için üretim yapan işçilerin can güvenliği sorumluluğunu alması üzerine hazırlanmış Bangladeş Bina ve Yangın Güvenliği Anlaşmasını Türkiyeli markaların da imzalaması için açtığı online kampanyaya imza veriyoruz. (DA/ÇT)