Cuma günü İstiklal üzerinde barikatta peş peşe yediğimiz gaz neticesinde ufak bir kriz yaşamış olmalıyım ki yere yığılmışım. Düşerken darbe almamı türbanlı bir kadın arkadaş engellemiş. Yerden hemen iki anarşist kaldırmış, gözümü açan kişi bana “İyi misin, hewal?” diye soruyordu. Sonra doktorlar geldi. Bir gey sirkeli suyla yüzümü yıkadı. O an anladım ki halk ayaktaydı.
Günlerdir çatışmaların ön cephesinde genel olarak devrimci ve anarşistler ile taraftar grupları yer alıyor olsa da, bu işi halk yapıyordu. Neler olduğunu daha fazla anlatmayacağım. Yıllardır yapamadığımızı ‘iki ağaç’ yapmıştı. Alan alınmış, devlet geri çekilmişti. Halk direniyordu.
Derken tüm yurtta direniş başladı. Amed’den (Diyarbakır) Gezi’ye selam gönderildi. İzmir’de CHP ile BDP’liler beraber çarpışıyordu. Barikat kurulurken Ümraniye Ülkü Ocağı’ndan biriyle tanıştım. GTA (Grand Theft Auto) denilen oyunda polis döverek büyüyen gençlik ön saflara koşuyordu. Ulusalcı bir arkadaşım “Biz ki ulusalcı düşüncede olmamıza rağmen, taban tabana zıt şeyleri savunmamıza rağmen onlarla el ele, kol kola direnişi sürdürmekteyiz” diyordu.
Yurtsever Kürt bir arkadaşım “30 yıl Doğu ve Güneydoğu'da bunların kat be kat fazlasını yaşadık. Satılmış medya bizleri hep terörist olarak gösterdi ve batıdaki insanlar da bizleri öyle bildi. Köylerimiz yakıldı, binlerce dönüm bağ, bahçe, ağaçlarımız kül oldu. Her eylemde bir arkadaşımızı kaybettik. O kadar çok insan kaybettik ki aylarca yas tuttuk. Kimse bize destek vermedi, hep yalnızdık. Umarım bu direnişlerle Kürtlere olan bakış açınız az da olsa değişmiştir. Buna rağmen direnişe destek veriyoruz ve batı halkının yanındayız” diyordu.
Apolitik bütün kesimler artık politikti. Rahatsız olduğum slogan vardı. Anladım ki bizler anarşistleriz, sosyal demokratlarız, sosyalistleriz, komünistleriz, Türkleriz, Türkiyelileriz, Kürtleriz, Kürdistanlılarız, geyleriz, lezbiyenleriz, transseksüelleriz, Lazlarız, Çerkezleriz, işçiyiz, emekçiyiz, memuruz, küçük burjuvayız, bizler ezilen kitleleriz, bizler halkız! Halk!
Artık çok umutluyum, en azından Türkler Kürtleri, Kürtler Türkleri anlamaya başladı. Tek korkum bu aşırı kafatasçılar (her iki taraf için de) çomak sokmalarıdır.
Devrimcilerin süreci iyi okuması gerekiyor diye düşünüyorum. Dünya yeni bir sürece giriyor. Kapitalist - emperyalist düzenin sonunu gittikçe yaklaşıyor. Bu sondan daha önemli olarak değişime uğraması gereken düzen egemenlik düzenidir. Hangi sistem olursa olsun egemen, toplumsal yapıyı yine kendine göre şekillendirmek isteyecektir. Buna çomak sokmak isteyenleri de, bu aralar pek bir moda olan "marjinal gruplar" diyecek, genel anlamda ise "terörist" demeye devam edecektir.
Dolayısıyla bu eylemlerin içindeki şoven, ırkçı, milliyetçi, faşist, İslamcı, burjuva aydınları, sıradan insanlar her kim olurlarsa olsunlar isyan biçimi sosyalist/komünist devrimci mücadelenin biçimidir ve onun gölgesinden kaçamayacaklardır. O yüzden bu direniş önemlidir.
Bu direniş bir milattır. Bu direnişte her kesimin yer alması gerekir. Ülkücülerin barikat kurduğunu görmek için bile gelmelisiniz! (AŞ/ÇT)