Birkaç gündür medya üzerine olan tartışmayı biliyorsunuz. “Medyanın amiral gemisi” tabir edilen gruba ait Kanal D’nin haber bülteninde, ucuz fiyattan sebze satılan tanzim noktalarıyla ilgili üreticilere mikrofon uzatılmıştı. Onlar da genel olarak uygulamadan memnun olduklarını ifade etmişlerdi. Fakat sonradan ortaya çıktı ki, üreticilerin sözleri makaslanmış, ifadeleri çarpıtılmış ve “montaj sanayisinin” nimetlerinden faydalanarak bambaşka bir haber ortaya çıkarılmıştı.
Bir tanesinin sözleri belki de konunun en can alıcı noktasıydı. “Devletin satışları maliyetlerin altına yaptığını” söylediği bölüm yayınlanmamıştı. Bir diğer üretici de “Tanzim satışlarına karşı değilim” demiş, bir tek bu sözü haberde yer almıştı. Halbuki bakın devamında ne diyor: “… ama bu şekilde olmaya devam ederse elbette karşısında duracağız. Maliyetlerimiz yüzde yüz arttı!”
Gerçekten de haberin en önemli noktası bu bölümdü. Çünkü devletin en yetkili ağızları tarafından, sürekli olarak birilerinin fırsatçılık ve stokçulukla fiyatları artırdığı, fahiş kar elde ettiği, hatta dış güçlerin patatese, domatese müdahale ettiği dillendirilmişti. Üstelik bunun bir terör faaliyeti olduğu bile söylenerek, üreticiler açıktan tehdit edilmişti. Yoksa durumun aslında böylesine vahim olmadığı, tarlada 1 lira olan ürünün tezgahta 5 lira olmasının ancak hainlikle alakası olduğu söyleniyordu.
İşte yayımlanmayan o bölüm de bütün bu savunmaları yalanlayan cinstendi. Yoksa üretici, “Devlet ilk defa halkının menfaatine zarar ediyor,” diyerek belki övgü olarak değerlendirilecek bir cümle bile kullanmıştı. İktidarın emrindeki bir yayın organı bu sözü neden makaslasın ki? İşte bu açık sansürü, muhalif haberci olan Fatih Portakal da “Habercilikte rezillik” diyerek yorumladı.
Buraya kadar zaten bildiğimiz ve her gün tanık olduğumuz, medyanın teslim olmuş haliyle alakalı. Farklı olan, Kanal D Ana Haber sunucusu Buket Aydın’ın kalkıp Fatih Portakal’a cevap vermek isterken düştüğü durumun iyice vahim olması. Fatih Portakal’ı sadece ahkâm kesmekle suçlayan, aynı haberi kendilerinin de yaptığını, bu yüzden sunduğu haberden haberi bile olmadığını söyledi: Diğer bir üreticinin ifadeleri iki haberde de varmış!
İtiraz edilen nokta zaten üreticinin yer verilen değil, verilmeyen ifadeleri. “Biz ancak doğru, tarafsız ve dürüst haber veririz,” demekle doğru haber verilmiş olmuyor.
Sipariş haber ve magazincilikten öteye gitmeyen içeriklerle gazetecilikte ancak birilerine dayandığınız kadar varsınız. En azından bu içerik ve yanlı gazetecilikle yükseldiğiniz yerde kendinizi dev aynasında görmeseniz en azından rezil olmaz veya kendi ağzınızla yakalanmazsınız.
Çünkü haberde konuşan ve Kanal D Ana Haber’de sözünün iktidarın işine gelen bölümü yayınlanıp, eleştiri yaptığı bölümü kesilen üreteci sözünün arkasında durdu. Ramazan Özbek’di adı, sosyal medya hesabından yandaş medyaya ağır hakaretler etti, ben burada yazmayayım. Ardından YolTV yayınına çıktı.
Birgün gazetesine de röportaj verdi:
“Haber yayımlandıktan sonra dünden beri telefonum susmuyor. Herkes hakaret, küfür ediyor. Öyle bir şey olmadığını söylesem de anlamıyorlar. Bir umudum sizde.”
Ardından Ramazan Özbek’in ve diğer üreticilerin Demirören Haber Ajansı’na verdiği röportajların cep telefonuyla çekilmiş kamera arkası görüntüleri ortaya çıktı. Ve görüşlerine başvurulan insanların sözlerinin nasıl kesilerek meramından koparıldığı anlaşıldı.
Peki tüm bunlardan sonra Kanal D Ana Haber Sunucusu ve kanalı yönetenler özür dileyecekler mi? Yok ama özür dilerse halkı yanıltmak isteyen patronlarını haksız çıkarabilir, onları kızdırabilir.
Velhasıl medyanın maalesef ki zaten bu halde olduğunu biliyoruz. Bu zevat magazin habercilikleri sayesinde birkaç içi boş sivil toplum kuruluşundan “En iyi” ödülleri alabilir, iktidar sahipleri tarafından evleri plaketlerle doldurulabilir, kim bilir uslu bir çocuk olurlarsa belki milyarlık devlet uçaklarına bile binebilirler.
Ancak biz, elbette farkında olmaya ve doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. Unutmadan, Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels ne demişti? “Bana satılmış bir medya verin, size cahil bir toplum yaratayım.”
Amaç ve yaratılmak istenen, işte tam da bundan ibaret… (HA/HK)