"Muamele korkunçtu. Beni dövdüler, tekmelediler, küfrettiler. Elektrik şok verdiler. Kulaklarıma elektrik verdiler. Sınırı kaçak olarak geçmek istediğimi itiraf ettim. Kalbim duracak sandım. Bir sandalyeye oturtulmuştum. Her şeyi itiraf ettim ama işkence yapmaktan vazgeçmediler."
Nisan ayında Ukraynalı sınır görevlileri tarafından yakalanan bir Iraklının sözleri bunlar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) raporuna göre AB sınır komşusu Ukrayna'da sığınmacı ve göçmenler, özellikle de çocuklar, sık sık polis ve sınır güvenlik görevlilerince kötü muameleye ve keyfi kapatılmaya maruz kalıyorlar.
Ne yazık ki bu insanlık dışı muamele, sadece Ukrayna'ya has değil. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, komşu ülkelerle imzaladıkları Geri Kabul Anlaşmaları'yla AB topraklarında yakalanan düzensiz göçmenleri hangi koşullarda tutulacakları herkesçe bilinen ülkelere sınırdışı etmeyi sürdürüyorlar. Elbette bu iş için gerekli masrafları üstlenerek!
Örneğin 1 Ocak 2010'da uygulanmaya konan AB ve Ukrayna Geri Kabul Anlaşması için AB milyonlarca avro harcamaya devam ediyor.
AB'nin göçmenleri defetme saplantısını kârlı bir ekonomik sektöre dönüştürenler de var. Avrupa ülkelerinin yıllarca terörist olarak tanımladığı Libya lideri Kaddafi, Sahraaltı Afrika'dan gelen göçmenlerle "daha iyi mücadele" edebilmek için 20 milyar avro destek istiyor. İsteyenin bir yüzü demişler.
İşin ilginci, Kaddafi'nin bu taleplerinin, İtalya başta olmak üzere pek çok AB ülkesinde cevap bulması. İnsan hakları sicili hiç de parlak olmayan Libya aldığı paralar karşılığı göçmenleri korkunç koşullarda sınırdışı ederken, bu insanlık dışı muameleler karşısında Avrupa ülkeleri üç maymunu oynamaktan vazgeçmiyor.
Ekonomik krizin günah keçisi göçmenler
Sürmekte olan ekonomik kriz, tarih boyunca tanık olduğumuz gibi önce göçmenlerin başına patlıyor. İşgücü açığı yaşayan Avrupa ülkelerinde bir zamanlar davul zurnayla karşılanan göçmenler, yaşanmakta olan ekonomik kriz ortamında günah keçisi ilan ediliverdiler bile. Çoğu göçmen işten çıkarılmakla, daha da korumasız ve sömürüye açık koşullara mahkûm olmakla kalmayıp öldürücü saldırılara maruz kalıyorlar.
Rusya'da son haftalarda yaşanan göçmenlere yönelik öfke patlaması, kriz dönemlerinde etnik çatışmanın ne ölçüde sertleşebileceğinin örneklerinden sadece biri. Moskova'da, Rusların, "Rus olmayanlara", yani Azeri, Ermeni, Gürcü, Tacik, Kırgız ve Özbek göçmenlere yönelik saldırıları krizin derinleştiği dönemlerde pek çok ülkede rastlanan bir milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı vakası.
Göçmen karşıtı hareketler açısından son dönemde en ibretlik ülkelerden biri de Yunanistan. Başkent Atina'da, aşırı milliyetçi Yunan grupların saldırdığı göçmenlerle ilgili haberler, ekonomik kriz derinleştikçe daha da vahimleşiyor.
Yunanistan'da en son, iki Bangladeşli göçmenin yaralandığı saldırıda olduğu gibi, bu gerilimin arkasında göçmen karşıtlığı kadar Müslümanlara yönelik bir nefret de etkili. (1)
Bu gergin ortamdan faydalanan aşırı sağ partiler, son yerel seçimlerde Atina'nın bazı bölgelerinde yüzde 20'nin üzerinde oy almayı başardılar.
Göçmenlerle savaş timi: Frontex
"Göçmenlere karşı savaş" dendi mi, işin kurumsal boyutundan da bahsetmek gerekli. AB ülkeleri ülke içindeki göçmenleri geri göndermek için "mülteci charter"ları gibi cin fikirler geliştirirken, dışarıdakilerin içeri girmesini engellemek için de Frontex gibi kurumların çalışmasını destekliyor.
AB'nin dış sınırlarının korunması ve gözetiminden sorumlu olan Frontex, sahip olduğu savaş uçakları, hücumbotlar, helikopterler ve çoğu Afganistan, Irak gibi savaş bölgelerinde deneyim kazanmış personeliyle gerçek bir ordudan pek bir fark taşımıyor.
Frontex'in amacı açık: İstenmeyen yabancıların, düzensiz göçmenlerin içeriye girmesini engellemek. Ancak, Frontex'in faaliyetleri Avrupa'ya ulaşmak isteyen göçmenler için trajik sonlara sebep olabiliyor.
Örneğin 2006'da Batı Afrika kıyılarında ve Kanarya Adaları civarında yoğun olarak çalışan Frontex'in müdahaleleri sonucu binlerce göçmen hayatını kaybetti.
AB sınırlarını korumakla görevlendirilen Frontex Batı Afrika ve Batı Akdeniz kıyılarını "temizledikten" sonra, şimdi de Ege denizinde çalışmaya başladı.(2) Yunan hükümetinin, 2009'dan beri artan göçmen girişi karşısında AB'den "insani yardım" talebi üzerine Avrupa sınır ordusu olay mahalline gönderildi.
Frontex'in görevi Afganistan'dan, Irak'tan, İran'dan, Filistin'den kaçan ve Türk-Yunan sınırında sıkışan insanları geri püskürtmek.
Eski Yunan'da denizler tanrısı olan Poseidon'un adıyla yürütülen operasyonun sloganı belli: "yasadışı göçle mücadele". Bu sihirli kelimeler sadece Kaddafi gibilerin değil, Avrupa içinde de bu yeni kazanç alanından ekmek yiyenlerin amentüsü.
Konunun Türkiye'yi de ilgilendiren bir boyutu var elbette. Hem son 20 yılda Türkiye'deki yabancı göçmen nüfusun, özellikle de "kâğıtsızların" artması, hem de AB'ye komşu bir ülke olarak göçle mücadele politikalarının önemli sahnelerinden biri olmasından dolayı.
Bu konudaki en sıcak gelişmelerden biri, AB'nin Türkiye'ye Geri Kabul Anlaşması imzalatma isteği. Bu anlaşma, Türkiye'den geçerek Avrupa'ya girdiği tespit edilen düzensiz göçmenlerin Türkiye'ye geri gönderilmesini öngörüyor.
İstenmeyen göçmenlerin bir çöp gibi Türkiye'ye atılmasına neden olacak bu metni imzalatmak için, Fas veya Libya'da uygulanan maddi yardım politikasının yeterli olmayacağı düşünülmüş olacak ki Türkiye'ye farklı bir havuç uzatılıyor: Bir kısım Türkiye vatandaşına, yani işadamları, gazeteciler ve akademisyenlere Schengen bölgesinde vize muafiyeti sağlanması öneriliyor
Tüm insanların koşulsuz serbest dolaşım hakkı ve istediği yerde yaşama özgürlüğünü savunan Göçmen Dayanışma Ağı, bu ahlaksız teklife dikkat çekmek için "vize rüşvetine hayır" adlı bir kampanya başlattı.
Dünya Göçmenler Günü'nde siz de göçmenlerin zorla sınırdışı edilmesi, eziyet ve kahır çekmesi pahasına, bir kesime sağlanacak vize muafiyeti ayrıcalığına hayır diyorsanız siz de bir imza verin.
* Erkan Ersöz, Göçmen Dayanışma Ağı üyesi
(1) Konuyla ilgili bir video için: http://www.youtube.com/watch?v=enyQYID5KV4).
(2) Frontex'le ve Yunanistan'da Frontex karşıtı eylemlerle ilgili bir video için: http://www.youtube.com/watch?v=Pk0SAPqLUJI).