*Samsun'daki sel felaketi. Fotoğraf: Mehmet Özdağ.
Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) geçen sene 25 Haziran'da Samsun Terme İlçesini etkileyen su taşkını hakkında hazırladığı raporu kamuoyuna duyurmuştu.
Bu rapordan iki ay sonra 23 Ağustos tarihinde bu sefer Samsun'un Salıpazarı İlçe merkezini ve Terme'nin doğusundaki tarım alanlarının neredeyse tümünü etkileyen, can kayıplı daha yıkıcı bir su taşkını yaşandı.
Her yıl bir öncekine göre aşırı iklim olaylarının sayısı ve şiddetinde gözle görülür artışlar yaşanıyor.
Ancak bu gidişi sadece iklim krizi ile açıklamak mümkün görünmüyor, zira yağışların mevsim normallerinde olduğu bazı durumlarda bile su taşkınları yaşandığı biliniyor.
Terme için uyarı olmalı
Bu günlerde Ordu, Giresun, Antalya, Mersin, Bursa, İstanbul gibi ülkemizin pek çok yerinde yaşanan can kayıplı su taşkınlarını Terme için uyarı niteliğinde değerlendirmek gerekiyor.
Samsun Terme ilçesinin üçü son iki yılda olmak üzere 2006 yılından bu yana tam altı kez su baskını ve sel feleketi yaşamış olmasını, 350 Ankara - Beton, Asfalt ve Sel Felaketi 2020 Raporu bakış açısıyla değerlendirmekte fayda var.
Zira son yirmi yılda Samsun Büyükşehir Belediyesinin inşaat, asfalt, beton belediyecilik anlayışı ile ilkimi ve ilin doğal yapısını ne kadar değiştirdiğini de göz önünde tutmak gerekiyor.
2020 raporu ne diyor?
350 Ankara tarafından yayınlanan Beton, Asfalt ve Sel Felaketi 2020 raporunda; Türkiye'de yılda kişi başına çeyrek ton buğday üretilirken, yarım ton asfalt, bir ton çimento döküldüğü ve ayrıca bir bir buçuk ton kömür yakıldığı vurgulanıyor.
1990 yılından 2018 yılına kadar geçen sürede sürekli artan asfalt ve çimento kullanım miktarına bağlı olarak sel felaketi sayısının da 19 kat arttığı belirtilerek, su baskınları;
- Birincisi kentlerin asfalt ve betonla kaplanması,
- İkincisi asfalt ve beton kaplı kentlerin bu sayede daha çok petrol, kömür, gaz yakarak iklimi değiştirmesi ve kırsaldaki tarımsal felaketlerini tetiklemesi olarak iki önemli nedene bağlanıyor.
Asfalt-Beton belediyeciliği
Terme su taşkınlarının gerekçeleri pek çok raporda belirtilmiş biz 350 Ankara'nın Sel Raporu 2020 ile örtüşen kısımlarına dikkat çeken bir kaçını buraya not edelim;
- 1. Taşkın yataklarında ve su yollarında yerleşmeler oluşturulması,
- 2. Karadeniz Bölünmüş yolu üzerinde yapılan köprülerin çok ayaklı ve alçak olması,
- 3. Terme ilçe merkezinde taşkın yatağı olarak tasarlanmış trapez kesitin yok edilerek dere yatağı kapasitesinin yarıya indirilmesi ve bu bölgenin yapılaşmaya açılması,
- 4.Taşkın koruma, içme suyu temini ve sulama amaçlı olarak planlanmış ve projelendirilmiş Salıpazarı Barajının ödenek yetersizliğinden yapılmamış olması.
Terme Çayı taşkınlarından sadece tarım alanları ve yerleşim yerleri zarar görmüyor, içme suyu keson kuyuları da etkileniyor.
Dolayısıyla Terme'nin yanı sıra Salıpazarı ve Çarşamba ilçelerinin de bir bölümüne haftalarca sağlıklı temiz içme suyu sağlanamamıyor.
Halk uğradığı zarar ziyanın yanında bir de salgın hastalık riski ile karşı karşaya kalıyor.
Kısacası teşhis konulmuş ancak yapılması gerekenler yapılmamış.
Peki eksik olan ne?
Terme'nin yüzölçümü 548 km², Terme Çayının havza büyüklüğü 233 km².
Meteorolojik verilere göre Terme'de yağmurlu gün sayısı 134, bulutlu gün sayısı 175, üstelik de nem oranı %75.
Kısacası yüzölçümünün yarısı akarsu havzasında olan yağışı bol, nem oranı yüksek, dolayısıyla aşırı iklim olaylarından en fazla etkilenme potansiyeli olan bir yerleşim bölgesi söz konusu.
Belediyelerin aşırı iklim olaylarındaki payı nedir derseniz;
Terme'de 2018 yılı verilerine göre tarımsal üretim; fındık, çeltik, soya, mısır, sebze vs yaklaşık 65 bin ton olarak gerçekleşmiş.
Terme'nin nüfusü 72 bin, Terme Belediyesi 2017 Faaliyet Raporlarında yer alan verilere göre; asfaltlama, beton kaplama, parke taş döşeme olamak üzere 613 bin metrekarelik alana beton, taş ve asfat serilmiş.
2 ton beton, asfalt
Bu hesapla Terme'de, kişi başına yaklaşık 2 ton beton, taş ve asfat serilirken, 900 kilo tarımsal üretim yapılmış.
Samsun Büyükşehir Belediyesi ise; Çarşamba Ovasında biyoyakıtlı termik santral kurulmasına ilişkin imar planını onaylamış, onbinlerce dönüm orman ve doğal alanın yok edilmesine sebep olan taş ocaklarına, Kavak'ta 12 bin hektar ormanlık ve mera alanının maden şirketlerine devrine seyirci kalmış, kent merkezinde 700 metrelik yayalaştırılmış yolu yeniden araç trafiğine açarak kent içerisinde insanlara birbirine değmeden yürüyecek alan bırakmamış.
Kent merkezinde onlarca dönüm toprak zeminli park alanına taş döşemiş, ahşap masların bile üzerini granitle kaplamış vs... kısaca iklim krizini derinleştirmek için her şeyi yapmış.
Bu belediyecilik yöntemi çağdışı
Koronavirüs salgının bize öğrettiği en önemli korunma yöntemi kentsel alanlarda insanlar arası fiziksel mesafeyi olabildiği kadar açmak. Bunun en kolay yolu da kenti yayalaştırmaktan geçiyor.
Kentsel alanlarda toprak örtüsünü asfalt, beton ve taşla kaplamak, otomobil merkezli ulaşım politikaları ile hem emisyonları hem de kent içi sıcaklığı artırmaktan, iklim krizini derinleştirmekten başka işe yaramıyor.
Eldeki kısıtlı kamu kaynaklarını millet bahçesi gibi yeşil inşaat projelerine aktarıp, olması gereken yatırımları ötelemek de kırsal alandaki tahribatın artmasına sebep oluyor.
Sel felaketlerinde artık İçişleri Bakanını çok kalabalık araç konvoyları ile sahada görüyoruz. Sel olaylarında gidişat çok kötü olmasaydı Saray Rejimi İçişleri Bakanı sahaya inmezdi.
Bir sonraki Terme su taşkını her an gerçekleşebilir, kum saati Terme için işliyor.
Terme Belediyesi, Samsun Büyükşehir Belediyesi artık beton, taş ve asfaltla mühürlenmiş kentsel toprakları özgürleştirmeli, şehir merkezlerini araç trafiğine kapatrak, bisiklet yolları ile yayalaştırma projeleri geliştirmelidir.
Doğa ve toplum dostu yepyeni bir belediyecilik anlayışı şart.
(MÖ/PT)