Fotoğraf: csgorselarsiv.org
Üniversite öğrencisi bir LGBTİ+ olarak sağ veya sol partiler içinde birçok üzeri örtülü olaylara tanık oldum. Bu yazıyı yazmama iten önemli bir etken, örtünün altındaki gerçeği göstermek istememdir.
Hem bireysel hem de toplumsal olanda bastırılan her zaman geri döner.
2023 Nevroz saldırısı, Boğaziçi olayları, LGBTİ+ hak mücadelesine karşı partilerin ve kitlelerinin tutumları muhakkak farklı biçimlerde geri dönecektir.
LGBTİ+ hareketi güçleniyor
Hala bugün Türkiye’de geleneksel değerler adına toplumun en geri değerlerini ‘’ sosyalizm’’ kelimesi altında savunan anlayışlar olsa da toplumsal gelişme ve buna bağlı fikirsel değişimler bunları büyük oranda geride bırakıyor.
Çünkü fikirler değişen koşul ve bağlamlarda gelişir. Sosyalizm, bir dizi mutlaklığı değil etiğin diyalektiğini ve akılcı yorumları gerektirir.
Dünyanın her yerinde düzenlenen Onur Ayı yürüyüşleri her yıl gerici iktidarların şiddet gösterilerine dönüşür. Ataerkil ailenin kutsallığı, devletler tarafından bu şiddet sarmallarında yeniden inşa edilmeye çalışılır.
LGBT+’lara karşı uygulanan şiddet onları suçlu durumuna düşüren ya da onlara ayrımcılık uygulayan yasalarca meşrulaştırılıyor. Ancak tüm bunlara karşın LGBTİ+ hareketi ülkemizde giderek büyüyor ve mücadeleleri eşit yurttaşlık ve insan hakları tartışmalarının bir parçası haline geliyor.
Türkiye’de cinsel azınlıkların hak temelli mücadelesi sosyalist hareketlerin bünyesinden ilerledi. Çünkü sosyalizm insan kalmanın, “ben varım, var olmaya devam edeceğim’’ demekte ısrarın ifadesidir.
Lakin Türkiye solu içerisinde örgütlenmeye çalışan cinsel azınlıklar (LGBTİ+'ların haklarını tanıyan, mücadele eden sosyalist partiler hariç) geçmişten günümüze zaman zaman ayrımcı, şiddete varan olaylarla karşılaşmışlardır.
Herhangi bir nedenle ezilen, toplumsal baskıya maruz kalan bir grubun mücadeleleri ve talepleri karşısında sosyalistlerin özellikle duyarlı olması beklenir değil mi?
Özellikle son onur yürüyüşü bunun pek böyle olmadığını gösterdi. Dergilerde eşcinselleri sapkın olarak görenler mi , “yaşasınlar ama toplumda görünür olmasınlar’’ diyenler mi hatta burjuva hastalığı olarak görüp tedavi edilmeleri gerektiğini söyleyenler mi dersiniz… Maalesef ki son süreç “ devrimcilerin’’ derinlerinde kökleşmiş muhafazakârlığı acı verici şekilde tekrar açığa çıkardı.
Genel olarak dünyada eşcinsel hareketin 1960’larda radikal olarak ortaya çıkması komünist ve sosyalist partilerin olumsuz tavırları ile karşılandı.
Sol ve sosyalist hareketler
Öyle ki Polonya’da Sümbül operasyonu adıyla 11.000 eşcinsel belgelendi ve kötü muamelelere maruz kaldı. Ülkemiz şairlerinden Zekai Özger’in çoğu zaman arkadaşları tarafından akran zorbalığına uğradığı da anlatılagelir. Örnekleri çoğaltabiliriz ama Queer’lerin günümüzde devam etmekte olan sol muhafazakârlığa yöneltecek eleştirileri olabilir.
Sosyalistlerin, egemen sınıfların bu hareket karşısındaki tavrına bakıp uyanmaları gerekirdi. Gerici iktidarların ‘’ aile yapısının bozulması’’ söyleminin ardında ideolojik, politik ve yerel nedenleri var.
Çünkü günümüz aile yapısı ucuz işçi üretmenin, egemen ideolojiyi gelecek kuşağa aktarmanın en avantajlı yoludur. Buna karşı olan her şey kapitalizm için tehdit oluşturur.
Tüm bunlara rağmen geleneksel solun anne-baba ve 1-7 arasında değişen çocuklu aile dışındaki her türlü ilişkileri "sapkınlık, anormallik, hastalık’’ olarak belirtmesi ve bunu ahlakçılık adına yapması bambaşka bir çelişkidir. Burjuvazinin tüm değerlerini reddedip ahlak anlayışını kabullenmek gerekirmiş gibi. Veyahut Karl Marx “Her toplumda egemen olan fikirler egemen sınıfın fikirleridir’’ dememiş gibi.
Başta Türkiye’de olmak üzere, geriçi ve sağcı iktidarların aile güzellemeleri ile birlikte LGBTİ+’ları hedef almalarına öncelikle kendilerini sistem karşıtı olarak ifade eden sol ve sosyalistlerin tepki göstermesi ve karşı politika geliştirmesi gerekir.
Türkiye’deki sol ve sosyalist yapıların bu duyarlık ile bir pratik serigileyeceklerine olan inancımla bitirmek istiyorum. Yeter ki unutmayalım, bu ülke, bu dünya hepimize yeter, yeter ki şiddet ve onu körükleyen nefret olmasın. (MG/EMK)