Ulaş Sunata'nın derlediği on makaleden oluşan "Türkiye'de Balkanlar" kitabı, geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları etiketiyle çıktı.
Balkanlar'a, göç, toplumsal, sosyo-ekonomik ve kültürel yansımalar konu başlıklarıyla bakan makaleler, farklı idari sınırlardaki farklı halkların hikâyelerini konu ediyor. Göçmen deneyimleri, hafıza çalışmaları, müzik, mutfak, dernekler, güncel Balkan politikaları gibi birçok alanı içine alan kitabın amacı, Rumeli'den Anadolu'ya yapılan göçe "tek taraflı, etnomerkezci, oportünist bakışların" dışında eğilerek bu göçü bütünlüklü okumak. Bu sebeple alanyazına katkısı önemli.
"Balkanlar'dan Geliyoruz!"
Ulaş Sunata'nın kaleme aldığı kitabın ilk yazısı, bu başlığı taşıyor. Yazıda, bilmeyenlere fikir vermek, bilenlere de hatırlatmak için Balkanlar'dan göçün tarihine değiniliyor. Cumhuriyet öncesinde ve sonrasında bu göçlerin neden ve nasıl yaşandığı ana hatlarıyla anlatılıyor. Bu giriş mahiyetindeki yazıda, "Anadolu'ya gerçekleşen göç akışının niteliği ve sonucu her ne olursa olsun çeşitli güçlerin kendi emperyalist hedefleri ve buna bağlı olarak toplumların milliyetçi hedefleri doğrultusunda" olduğu görülüyor.
"Göçler ve Toplumsal Yansımalar"
Bu başlık altında yer alan makaleler ise Yunanistan mübadillerinin göç hafızasına, Bulgaristan göçmenlerinin geçmişteki hayatlarına bakışına, kadınların evlilik göçüne, kayıtdışı çocuk göçlerinin onlarda nasıl bir iz bıraktığına değiniyor. Feryal Tansuğ, "Hafıza ve Göç: Nüfus Mübadelesinde Türklerin Yaşadıkları" başlıklı makalesinde dört Yunanistan mübadili ile yaptığı mülakatlar sonucu mübadelenin nasıl algılandığına odaklanıyor. Tansuğ, mübadillerin Türkiye Cumhuriyeti'ni betimleme şekillerine odaklanarak "öteki" ve "azınlık" kavramları ile "milliyetçi" bağların tartışılmasına yardımcı oluyor. Makaleden "Türk ulusu inşa etme projesinin muhacirlere başarıyla benimsetildiği", "mübadeleyi deneyimlemiş Türk muhacirlerin gözünden bakıldığında onların zorunlu nüfus mübadelesi fikrini beğendikleri ve onayladıkları" anlaşılıyor.
"Sınırın Ötesinde Hatırlamak: Bulgaristan'dan Gelen Türk Göçmenler Arasında Nostalji" makalesinde Ayşe Parla, çalışmasını 2001-2002, 2007-2008 yıllarında görüştüğü Bulgaristanlı Türk göçmenlere dayandırıyor. Kadınların cinsiyet temelli ötekileştirilmesine değinen yazar, Türkiye'de çalışanların geçmişi hatırlarken komünizmi nereye koyduğunu irdeliyor. Geçmiş hatırlandığında "oraya dair özlem" duyan insanların cevaplarından yola çıkarak deneyimlerin her yönüne değinmeye çalışıyor. Komünizmi deneyimlemiş kadınların Türkiye'de soydaş olma mazlumiyetlerine değinen Parla, göçmen kadınların karşılaştırmalı tarihsel analiz yapan anlatıcılar olduğunu vurgular.
Göçe kadınların evliliği üzerinden bakan Selda Adiloğlu makalesinde, Balkanlar'dan yapılan göç tarihi literatürüne evliliğin katılmadığını söyleyerek kadınların evliliklerinin görünür olmasını amaçlıyor. Araştırma sahası eski Yugoslavya olan makalede evlilik yoluyla Türkiye'ye gelenlerin daha çok kadınlar olduğunu söyler ve özellikle Yörük kadınların neden bu evliliği tercih ettiğine, evliliklerinin nasıl olduğuna, ne tür hazırlıklar yaptıklarına değinir. Amacı, Balkan göçlerinin egemen söylem ve kategorilerine kadının dahil edilebilmesidir.
Özlem Hocaoğlu ve Nurcan Özgür Baklacıoğlu'nun makaleleri ise 1995-2000 yılları arasında Bulgaristan'dan Türkiye'ye kaçakçılar aracılığıyla gelen ve araştırma yapılırken yetişkin olan katılımcıların mülakatlarına dayanıyor. Mülakatlara geçmeden önce çocukların neden kayıtdışı kaçırıldıklarının siyasi temelini anlatıyorlar. Böylelikle bu hareketliliğin sonuçlarını okumak daha kolay olur. Yerli olana benzemeye çalışan, yalnız kalan, yeni kimlik kazanmada zorlanan çocukların hayatı irdelenir.
"Sosyo-Ekonomi ve Kültürel Yansımalar"
Balkanlar elbette geniş bir coğrafya ve haliyle mutfağı da zengin. Ersin Uğurkan'ın Balkanların gastronomisini detaylıca anlattığı makalesi, "yiyecek milliyetçiliğine" uğramadan sofraların birleştirici yanına odaklanıyor. Hamur işlerinden et türlerine, sütlü ürünlerden çorba ve soslara kadar Balkan mutfağına ait birçok tarif verdiği gibi bu yiyeceklerin sofralarda ne zaman, nasıl yer aldığını anlatıyor.
Gökçe Bayındır Goularas ve Dionysis Goularas, rebetiko müziği üzerinden göç ve müzik arasındaki ilişkiyi irdeliyor. Rebetikonun tarihine dair bilgi verdikten sonra bu müziğin, Türkiye ve Yunanistan arasındaki mübadeleden etkilenen mübadillerin vatanlarına duydukları özlemi ya da yerleşilen yerlere uyum konusunda yaşadıkları zorlukları anlattıklarını söylerler.
Ahmet Ceylan ve Leman İncedere'nin makaleleri ise Edirne üzerinden Bulgaristan ve Türkiye'ye arasındaki hareketliliğe bakıyor. Edirne'nin turizm destinasyonu olma özelliği, Türk lirasının Bulgaristan para birimi karşısında kaybettiği değer, öğrenci göçü, etnik ortaklık, yerel yöneticilerin teşviki -mesela şehrin farklı yerlerinde Bulgarca afişlerin yer alması- gibi konular etrafında Türkiye'nin neden cazibe merkezi olduğu sorgulanıyor.
"Siyasi Yansımalar"
Balkan ve Rumeli derneklerinin cemaatsel, kültürel ve siyasal sorunlarından yola çıkarak derneklerin kökenini, değişen misyonlarını, faaliyet alanlarını yaşadıkları önemli tarihsel olaylar çerçevesinde inceleyen Sinem Arslan, uzun süre "bizden değil, ama bizim gibi olanlar"ın hayatına değiniyor. Hem Türkiye'de hem de Balkanlar'da faaliyet gösteren derneklerin amaçlarını anlatırken faaliyet yürüttükleri dönemdeki siyasi atmosferi de göz ardı etmez. Arslan makalesinde, göç tecrübesinin travması, maruz kalınan ötekilik, kültürel sermayeyi koruma gibi amaçları olan derneklerin bir temsil ve koruma merkezi görevi yüklenmesi sonucuna ulaşır.
Tanıl Bora ve Bayram Şen, Rumelililer ve Anadolulular karşılaştırması yaparak erken Cumhuriyet döneminde "suyun öte tarafındakilere" atfedilen "yabancı"lığı milliyetçi- muhafazakâr söylemin izini sürerek irdeliyor. Türkiye'nin geçmişle yüzleşme eğilimine dair eleştirilerin dile getirildiği yazıda göç travmasının "halı altına süpürülmesini" hâlâ açılması gereken bir sayfa olarak görürler.
Son olarak Dimitar Bechev de "Türkiye'nin Balkanlar Politikası: Erdoğan Döneminde Süreklilik ve Değişim" makalesiyle Türkiye'deki politikaların Balkanlar'da nasıl karşılandığını, bu politikaların etkilerini inceliyor. Türkiye'nin geçmişte ve bugünde Balkanlar ile bağını anlatan yazar, Türkiye'nin Balkan politikasının ideolojik ve faydacı hesaplamaları yansıttığını söyleyerek Türkiye'nin Balkanlar'daki rolünü tartışıyor.
"Türkiye'de Balkanlar", geniş bir coğrafyaya, hem "oradan" hem "buradan", farklı disiplinleri içine alarak bakan çok yönlü bir kitap. Alana dair ilgi duyan, Türkiye tarihine Balkanlar'ı da içine alan bir perspektiften bakmak isteyenlerin kaynak kitabı olacaktır.
(YYB/AÖ)