Bir Şii çoğunluğu, dolayısıyla bu çoğunluğun da politikalar üzerinde belirgin bir etkisi olacaktır. Yapacakları ilk şey, İran'la ilişkileri yeniden kurmak olacaktır. İran'dan özellikle hoşlanıyor değiller, ama savaşa da girmek istemedikleri için, Saddam döneminde bile mevcut olan bir duruma yöneleceklerdir; yani, İran'la dostane ilişkileri yeniden kurmaya.
Bu da ABD'nin isteyeceği en son şeydir. İran'ı tecrit etmek için çok uğraştı. Gerçekleşmesi muhtemel bir başka şey de, Şiilerin denetimindeki az çok demokratik bir Irak'ın, Suudi Arabistan'ın Şii bölgelerinde, yani bütün petrolün olduğu bölgede ve yakınlarında, insanları harekete geçirmesidir.
Böylece, Washington'ın en büyük kabusunun ne olduğunu görebilirsiniz: Dünya petrolünün büyük bir bölümünü kontrol eden, aynı zamanda bağımsız olan bir Şii bölgesi. Dahası, bağımsız, egemen bir Irak'ın Arap dünyasındaki doğal yerini, lider bir devlet oluşunu yeniden elde etmesi yüksek bir ihtimal.
Peki bu ne demektir? Her şeyden önce, yeniden silahlanma demektir. Bölgedeki düşmanla karşı karşıya gelmeleri gerekir. Bölgedeki düşman, ezici düşman İsrail'dir. İsrail'le karşı karşıya gelebilmek için yeniden silahlanmaları gerekir, bu da caydırıcı olmak üzere, büyük olasılıkla kitle imha silahları geliştirmek anlamına gelir.
İşte, Washington'da ve Londra Downing Caddesi 10 numarada, kafalarda kurulan resim bu olmalı: Dünyanın en büyük petrol rezervlerini ABD'nin kontrolünde tutmak için orada bulunan ABD ileri karakollarını defetmek için yeniden silahlanan, kitle imha silahları üreten, esaslı bir Şii çoğunluk. Washington oturduğu yerde kalıp bunların olmasına izin mi verecek? Tasavvur dahi edilemez.
Son birkaç gündür ekonomi basınında okuduklarım, belki de Washington'ın, Londra'nın düşünüş biçimini yansıtıyor: "Peki, tamam. Bırakalım bir hükümetleri olsun, ama söylediklerine kulak asmayacağız." İşin aslı, Pentagon iki gün önce şunu açıklıyordu: "Geri çekilme emri yarın bile gelse, 120 bin askeri, en az 2007'ye kadar burada tutacağız."
Bu yazılardaki propaganda gayet açık. Hatta köşe yazısını daha şimdiden yazabilirsiniz: "Bunları yapmak zorundayız, ki böylece Irak'a demokrasi getirme görevimizi tamamlayabilelim. Seçilmiş hükümetleri bunu anlamıyorsa, biz bu şapşal Araplarla ne yapacağız?" Çok sık rastlanan bir şeydir bu, çünkü ABD, halklar bunu anlamadığı için, demokrasileri ardı ardına devirip durmuştur. Yanlış yolda gitmektedirler. İşte bu yüzden, demokrasi kurma görevimiz uyarınca, hükümetlerini devirmemiz gerekir.
Yeni askere almaların son çare olduğunu düşünüyorum. Vietnam'da yaşananlar yüzünden. Kanımca, Vietnam tecrübesi, Avrupa usulü emperyalizmin tarihinde, emperyal bir gücün sivillerden kurduğu bir orduyla giriştiği ilk sömürge savaşıdır. Yani, İngilizler bunu yapmadı, Fransızların da Lejyon'u vardı. Sömürge savaşları fazlasıyla acımasız, kirli ve canicedir. Sokaklardan topladığınız çocuklarla böyle bir savaşı sürdüremezsiniz. Fransız Lejyonu gibi eğitimli katillere ihtiyacınız vardır.
Bahsettiğim şeyi Vietnam'da gözleyebilirsiniz. ABD ordusu dağılıp gitti. Çok uzun sürdü, ama en sonunda ordu tamamen dağılıp gitti. Askerler uyuşturucu kullanıyor, subaylara bomba sallıyor, emirleri dinlemiyorlardı falan. Omzu kalabalıklar da bunlardan kurtulmak istiyordu. Altmışların sonlarındaki askeri yayınlara bakarsanız, "bu orduyu buradan bir an önce çıkarmazsak dağılıp gidecek" yazılarını görürsünüz. Bundan iki ya da üç gün önce, yedek askerlerin başı da aynı şeyi söylüyordu. Bu kuvvetin, giderek dağılan bir kuvvet haline geldiğini.(TK)
Not: Bu metin, Noam Chomsky'nin 26 Ocak'ta, kendisinin de yönetim kurulunda olduğu Uluslararası İlişkiler Merkezi'nin (International Relations Center - IRC) 25. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmadan bir alıntıdır.(TK)