Zana: Siyasal Duruşum Nettir
Bu yaklaşımın, Avrupa Birliği'nin (AB) KONGRA-GEL'i "terör örgütleri listesi"ne alan kararıyla örtüştüğünü ifade eden Zana, "Dost bildiğim Claudia, silaha ve savaşa karşıydı; barışın ve doğanın yılmaz savunucusuydu. Onu arıyorum" dedi. Pazarlık konusu yapılmasına da tepki gösteren Zana, "Siyasal duruşum ve kararlılığım hiçbir pazarlık ve kullanıma zemin tanımayacak kadar dik ve kesindir" ifadesini kullandı.
Alman-Türk Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı sıfatıyla bir grup parlamenterle Türkiye'ye gelen Claudia Roth'un ziyaretlerde kullandığı ifadeler, Leyla Zana'dan tepki aldı.
Roth'a tek sayfalık mektup gönderen Zana, dostluk kavramı üzerinde durarak, şunlara dikkat çekti:
"Dostlukları ne kadar önemsediğimi, çok iyi bildiğini düşünüyorum. Çünkü dostluğumuz yıllar öncesine dayanıyor. Bu nedenledir ki, dostluk kavramının yüreğimdeki derinliğini ve yansımalarını çok iyi bildiğini düşünüyor ve birbirimizi yeterince tanıdığımıza inanıyorum. Ancak dostlukları asıl anlamlı, önemli ve kalıcı kılan her türlü çıkar ilişkisinden arınmış olmasıdır. Bu çıkar; bireysel, grupsal, sınıfsal, ulusal olabileceği gibi siyasal ve ekonomik de olabilir. Hatta, bu olguları aşan ve hiç akla gelmeyen alanları da içerebilir. Fakat, dostlukları besleyen bazı değerler tüm çıkar duygularının üzerinde tutulmayı zorunlu kılar. Bu değerler öylesine kutsal, öylesine yaşamsal ve öylesine dokunulmazdır ki; ya bu değerler korunarak dostluklar sürdürülür ya da dostluklar vazgeçilmez olan değerlere feda edilir. Yani önce, uğruna paha biçilmez bedeller ödenen değerlere, değerlerimize; sonra dost ve dostluklar denilir. Bu bağlamda barış, kardeşlik, demokrasi, özgürlük, eşitlik, doğa ve çevreyle barışık-uyumlu yaşam, silahsızlanma, savaş karşıtı olma gibi hayat tercihleri, tüm dostluklardan öncelikli ve birincil değerlerimizden birkaçıdır. Bu saptamanın, bizi dostlukta buluşturan ortak paydalar olduğunu ummak isterdim."
Sözlerini eleştirdi
Roth'un Başbakan Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşmelerde, sarfettiği ileri sürülen "Zana'yı bırakın, silahları alın" yönündeki sözlerle ilişkin hiçbir yalanlama gelmediğine dikkat çeken Zana, "Böyle bir düşüncenin hem size, sizlere; hem de temsil ettiğiniz misyona yakışmadığını üzülerek ifade etmek isterim. Basında çıkan bu yollu haberlere temkinli yaklaşıp, sizlerden bir düzeltme gelebilir diye iki gün bekledim. Maalesef yalanlanmadı" dedi.
"Savaş kışkırtıcılığı yapılıyor"
Zana, bu yaklaşımın, AB'nin KONGRA-GEL'i "terör örgütleri listesi"ne alan kararıyla örtüşüyor olmasının rastlantısal olmadığını belirterek, AB'nin Kürtlere yönelik yaklaşımını eleştirdi. Zana, mektubunda şöyle devam etti: "Belli ki AB, Kürtleri barış, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları gibi evrensel değerlerin dışında tutma kararındadır. Hatta Avrupa, AKP hükümetinin 'ne savaş ne de barış' söyleminden oluşan çürütme konseptini de aşan bir savaş kışkırtıcılığı içindedir. Öyle olmasaydı, dünya Kürtlerinin ezici bir çoğunluğunun destek ve sempatisini almış, barışçıl, demokratik, legal ve yasal mücadeleyi amaçlayan ve bu amaç dışına çıkmayan KONGRA-GEL'i 'terör örgütleri listesi'ne alıp, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a yönelik izolasyonist yaklaşımlara görünürde izleyici, arka planda onaycı kalır mıydı? Keza, ilgililerden gerekli izin alınmaksızın gerçekleştirilmek istenen ziyaret girişiminizin, pek çok birey ve kurum tarafından bir 'şov' olarak nitelendirilmesinde haklılık payı hiç yok mu? Deneyimli ve Türkiye'yi tanıyan bir siyasetçi olarak uygun koşullar yaratman gerekirdi diye düşünüyorum."
"Duruşum dik ve kesindir"
Dostluk kavramının önemini anlatarak başladığı mektubu yine aynı kavram üzerinde noktalayan Zana, şunları kaydetti: "Benim tanıdığım, sevdiğim, dost bildiğim Claudia, silaha ve savaşa karşıydı; barışın ve doğanın yılmaz savunucusu, dostuydu. 2000 yılında yaptığımız son görüşmedeki Claudia'yı cezaevinden böyle uğurlamıştım. Ben onu arıyorum ve aradığım o Claudia ile dostluğumun kesintisiz sürmesini istiyorum. Avrupa'nın da artık Avrupa Birliği'nde karakterize olan barış, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi evrensel değerleri her türlü çıkar ilişkisinin üstünde tutmasının bir zorunluluk olarak kendini dayattığını bilmesini isterim. Unutulmamalıdır ki, hiçbir sembol ve hiçbir simge özünden ve beslendiği toplumsal kökten aynı düşünülemez. Bu vesileyle belirtmek isterim ki, siyasal duruşum ve kararlılığım hiçbir pazarlık ve kullanıma zemin tanımayacak kadar dik, bükülmez, esnemez ve kesindir. Çiçeklerini alamadım ama, bir gün barış, özgürlük ve kardeşlik dağlarından topladığım kır çiçeklerini bu defa benden alacağına emin olabilirsin. Sevgi ve dostlukla kucaklıyorum..." (YS/BB)
* 15.05.2004 tarihli Ülkede Özgür Gündem Gazetesi