16. Yeşil Diyalog'da Türkiye ve Avrupa yeşil hareketinden aktivistler, Taksim Hill Otel'de 18 Ocak Cumartesi günü bir araya geldi.
Yeşil Diyalog, 16 yıldır her sene farklı bir tema çerçevesinde yeşil politikalar üzerine tartışmak, fikir alışverişi yapmak, deneyim paylaşmak ve politikaların yeniden üretim süreçlerini desteklemek üzere harekete ilgi duyan herkesi diyalog ortamına çağırıyor.
Turan: Krizler ve felaketler çağındayız
Yeşil Düşünce Derneği Genel Koordinatörü Sevil Turan toplantının açılış konuşmasını yaptı. Türkiye demokrasisinin gelişmesi için ekolojik ve siyasi tartışmaları bir diyalog içerisinde gerçekleştirmek için bu buluşmaların önemli olduğunu söyleyen Turan, “Bir yandan krizler ve felaketler çağındayken, bir yandan da Yeşiller’ in oluşumunda rol oynayan toplumsal hareketlerin güçlendiği bir dönemden geçiyoruz. İçinde bulunduğumuz duruma yeni bir siyaset anlayışı gerekiyor" dedi.
Gelecek için Cumalar ve Yokoluş İsyanı
Yeşiller Meclisi adına bir açılış konuşması gerçekleştiren Emine Özkan da tüm dünyada büyük ses uyandıran Gelecek için Cumalar ve Yokoluş İsyanı hareketlerine değinerek şunları söyledi:
"Sizce bizleri de derin uykumuzdan uyandırmadılar mı? Umudumuzu, cesaretimizi beslemediler mi? Bu soruya cevabı evet olanların sayısı her geçen gün artıyor. Biz de yükselen bir harekete şahit oluyoruz. 28 Eylül 20019’de Yeşiller Meclisi’ni kurduk. Yeşil hareketin içinden gelen kadın, LGBTİ+, ekoloji, yerel, iklim hakları konusunda aktivizm yapan birçok kişinin bir araya gelmesiyle oluşturduk. Dünyada yükselen yeşil hareketi ele almak ve Türkiye’de bunu nasıl canlandıracağımızı konuşmak için bir diyalog oluşturmak istiyoruz.”
“Küresel Siyaset ve Avrupa’daki Yeşil Hareketler” başlığında gerçekleşen oturumun moderatörlüğünü gazeteci Işıl Sarıyüce üstlendi. Konuşmacılar olarak Avrupa Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Evelyn Huytebroeck ile İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli İklim Uzmanı ve Yeşiller Partisi dönem Eş Sözcüsü (2010-2012) Ümit Şahin yer aldı.
Birinci oturumda son yıllarda özellikle Avrupa'da Yeşillerin yakaladığı siyasi başarılar değerlendirildi, yeşil hareketin dünya politik gündemi içindeki yeri, gittikçe ağırlaşan iklim krizi ve buna karşı gelişen hareketlerin sosyal ve siyasal etkileri konuşuldu.
Huytebroeck: Mesajımız umut ve değişim
“Yükselen Yeşil Hareket: Avrupa’da Yeşillerin 2019 yılı seçim başarıları/ Avrupa’da Yeşil ve Sosyal Politikalar” başlığında bir konuşma gerçekleştiren Evelyn Huytebroeck Yeşiller Partisi'nin tarihi hakkında bilgiler vererek, "Uzun bir zamandır yeşil hareket içerisindeyim. Biz, çevre ve ekolojinin yanında insan hakları, dış ilişkiler ve kültür konusunda da gündemleri olan bir partiyiz. Aynı zamanda sokak hareketiyle, gençlerin protestosuyla da bağlantılı bir hareketiz. Ancak hareketleri sahiplenmeden destekliyoruz. Mesajımız: umut ve değişim" dedi ve şöyle devam etti:
"Ekolojik krize karşı dönüşümle beraber adil dönüşümü savunuyoruz. Avrupa Birliği yanlısı bir partiyiz ancak farklı bir Avrupa tahayyül ediyoruz. İnsan haklarının korunduğu, kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı, ulusalcılığa karşı mücadele edilen bir Avrupa istiyoruz.
"Yükselen hareketler bize umut veriyor"
"Yunanistan’dan Portekize, Almanya’dan Türkiye’ye pek çok ülkeyi bir araya getiren bir federasyon partisiyiz. Seçmenlerimiz genel olarak genç, şehirli ve AB yanlısı.
"Brexit ile birlikte Parlamento’daki varlığımız da azalacak. Ancak gene de umudumuz var. Bir yandan yükselen hareketler bize umut veriyor bir yandan da 2019 seçimlerinde elde ettiğimiz başarılar. İlk defa 5 ülkede Finlandiya, İsveç, Lüksemburg, Litvanya ve Avusturya’da ulusal anlamda güçlüyüz. Berlin, Viyana ve Helsinki gibi büyük şehirlerde de yer alıyoruz.”
"En son İstanbul ziyaretinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüşme yaptıklarını ve kendisiyle iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik üzerine konuştuklarını da söyleyen Evelyn Huytebroeck, “Eminim İstanbul içerisinde yapılabilecek çok fazla şey var. Türkiye’nin bütün bu değişiklikler için merkezi bir noktada olduğunu düşünüyorum" dedi.
Şahin: 30 sene önce muhalefet bize daha çok hitap ediyordu
Oturumun devamında Ümit Şahin “İklim Aktivizmi Ve Sosyal Hareketlerin Siyasete Etkisi” isimli bir sunum gerçekleştirdi. Konuşmasına en sonda söylemek istediği noktayı en başta söyleyerek başlamak istediğini söyleyen Şahin “Türkiye’de mevcut iklim hareketi, iklim krizi ile mücadele için Türkiye’de Yeşiller Partisi’ne ihtiyacımız var” dedi ve şöyle devam etti:
"30 sene önce muhalefet bize daha çok hitap ediyordu ancak şu anda yasaları değiştirerek mücadele etmek zorundayız. Birçok nedeni var. Çünkü iklim kriziyle mücadele ancak demokrasi mücadelesiyle anlam kazanıyor. Bu da ancak partileşme seviyesinde mümkün görünüyor. Daha kolay değil ama mümkün.
"Dönüşüm için bir yol da iklim ve eklojik kriz konusunda adım atma niyeti olmayan mevcut iktidarları ve diğer partileri alttan gelen bir baskıyla değişime zorlamak. Ancak bu mümkün değil. Almanya’nın kömürden kurtulmak için 2035 tarihini vermesi Yeşillerin baskısıyla gerçekleşti. Ancak bu tarih çok geç. Bunu sağlayacak olan da Yeşillerin iktidarda olması.”
"İklim krizinde yeni aşama"
"İklim krizinde yeni bir aşamaya girildi. Avustralya’da Türkiye yüz ölçümünün beşte birine denk gelen 18,6 milyon hektarın yanması bunun bir örneği ve gelecek yılların ön gösterimi. Bu sebeple üretilecek politikaların da bu değişime cevap vermesi gerekiyor.
"Karbonsuzlaşmaya yönelik talebimizin ciddi ve duyulur olması gerekiyor. Çok hızlı karbonsuzlaşma mevcut neoliberal yapıda mümkün olmayacak. Bunun anca büyümeme dediğimiz küçük işletmelere, kooperatiflere ağırlık verilen bir ekonomi ile mümkün olduğunu, bu ekonomiyi de bugünden kurmamız gerektiğini konuşmamız gerekiyor. Bunun pilot olarak mümkün olduğunu gösterelim aşaması geçti. Artık bunu ülkenin politikası haline getirmemiz gerekiyor.
"Diğer siyasetlerin iklim krizi hakkında bir politika gerçekleştirmelerini bekleyemezsiniz. Bu kalkınma anlayışları gibi temel değerleriyle çelişir. Bunu hem deneyimden hem de ilkesel olarak biliyoruz. Daha fazla felaket beklemeden, harekete geçmeliyiz.”
Sunumların ardından oturum soru-cevap bölümüyle ilerledi.
"Sağ popülizmin alternatifi olarak yeşil siyaset"
16. Yeşil Diyalog’un öğleden sonraki oturumunda yeşil siyasetin bir süredir yükselişte olan sağ popülizm ile çatıştığı sosyal, ekonomik ve ekolojik alanlar ele alındı.
Yeşil Diyalog, 16 yıldır her sene farklı bir tema çerçevesinde yeşil politikalar üzerine tartışmak, fikir alışverişi yapmak, deneyim paylaşmak ve politikaların yeniden üretim süreçlerini desteklemek üzere harekete ilgi duyan herkesi diyalog ortamına çağırıyor. Bu yıl gerçekleşen buluşmanın ilk oturumunda “Küresel Siyaset ve Avrupa’daki Yeşil Hareketler” konuşuldu.
Sağ popülizm ve kutuplaşma karşısında yeşil hareket
Öğleden sonra gerçekleşen “Sağ Popülizm ve Kutuplaşma Karşısında Yeşil Hareket” isimli ikinci oturumda ise yeşil hareketin, özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi konularda ortaya koyduğu politikalar ile sağ popülizm karşısında oluşturduğu alternatifler konuşuldu.
Oturum, gazeteci Pelin Cengiz’in moderatörlüğünde; araştırmacı-gazeteci Sezin Öney, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Yeşiller Meclisi Üyesi Ahmet Atıl Aşıcı ile tarihçi ve araştırmacı Orhan Esen’in sunumlarıyla gerçekleşti.
Öney: Yeni bir popülizm ayrımı yapmak artık şart
Oturumda ilk olarak Sezin Öney “Sağ Popülizm ve Yeşil Hareketin Çatıştığı Alanlar” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Son yıllarda merkez siyasetin parçalandığına ve çok fazla oy kaybettiğine değinen Öney, popülist partilerin bu boşluğu doldurarak siyasete girdiğini ve bu yüzden popülizmin de çok fazla konuşulmaya başladığını söyledi.
Ben Stenley’in 2008 yılında “Popülizmin civa gibi olan doğası onu ciddiye almaya çalışanları sıklıkla çileden çıkarmıştır” sözünü hatırlatan Öney, ilerleyen yıllarda da kavramın muğlaklığının giderilmediğini belirtti ve şöyle devam etti:
"Latin Amerika popülizmi ile bugünün popülizmi arasında büyük farklar var. Yeni bir popülizm ayrımı yapmak artık şart.
"Sağ popülistler halkın, sıradan insanların gerçek çıkarları adına konuştuklarını öne sürüyorlar ama genel olarak baktığımızda tutarlı bir çevre politikası sunan tek bir sağ popülist parti bile yok. Sağ popülist partileri arasında iklim krizi politikaları arasında söylem farklılıkları var. Almanya’da AfD, Paris Anlaşması’na karşı ve iklim krizi ile ilgili bilimsel verilerin doğruluğunu sorguluyor. Türkiye’de de çevre politikalarının oluşmaya başlaması mecburiyet haline geldikçe büyük ihtimalle bizde de bu argümanlar ortaya çıkmaya başlayacak."
‘En tehlikelisi yapar gibi görünmek’
"Bir yandan Almanya’da AfD partisi gibi iklim inkarcısı partiler varken, bir yandan Çekya’daki Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi Partisi (SPD) gibi konuya nötr duran partiler var. En büyük sıkıntı ise iklim krizini kabul eden ama ‘yapar gibi’ görünen partiler olmasıdır.
"Finlandiya Finler Partisi (PS), Macaristan Fidesz Partisi, Letonya’da Ulusal İttifak (NA) partileri bir yandan iklim krizini kabullenmiş bir ve buna yönelik çalışıyormuş gibi gösterirken aslında gerçek bir politika oluşturmuyor. İlerleyen yıllarda da çoğu ülkenin bu çizgiye kayacağını düşünüyorum.
"En büyük tehlike ‘yeşil riya’. Greta Thunberg’in de dediği gibi politikacıların, iklim krizini meselesini bir PR aracı olarak kullanmaya başladığını görüyoruz. Yeşil siyasetin bu riya ile nasıl mücadele edeceğine yönelik cevaplar üretmesi gerekiyor.
Esen: Budapeşte’den öğreneceğimiz çok şey var
Oturum Orhan Esen’in gerçekleştirdiği “Budapeşte Yerel Seçimleri Bir Öğrenme Alanı Olabilir Mi?” sunumuyla devam etti. Yeşil hareket denildiğinde en çok Avrupa’nın batısının odağa alındığını söyleyen Esen “Bunun bir istisnası varsa o da Budapeşte” dedi. Macaristan’ın geçmişte çok umutsuz bir noktada olduğunu söyleyen Esen, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
"İyi ki Macaristan’da yaşamıyorum sözünü çok fazla söylemiştim. Çünkü orada da popülist bir yönetim var. Ülkenin; anayasanın keyfi değiştirilmesi, güçler ayrılığının azaltılması, basının susturulması gibi Türkiye ile birçok benzerliği var. Ancak bir fark var. Bizim Kürtler, Aleviler gibi birçok demokratik bloğumuz var. Macaristan’da bu bloklar yok o yüzden siyaset yapmak zorundalar" dedi ve şöyle devam etti:
‘Yeşiller Partisi diğer siyasi partileri bir araya getirdi’
"Yeşiller Partisi kısa sürede Avrupa’dan edindiği deneyimlerle kendisini geliştirdi. Küçük bir partinin diğer partileri bir araya getirerek onların ivmelenmesini sağlaması oldukça önemli. Yeşil Parti’nin 2014 yılındaki bölünmesini bilmenin bu süreci daha iyi anlamamızı sağlar.
"‘Başka siyaset mümkün’ isimli Yeşil Parti girdiği ilk seçimlerde yüzde 7 oyla 15 milletvekili sokuyor. Bir sonraki 2014 seçimlerinde tek başlarına devam etmek istiyorlar. İçinde bulunan bir kesim ise ittifak partisi öneriyor. Bu öneride bulunan “Macaristan için Diyalog” kanadı 2013’te ayrılıyor. İttifak yanlısı olan gruptan Gergely Karácsony’nın da çok etkili olduğu bu süreçte Karácsony Budapeşte Belediye Başkanlığını kazandı. Bizim de Türkiye’de bu başarılı örneği göz önünde tutmamız gerekiyor."
"Yeşil Yeni Düzen"
Oturumun son konuşmacısı olan Ahmet Atıl Aşıcı “Yeşil Yeni Düzen” üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Macaristan’da yükselen aşırı sağ ile Yeşil Yeni Düzen arasında bir bağlantı olduğunu söyleyen Aşıcı, aslında popülizmin yükselişinin ilk kez olmadığını söyleyerek, "1929’da gerçekleşen ve tüm dünyaya yayılan ekonomik krize cevap bulunamadığında aşırı sağ bu zemini çok iyi kullanarak sağ faşizmin yükselmesine sebep oldu. Bu dönemde krize karşı üç tane cevap üretildi. Bunlardan iki tanesi insanları ve toplumları hezimete sürükleyen faşizmdi, bir tanesi ise umut vadeden sosyal demokrasiydi. 1929’da nasıl Sosyal demokrasi yükseldiyse, günümüz krizinde de benzer kapsayıcılıkta bir kavramın uygulaması gerekiyor. Bu da bize Yeşil Yeni Düzen’i getiriyor.
"Dünyada aşırı sağ yükseliyor ama gençlere sunduğu bir vaat yok, yoksulluk artıyor işsizlik artıyor ve iklimi mahvetmeye devam ediyoruz. Buna tepki olarak da yeşil hareketin yükseldiğini görüyoruz. Türkiye’de de artan bir otoriterleşme var. Vizyon 2023 politikalarında da görüldüğü gibi klasik anlamda kalkınmacı bir söylem var. Bu vizyon 2012’de ilan edildi ve biz bu yılı bile mumla arar hale geldik. İşsizlik ve kişi başına düşen gelir azaldı ve biz hala Kanal İstanbul’u tartışıyoruz."
‘Kanal İstanbul Türkiye’yi fakirleştirecek’
“Eğer Kanal İstanbul yapılırsa Türkiye daha da fakirleşecek. Maaşlar asgari ücrete doğru evirilecek. Eğer otoyollar, köprüler ve havaalanları bize istediğimiz ekonomik gelişmeyi verecek olsaydı şu anda bu krizi yaşamazdık. O yüzden bu kalkınmacı ekonomi anlayışını değiştirmemiz gerekiyor.
"Yeşil Yeni Düzen oldukça kapsayıcı bir program. Yıllar önce bunu küçük bir Yeşil Parti savunurken şu an ABD ve Avrupa Birliği tarafından da kullanılan ana akım siyasetin içine girmeyi başardı.
"Türkiye ekonomisinin bir dönüşüme ihtiyacı var. Sadece ekonomiyi kurtarmak yetmiyor, artan toplumsal eşitsizliği, yoksulluğu, iş kazalarını, iklim kriziyle mücadeleyi öne çıkarmak gerekiyor. Politikalarda ortaklaşmamız gerekiyor.
Ekoloji hareketleri
Sunumların ardından oturum soru-cevap bölümüyle devam etti. 16. Yeşil Diyalog’un son oturumu ise gazeteci ve iklim aktivisti Murat Can Tonbil‘in moderatörlüğünde başladı.
Oturumda Gelecek için Cumalar İstanbul, Ankara ve Bursa, Gelecek için Aileler, Bodrum İklim Acil, Yokoluş İsyanı ve Yeşiller Meclisi‘nden kişiler söz aldı. Katılımcılar, Türkiye’de ekoloji hareketini büyütmek için nasıl bir diyalog ortamı inşa edilmesi gerektiğini tartıştı.
(SO)