Yoksulluk Arızi Değil, Toplumsal Bir Sorun
Kadırga'daki Eminönü Kültür Merkezi'nde 19 Ocak'ta gerçekleştirilen Kurultay'a akademisyenler, sendika ve demokratik kitle örgütü temsilcileri, gençler ve mahalle halkı katıldı.
Kurultayda Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Sokak Çocukları Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası (BATİS), İstanbul Tabip Odası, Esenler Dayanışmaevi, Okmeydanı Dayanışmaevi, Kadın Araştırmaları ve Dayanışma Merkezi (KADMER), Göç Edenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (GÖÇ-DER), Savaşa Hayır Platformu, Özgürlüğe Yürüyüş Dergisi ve Yol Dergisi tebliğ sundular.
Kurultayda düzenlenen panellere, Doç. Dr. Haluk Gerger, Doç. Dr. Fuat Ercan, Prof. Dr. Meryem Koray, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Eğitim Uzmanı Tonguç Çoban, Ali Şimşek ve Mesut Mahmutoğulları konuşmacı olarak katıldılar.
Grup Yankı ve İlkay Akkaya da müzik dinletileri ile Kurultay'da yer aldı.
"Yoksulluğu, yoksulluğu yaratanlar konuşuyor"
Kurultay, Arjantin halkının mücadele deneyimini anlatan bir belgesel gösterimi ile başladı. Ardından, Dayanışmaevleri adına Serpil Kemalbay Kurultay'ın açılış konuşmasını yaptı. Yoksulluğu en çok yoksulluğu yaratanların konuştuğunu, bunu sorunu çözmek için değil sistem açısından tehlikesizleştirmek için yaptıklarını, artık sorunu yaşayanların tartışması gerektiğini söyledi.
Kemalbay, "Çaresizlik, güvensizlik ve suçluluk aşılayan bu düzene karşı yoksulların, işsizlerin, kadınların, çocukların ve tüm ezilenlerin gücünü nasıl yaratacağı, etkili mücadele araçlarını nasıl yaratacağı tartışılmalıdır. Biz bugün burada bunun için bulunuyoruz. Ve diliyoruz ki, bundan sonra ülkemizde hepimizin en öncelikli gündem maddesi olan bu yakıcı sorunumla ilgili tartışmalar çoğalarak sürer" diye konuştu.
Hapishane endüstrisi en karlı sektör
ÇHD adına konuşan Several Demir, dünyada son 10 yılda 840 milyon kişinin açlık sınırına geldiğini, 1.5 milyon kişinin günde 1 dolardan az kazandığını, hapishanelerdeki ucuz işgücünün hapishane endüstrisini en karlı sektör yaptığını belirtti.
Özelleştirmenin işsizlik getirdiğini, sosyal güvenliğin ortadan kalktığını vurgulayan Demir, yeni iş yasasının sermayeye büyük esneklik ve kar sağlayacağını söyledi.
Sokak Çocukları Derneği'nden İlhami Sayan ise, sokak çocuklarının varlığının dayak, aile geçimsizliği gibi görünüşteki nedenlerinin altında asıl olarak yoksulluğun yattığını belirterek, "Sorun bireysel değil, toplumsaldır" dedi.
Çalışma en temel insanlık hakkıdır
İHD'den Mehmet Ali İnce, çalışmanın en temel insan hakkı olduğunu vurguladı ve 1475 sayılı yeni iş yasasının esnek çalışma, örgütsüzlük, taşeronlaştırma anlamına geldiğini söyledi.
KESK temsilcisi Nihat Değer, sermayenin "ucuz emek cennetlerine" kaydığını, köklü bir sistem değişikliği gerçekleşmeden yoksulluğun önlenemeyeceğini belirtti. Değer, "Yoksulluğun önlenmesi için IMF ve Dünya Bankası ile anlaşmaların iptal edilmesi; demokratikleşmenin gerçekleşmesi; kimlik ve kültürlere, düşünce ve örgütlenmeye özgürlük tanınması; savaşa ve silahlanmaya karşı tavır alınması, kamu hizmetlerine kaynak aktarılması, asgari ücretin artması ve vergi dışı bırakılması gerekir" dedi.
Yeni mücadele biçimleri geliştirilmeli
Bursa'da tekstil sektöründe örgütlenen BATİS adına konuşan Metin Burak, sınıf örgütlerinin yoksullukla mücadelede yetersiz kalmalarının nedenlerine değindi. İşçi sınıfının hem ücret açısından, hem de yapısal olarak bölünmüş olduğunu belirten Burak, sınıfın yüksek ücretli dar bir kesiminin sendikal koruculuk etkisi altında hareketsiz olduğunu; düşük ücretli ve hareketli kesiminin ise işsizlik baskısı altında olduğunu, hizmet sektörünün de geleneksel sınıf davranışları göstermediğini söyledi.
Burak, "İşçi sınıfı içindeki parçalanma gözetilerek, yeni mücadele biçimlerinin geliştirilmesi gerekir" dedi.
Esenler Dayanışmaevinden Turgut Çatar ise, yoksul bölgelere sosyal hizmet gitmezken asker-polis gittiğini, Fak-Fuk-Fon ve vakıfların halka sadaka dağıttığını söyledi, dayanışmaevlerinin halkın dayanışma ve hak arama bilincini geliştirmek üzere örgütlendiğini belirtti.
İstanbul Tabip Odası adına konuşan Dr. Bora İnci, kamu sağlık hizmetlerinin çökertildiğini, sağlık sorunlarının yoksulluktan kaynaklandığını, yoksulluğun beslenme yetersizlikleri ve çocuk ölümlerine neden olduğunu belirterek, herkese eşit, ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti talep etti.
3 zenginin geliri 600 yoksulunkinden fazla
Kurultayın öğleden sonraki programı, "Küreselleşme ve Yoksulluk" başlıklı panelle başladı. Paneli yöneten Doç. Dr. Haluk Gerger, dünyada herkese yetecek kadar zenginlik olduğu halde, en zengin 3 kişinin gelirinin 600 milyondan fazla kişinin toplam gelirinin üstünde olduğunu söyledi.
"Kapitalizmin işlemesi için yalnızca ekonominin gizli eli yetmiyor, bir de gizli yumruk gerekiyor; bu da ABD ordusu" diyen Gerger, komünizmin bütün insanlığın kurtuluş projesini temsil ettiğini vurguladı.
Panelistlerden Tonguç Çoban, yaşanan krizin nitelikli işgücünü bile işsizleştirip yoksullaştırdığını, 3 Kasım seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) yoksullarla diğer partilerden farklı bir ilişki kurarak iktidar olduğunu belirtti. Çoban, kapitalizmin artan esnekliğine uygun düşecek, hayatın tüm alanlarını kapsayan yeni bir sendikal anlayışa ihtiyaç olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Fuat Ercan ise, yoksulun yoksulluğu kavrayışındaki yanlışlara dikkat çekti, sistemin yoksulluğu arızi bir durum olarak yansıttığını, oysa yoksulluğun sınıfsal bir sorun olarak algılanması gerektiğini vurguladı. Ercan, "Dünya Bankası gibi güçlerin yanı sıra, Türkiye'nin kendi sermayesinin yoksulluğu yarattığının deşifre edilmesi gerekir" dedi.
Yoksulluk kadını vuruyor
Panelden sonra, katılımcı kurumlar tebliğler sunmaya devam ettiler.
GÖÇ-DER Genel Başkan Yardımcısı Abdülhalim Gümüş, Kürt halkının yaşadığı zorunlu göçlerin işsizliği ve yoksulluğu önemli oranda artırdığını dile getirdi, göç mağdurlarının sağlıklı barınma, beslenme, ev eşyası, eğitim olanaklarına sahip olmadığını belirtti.
KADMER'den Av. Züleyha Gülüm, yoksulluğun kadını daha fazla etkilediğini, küreselleşmenin kadın emeği üzerinden şekillendiğini, yoksullaşmanın ev içi şiddeti artırdığını söyledi.
Okmeydanı Dayanışmaevi adına söz alan Mustafa Erdoğan, yoksullaşmanın yol açtığı toplumsal yozlaşmanın alkol, uyuşturucu, hırsızlık gibi biçimlerde kendini gösterdiğini, zengine sırf zengin olduğu için saygı duyulduğunu belirtti, yozlaşmaya karşı mücadelenin dayanışma çalışmasının bir parçası olduğunu söyledi.
Kapitalizmle mücadeleye
Savaşa Hayır Platformu'ndan Eren Eğilmez, savaşın etkilerinin zenginlere ve yoksullara farklı yansıdığını, zenginlerin savaştan korunmak konusunda yoksullara göre daha avantajlı olduğunu; savaşın yoksulluğu artıracağını söyledi.
Özgürlüğe Yürüyüş Dergisi adına konuşan Seçil Şen, "Dayanışma Gönüllüleri" kampanyasıyla üniversite gençliğini işçi çocuklarını sahiplenmeye çağırdıklarını ifade etti.
Yol Dergisi'nden Muzaffer Kaya, egemenlerin yoksulluğa artan ilgisinin yoksulluğun sistemi tehdit eder boyutlara gelmesinden kaynaklandığını söyledi. "Yoksullar arasında toplumsal dayanışmanın hayatın tüm alanlarını kapsayacak biçimde gelişmesini bir başlangıç noktası olarak görüyoruz. Atölyelerde, mahallelerde, yoksul köylerde demokratik halk inisiyatifinin kendi kurum ve araçlarını yaratarak ortaya çıkması ile yoksullar 'zavallı kurbanlar' olmaktan çıkıp tarihe yön veren bir özne haline geleceklerdir" diyen Kaya, yoksulluğu yenmek için kapitalizmle mücadele çağrısı yaptı.
"Yoksullaştıranların keşfine ihtiyaç var"
"Keşfedilen Yoksulluk" başlıklı panele ise, Praksis Dergisi'nden Ali Şimşek ve Anti-MAİ Grubu'ndan Mesut Mahmutoğulları konuşmacı olarak katıldılar.
Sözlerine "yoksulluk geri döndü, aslında hiç gitmemişti" diye başlayan Şimşek, yoksulluğun keşfinin yoksullaştıranların keşfiyle mümkün olacağını, aksi taktirde içi boş bir yoksulluk parodisi yapılacağını vurguladı. (BB/NK)