Yarın Susuz Kalmamak İçin Bugün Az Tüket
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) "Türkiye'de yasal düzenleme su kaynaklarının kurumasının önünü açıyor. İçme suyu ticari bir meta olarak kullanılıyor" dedi.
Ağızlarını bantlayarak Mersin'de eylem yapan Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği'nin (ÇETKODER) verdiği bilgiyse şöyle: "Meles, Bakırçay, Büyük ve Küçük Menderes kuruyor. Mersin ve İzmir kuş cennetlerinde kuraklık artıyor. Gölmarmara Gölü ile Demirköprü ve Tahtalı barajlarında su seviyesi oldukça düşük. Konya'da yer altı su seviyesinin son 20 yılda 20 metreden fazla düştüğü havzada, 30 bine yakın kaçak kuyu bulunuyor."
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 'çevreyi geliştirmeyi, çevre sağlığını korumayı, herkesin eşit ve yeterli yaşam koşullarına sahip olmasını...' güvence altına alıyor" diyerek hükümete sorumluluğunu hatırlattı.
Türkiye'de çölleşme ilerliyor
Türkiye'de 20 yıl önce kişi başına 4 bin metreküp su düşüyordu, bugün 1,4 metreküp su düşüyor. Türkiye "su yoksulu" ülkeler arasına girdi. Yapılan tahminlere göre 2030 yılına kadar kişi başına düşen su miktarının üçte bir oranında azalacağı, bin metreküpün altına ineceği yönünde. Bu durumda 30-35 yıl sonra Türkiye çöle dönecek.
Dünyada her gün 35 bin kişi yeterli ve sağlıklı su gereksinimi karşılanmadığı için yaşamını yitiriyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın (UNEP), 2002 yılında yayınladığı 3. Küresel Çevre Raporu'nda, başta Afrika ve Asya kıtası olmak üzere, dünyada 1,1 milyar insanın güvenli-temiz içme suyu, 2,4 milyar insanın ise güvenli bir içme suyu arıtma hizmetinden yoksun olduğu belirtiliyor.
Demirayak: Bireysel tasarruf önemli
Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) Türkiye sözcüsü Filiz Demirayak gün içinde yaratıcı çözümlerle bireysel olarak su tasarrufunun mümkün olduğunu söyledi.
"Diş fırçalarken, bulaşık yıkarken, tıraş olurken suyu az kullanabilir, çamaşır bulaşık makinesinde enerji tasarrufu yapabiliriz.Su kıtlığı yaşanan Gana gibi ülkelerde kişi başına günlük 10 litre su düşüyor. Oysaki sadece bir kez sifonu çektiğinizde rezervuardan atılan su miktarı da 10 litre. Mesela 1,5 litrelik su dolu bir şişeyi rezervuarın içine koyarak da tasarruf sağlayabiliriz."
Demirayak kişilerin "Ben ne yapabilirim?" sorusunu sormaları gerektiğini söyledi ve "Sadece bireylerin değil -örneğin inşaat gibi- sektörlerin de suyun tasarruflu kullanımına yönelmeleri gerekir. Tüketicinin talebi bu süreci hızlandırır" dedi.
EGEÇEP: Türkiye'de su kaynakları korunmuyor
EGEÇEP su havzalarındaki engellenmeyen yapılaşma ve kirletici faaliyetlerin, içme suyu havzalarında dahi yapılan madencilik faaliyetlerinin, her biri bir ilçe nüfusunun yıllık su gereksinimini karşılar miktarda su harcayan golf sahalı turizm tahsislerinin ve daha bir çok yanlış sulama alışkanlıklarının su kaynaklarını hızla tükettiğini ya da kirlettiğini açıkladı.
EGEÇEP yasal düzenlemelerinse suyu kirleten ya da kurutan faaliyetlerin önünü kestiğini değil açtığını söyledi.
"Diğer yandan, canlı yaşamının bir gereksinimi olan su, alıp-satılan bir ticari mal halini aldı. Ticarileşen su kaynaklarına ulaşmak da her geçen gün güçleşiyor" diyen EGEÇEP yaptığı yazılı açıklamada su kaynaklarını tüketen ya da kirleten faaliyetlerden ikisini örmek gösterdi:
* İzmir'in su kaynaklarının kirlenme tehdidi; Efemçukuru Altın Madeni: EGEÇEP'in verdiği bilgiye göre İzmir'in içme suyunun yaklaşık yüzde 40'ını sağlayan Tahtalı Barajı havzası sınırında, bu yıl içinde yapımına başlanması planlanan Çamlı Barajı havzasındaki; "Menderes İlçesi, Efemçukuru Köyü" sınırları içinde, Tüprag Metal Madencilik Ltd.Şti. tarafından altın ve gümüş madenciliği işletilmek isteniyor.
Yörenin yeraltı ve yerüstü sularını kirleteceği, doğal dengeyi alt-üst edeceğine ilişkin bilimsel verilere rağmen, konuyla ilgili davalar devam ederken madenci firma hızla hazırlık çalışmalarını sürdürüyor.
* Turizm tahsisi adı altında, Çeşme Yarımadası kurutuluyor: EGEÇEP dönem sözcüsü Av. Ali Arif Cangı "12 Eylül Hukuku kalıntısı Turizm Teşvik Kanunu'na dayalı olarak, kültürel ve doğal zenginlikler, turizm adı altında peşkeş çekilmek isteniyor, kamu arazileri 75 yıllılığına yerli ve yabancı yatırımcılara pazarlanıyor" dedi.
"Bu kapsamda, koruma altındaki doğal ve arkeolojik sit alanları, uluslararası öneme sahip sulak alanı endemik Katran Ardıcı Ormanları, tarım ve mera alanları, yer altı su rezervleri ve su havzalarının içinde yer aldığı 5 ayrı bölgede ve Paşalimanı Bölgesinde 10.200 hektardan fazla alan, turizm kılıfı altında peşkeş çekilmeye çalışılıyor."
ÇETKODER: Sustuk çünkü kimse anlattığımız dinlemiyor
Çetkoder üyeleri Dünya Su günü nedeniyle ağızlarını bantlayıp suyun hor kullanılmasını, kirletilmesini, su kaynaklarının yok edilmesini susarak sessiz protesto ettiler.
ÇETKODER mensubu Mersin, Adana, Hatay, Osmaniye, Kilis, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman, Konya, Nigde, Aksaray, Karaman, Kayseri, Antalya illerinden katılım yapan birer kişi ile ÇETKODER'in Mersin dernek binası önünde düzenlenen eylemde dağıtılan basın metninde şöyle denildi:
"2010 yılına kadar büyük sıkıntılar bekliyor. 'Ağaçlandırma, yeşillendirme çalışmaları artmalı diyoruz' anlatamıyoruz. Ayrıca 'Suyu hor kullanmayalım, kaçağı, yanlış kullanımı, kirletilmeyi önleyelim' diyoruz anlatamıyoruz. Bu yüzden bugün konuşmuyor sizlere yazılı metin dağıtıyor, ağzımıza bant çekerek bu olaya sessiz ve kayıtsız kalanları bu şekilde protesto ediyor yetkililerin ve kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz."
Basın metninde yazılı diğer uyarılarsa şöyle sıralanıyor:
* Ege bölgesinde Meles, Bakırçay, Büyük ve Küçük Menderes deltalarında meydana gelen kuraklıkla oralara gelen 65 bin civarındaki kuş sayısı 40 bin civarına düştü.
* Mersin'de kuş cenneti olarak bilinen ve Silifke ilçesi yakınındaki doğal koruma alını olarak belirtilen yere de eskisi gibi kuşlar gelmez oldu. Susuzluk ortada. Sazlıklar kuruyor.
* İzmir Kuş Cenneti'nde de aynı durum yaşanıyor. Gölmarmara Gölü ile Demirköprü ve Tahtalı barajlarında su seviyesi oldukça düşük. Bu deltaları besleyen derelerden su gelmez oldu.
* Konya'da tarımsal sulama yüzünden birçok sulak alanın kuruduğunu, yer altı su seviyesinin son 20 yılda 20 metreden fazla düştüğü havzada, 30 bine yakın kaçak kuyu bulunuyor.
ÇMO: Kuraklık ve sömürü kıskacında, Dünya Su Forumu İstanbul'da...
ÇMO Dünya Su Konseyinin her üç yılda bir topladığı "Dünya Su Forumu"nun 2009'da Türkiye'de yapılacağı bilgisini verirken uyardı:
"En son 2006 yılında Meksika'da düzenlenen forumda bir yandan Birleşmiş Milletler'in 2015 yılı hedeflerine erişmek için yapılması gerekenler tartışılırken, bir yandan da suyun 'ticari bir meta' olduğu vurgulanıyordu. Dünya Su Forumlarında, suyun en verimli şekilde özel sektör tarafından yönetilebileceği öne çıkarken, dünya su şirketlerinin talepleri doğrultusunda 'su'da özelleştirme, sorunun çözümünde tek reçete olarak ortaya koyuluyordu.
"Bakanlık, DSİ Genel Müdürlüğü, Belediyeler, ASKİ, İSKİ gibi kurumlar su yönetiminde, özelleştirmeci Dünya Su Konseyi ile yan yana durmayı mı yoksa halkımıza eşit, temiz ve sağlıklı su hizmeti sunmayı mı tercih edecekler, bu hizmetleri kamusal bir görev olarak mı görecekler?" diye soran ÇMO taleplerini şöyle sıraladı:
* Su kaynaklarının korunması ve gelecekteki ihtiyaçların karşılanması için, gerekli araç ve teknikler geliştirilmeli, bu noktada yeni bir bakış açısı öne çıkarılmalı. Ulusal ve yerel ölçekte, kamucu bir su politikası oluşturulmalı.
* Bireysel ve küresel ölçekte, eşitlikçi, doğa korumacı uluslararası bir su politikasının tesisinde Türkiye öncü ülke olmalı. Su kaynakların korunması, geliştirilmesi, doğru ve planlı kullanımında, yasal düzenlemeler bilim ve toplum yararı ekseninde yapılmalı.
* Su politikası ve yönetiminde, görev ve yetki karmaşasını çözecek merkezi, yerel örgütlenmeler ve tüzel düzenlemeler, yeni bir anlayışla ele alınmalı.
* Mevcut su kaynakları, miktar ve kalite olarak korunmalı ve iyileştirilmeli. Yeraltı ve yüzey suyu envanteri, kullanım ve tüketim senaryoları, kamusal bir bakışla ve katılımcı bir anlayışla yapılmalı.
* Hükümetler, ilgili kamu kurumları, üniversiteler ve meslek odaları ile işbirliğini, özellikle su konusunda acil ve öncelikli bir yaklaşım olarak ele almalı.
* Tarımda, sanayide ve konutlarda, suyun verimli kullanımına yönelik program ve projeler geliştirilmeli.
* Su kaynaklarının, atık sular, katı atıklar, tarımsal ilaç ve gübre kullanımı ile kirlenmesinin önüne geçilmeli, bu alanda proje ve yaptırımlar öncelikle tesis edilmeli.
* İller Bankası ve DSİ Genel Müdürlüğü gibi Cumhuriyet dönemi kurumlarının, su politikaları ve su yönetimi alanındaki görev ve sorumlulukları yeniden tanımlanmalı, havza yönetimi temelinde yetkileri genişletilmeli.
* Uluslararası su tekellerinin, kent ölçeğindeki su yönetimi politikalarına, bu alandaki projelerine karşı, kentsel su dağıtım şebekeleri ve arıtım sistemleri hemen kamulaştırılmalı, İller Bankası ve belediyeler eli ile yönetilmeli.
"Uluslararası çevre hukuku, uluslararası sözleşmeler, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. Maddesi, 'çevreyi geliştirmeyi, çevre sağlığını korumayı, herkesin eşit ve yeterli yaşam koşullarına sahip olmasını...' güvence altına almıştır" diyen ÇMO bu görevin gereğinin yerine getirilmesi konusunda, hükümeti uyarmanın kamusal sorumluluk olduğunu ifade etti.(EZÖ/TK)