İbrahim Tatlıses'in Almanya'da verdiği bir konser sırasında kendisine yeni yayınlanan albümünü götüren ve Türkiye'de de satışa sunulması için yardım isteyen genç kadın, otel odasında Tatlıses'in tecavüzüne uğradığını anlatıyordu.
Kanal D, habere şahin gibi atlamıştı. Tatlıses ile zaten belirgin bir kişisel husumeti olan Fatih Altaylı'nın böyle bir olayı kaçırması zaten mümkün değildi. Ondan beklenen olayın bütün "yönlerini" açıkça ekrana getirmesiydi, bekleneni yaptı. Üç gece boyunca her haber bülteninde değişen sürelerle haberi izledik. Tatlıses olayla ilgili yorum yapmaktan kaçınıyordu.
Kanlarının son damlasına kadar savunuyorlar...
Magazin medyası tecavüz iddialarına çok temkinli yaklaştı. İlk günler, konuyla ilgili en küçük bir haber bile yapılmadı. Sonrasında, Tatlıses iddialara cevap vermediği için soruların muhatapları hayatına girmiş, çıkmış diğer kadınlar oldu, kadınlar belli ki "erkeklerini" kanlarının son damlasına kadar korumaya hazırdılar.
Medyanın ilk danıştığı isim, Tatlıses'in şu anda birlikte olduğu iddia edilen kadın, Asena oldu. Aslında, kadınca bakış açısıyla, Tatlıses'i en çok sahiplenmesi gereken Asena'ydı. Hali hazırda adamın sevgilisiydi, beraberlerdi. Asena'nın yanıtı yırtıcı bir kartal olmaktan çok uzaktı. Sadece "Böyle bir şey yaptığına inanmıyorum" dedi. Asena'nın cevabı yeterince korumacı olmamakla birlikte yine de birlikte olduğu adama, bunu konduramadığını açıkça belli eder üsluptaydı.
Basın mikrofonunu Derya Tuna'ya uzattığında herkesi şok eden açıklama "hanımağa" tonlamasıyla Tuna'dan geldi; "Tatlıses ünlü bir adam, herkes onunla birlikte olmak ister, zaten kadın da albüm çıkartmış, reklam için yapıyor, doğru değil yani. Ama doğruysa da, yaptıysa da, canı sağolsun..."
Uzun zamandır terk edilen kadın trajedisini öyle ya da böyle bütün ülkeye yaşatan, "ben anneyim, Tatlıses çocuğumun babası" diye başlayan cümlelerle saygınlığını korumak için elinden geleni yapan, aldatılan mağdur ve mağrur kadın bu kez tecavüz suçlamasıyla gündeme gelen eski "hayat arkadaşı" için "canı sağolsun" diyebiliyordu.
"Şikayetimden vazgeçtim, çünkü korktum..."
Tuna bu açıklamayı yaptığı sıralarda, tecavüz iddiasıyla gündeme gelen genç kadın, şikayet sürecini anlatıyordu; "Ben şikayetçi olduktan sonra, Tatlıses'le konuştum, bana -nasılsa sen de bir gün Türkiye'ye geleceksin, senin de orada bir çocuğun var- dedi. Korktum, oğlum Türkiye'de annemle birlikte yaşıyordu. Hemen polise gittim, şikayetimden vazgeçtiğimi söyledim, ama polis bana olayın bir kamu davasına döndüğünü anlattı."
Tatlıses, 80 sonrası video filmleri furyası ile Avrupa'da da oldukça sağlamlaştırdığı ününü, hep daha ileriye taşımaya uğraştı. Sadece şarkı söyleyen çok güzel sesli bir adam olmaktan çıktı bir süre sonra, hayatındaki kadınlardan, şirketlerine, yer altı dünyası ile ilişkilerinden politikacı dostlarına kadar farklı bir hayat yaşamaya başladı. 1950'lerin Amerika'sında mafya ile iyi ilişki kurmak zorunda kalan Amerikalı şarkıcılarına benziyordu kaderi biraz. Ayakta kalabilmek için dostluklarını hepimizden farklı ortamlardan seçiyordu, piyasanın kuralı buydu.
"Tatlıses'in böyle bir şeye ihtiyacı yok..."
Medyanın son mikrofonu İbrahim Tatlıses'in başka bir çocuğunun annesine, Perihan Savaş'a döndüğünde, gelen cevap Tuna'nınkinden çok da farklı değildi; "İbrahim Tatlıses'in böyle bir şeye ihtiyacı yok, zaten çevresinde sadece bu iş için dolanan bir sürü kadın var"...
Savaş, sanki gurur duyuyordu eski "hayat arkadaşı"nın çevresinde dolanan kadınlarla. "Tatlıses o kadar büyük bir adamdı ki", "birilerine tecavüz etmesi gereksizdi, zaten kadınlar ona tecavüz etmek için bekliyorlardı".
İbrahim Tatlıses'in kadınları, Tatlıses'e yöneltilen suçlamaları cengaverce geri püskürtmekle uğraşıyorlar şu günlerde. Tecavüze uğradığını söyleyen genç kadın ise, Alman mahkemelerinin tutuklama kararıyla bir an olsun rahat nefes aldığını belli ediyor. Şöhret için bu işi yaptığını iddia eden magazin insanları da "imparatorları"nın namına leke gelmesin diye uğraşıyorlar. Ekrandaki kadın, son derece zor bir şey yapıyor, tecavüze uğradığını ulusal bir televizyon kanalında açıklıyor, Tatlıses'in kadınları "şöhret için" diyor. Genç kadın, Türkiye bir ülkede, dokunulmazlardan olan bir adamın kendisine tecavüz ettiğini açıklıyor, Tatlıses'in kadınları "yaptıysa canı sağolsun" diyorlar. Belli ki tecavüz ne demek bilmiyorlar...
Kanal D, en cesur mu???
Televizyon kanalları başka birisi olsa, günlerce liste başı yapacakları bir haberi görmezden geliyorlar, lafını bile etmiyorlar. Tek cesur kanal, Kanal D'ymiş demek ki diye düşünesi geliyor insanın, sonra da kanalın genel yayın yönetmeninin İnsan Hakları Derneği İstanbukl Şube Başkanı Eren Keskin için söylediklerini hatırlayıp hemen vazgeçiyorum düşüncemden...
Ne demişti şimdilerde en büyük tecavüz ve taciz karşıtı olan Altaylı; "Ben de onu taciz etmek istiyorum" mu?