28 ŞUBAT DARBESİNİN 14. YILI
Üniversiteliler 28 Şubat'ı Hatırlıyor
Türkiye darbeler tarihinin son halkası, "post-modern" ordu müdahalesinin 14. yılında hala askeri vesayet baş gündem maddelerinden. Öte yandan, Ergenekon süreciyle birlikte ordunun hiç olmadığı kadar açıkça tartışıldığı bir dönemdeyiz. 28 Şubat 1997'de ilkokul öğrencisi olan Galatasaray Üniversiteliler görüşlerini; bugün bakınca ne hatırladıklarını ve ne düşündüklerini aktardı.
28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) hükümetin uygulamalarını eleştiren ve "irticai faaliyetlere karşı" mücadele çağrısı yapan 18 maddelik bir bildiri yayınladı. Refah Partisi (RP) ve Doğruyol Partisi (DYP) koalisyonu iktidarı dağıldı. Başbakan daha sonra kapatılan Refah Partisi başkanı Necmettin Erbakan, koalisyon ortağı Doğru Yol Partisi başkanı Tansu Çiller, cumhurbaşkanı da Süleyman Demirel'di. Genelkumay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ydı.
5 Şubat'ta Sincan'da tanklar sokağa çıkmış, eski Genelkurmay başkanlarından Hüseyin Kıvrıkoğlu "28 Şubat bin yıl sürecek" demişti.
"Soldan da destek aldı, bu acı bir deneyimdir"
Atakan Çiftçi, Siyaset 3. Sınıf: Türkiye’de her zaman parlamenter demokratik örtü altında asker polis rejimi söz konusu. Rejimin gerçek sahiplerinin istedikleri zaman o parlamenter örtüyü kaldırabileceklerini gösteriyor. Aynı zamanda İslamcılara karşı olan bir süreçte değildi. Bütün egemenlerin aslında Susurluk Olayı, kamu emekçilerinin yükselişiyle başlayan süreci, Refah Parti hükümetine karşı çevirmesi, sistemi yeniden üretmesidir. Bu kaçırılmış bir fırsattır. 28 Şubat sadece TSK tarafından yapılmadı. Soldan da destek aldı, bu acı bir deneyimdir bizim açımızdan. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), çeşitli sol örgütler bunun bir parçası oldu. Bu bizim açımızdan ders çıkarılması gereken bir süreç olarak görülmeli.
“Ülker gibi markaları kullanmıyorduk”
Hande Karaca, Reklamcılık 4.Sınıf: Bizim mahallede Ülker gibi markaların ürünlerini protesto ediyorduk, kullanmıyorduk. Mahallede herkesin annesi babası solcuydu o aralar, daha da depreşmişti solculukları. Sağcı markaların onların altında olduğunu düşünüyorduk. Hükümetle birlikte onların da devrilmesi gerektiğini düşünüyorduk.
Volkan Temelli, Sinema TV 3. Sınıf: Aile olarak CHP’li bir ailede büyüdüğüm için 28 Şubat sevinçle karşılanmıştı. Ben de çocuk aklımla sevinçle karşıladım, ne güzel kurtulduk bunlardan. Çünkü televizyonlarda sürekli gördüğüm şey, çocuklara türban takılıyordu, o mesaj veriliyordu. Aczmendiler, nurcular çok etkiliydi, nefret ediyorduk onlardan. Şimdi baktığımda, darbe sonuçta bildiğimiz 12 Eylül’den gelen Türkiye’de bir geleneği olan olumsuz bir şey. İnsanların kendine güvenini kırıyor, bir şeyleri değiştirmek adına umutsuzlaştırıyor.
"Asker ailelerinin fişlendiği bir dönemdi"
Nurbanu Kocaaslan, İktisat 3. Sınıf: Benim babam o dönem askerdi. Askeriyedeki gerginlik dönemi geliyor aklıma. Babamla çalışan insanların, ailesinden dolayı gizli bir şekilde gözlemlendiği, fişlendiği bir dönemdi. Bir asker ailesi meslekten men edilmişti. Ama aslında kendi hallerinde asker aileleriydi onlar da. O görüntüler, tanklar ve daha çocuk aklımla o askerlerin destek gösterdiği sert konuşmalar geliyor aklıma.
"Tehlike geçti propagandasıyla büyüyen bir nesiliz"
Kerem Vural İktisat 3. Sınıf: Televizyondan izlemiştim, çocuktum pek de bir şey anlamamıştım, tanklar falan geçiyor. Ailemde de onun öncesinde "İslam rejimi olacak", "Türkiye başka bir yola giriyor" korkusu vardı açıkçası. 28 Şubat benim çocukluğumda bir rahatlama evresi ya da öyle yansıtılmasıydı. Çark yerine oturdu, düzen tekrar geldi. Bundan sonra güzel günler olacak, tehlike geçti tarzı söylem, bize propaganda şeklinde sunulmuştu. Bunu doğrudan almış bir nesiliz. Şimdi ise düzenin kendisinin kontrolünü kaybedince, yabancı müttefiklerinin çıkarı uğruna, tekrar sistemi yerine oturma müdahalesi olarak görüyorum. Bir anlamda 28 Şubat bugün Türkiye’nin bütün problemlerini içinde taşıyan bir süreç, 12 Eylül’le de ilişkilendirmek gerekir. Siyasal islamın filizlerinin atılması 12 Eylül’de olmuştur, 28 Şubat bunun kontrolden çıkmasına karşı yapılmıştır.
"Adil düzenin eşitliği kapsamadığını şimdi anlıyorum"
İrem Güven, Felsefe Yüksek Lisans: Aklıma anayasa fırlatma, Necdet Sezer onun sonrasında oluşan ekonomik kriz geliyor. Bugün bakınca 28 Şubat ile Erbakan’ı götürmüş olabilirler, ama daha uyumlu AKP’yi getirdi bu süreç. Bir yandan da aslında istenmeyen bir şeydi bunun böyle olması.
Irmak Erdoğan, Hukuk 3. Sınıf : Darbe denilince var olan düzeni korumak amacıyla uygulanan şiddet geliyor aklıma. Refah Partisi deyince de dışı yeşil içi kızılmış gibi gösterilen, bu nedenle karpuz diye adledilen islami eşitçilik. Oysa küçükken kulağıma çalınan "adil düzen" iddiasının, sınıflar arası bir eşitliği kapsamadığını şu an çok net olarak görüyorum. Neden darbe Refah Partisi'ne yapılmış gibi gösterilmek istendi anlamıyorum.
İbrahim Arslan, İletişim Sinema TV 2. Sınıf: Erbakan baştayken muhtıra sonucu devriliyor. Türkiye’nin her anlamda çalkalandığı çok karışık bir dönem. Göçün, faili meçhullerin olduğu bir dönem benim aklıma gelenler bunlar. (NV/EÜ)