Dünya Sağlık Örgütü’nün katılımıyla meydana getirilen “Kronik Obstrüktif Akciğer hastalığına Karşı Küresel Girişim Grubu” (Global Initiation for Chronic Obstructive Lung Diseases-GOLD) tarafından 2002 yılından beri her yıl Kasım ayının üçüncü çarşamba günü organize edilen Dünya KOAH Günü, bu yıl 15 Kasım 2023 olarak belirlendi.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) KOAH Çalışma Grubu, farkındalık çalışmaları kapsamında bu yıl hastaların en çok merak ettikleri soruları yanıtladı. KOAH’ın yeterince bilinmediğini ve bu nedenle pek çok hastanın geç tanı aldığını vurgulayan TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Onur Turan, KOAH’ın kalıcı bir akciğer hastalığı olsa da önlenebildiğini ve tedavi edilebildiğini vurguladı.
Bu yılki Dünya KOAH Günü sloganının “Hayat nefesle başlar” olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Onur Turan, TÜSAD’a yöneltilen sorulara şu yanıtları verdi:
Hangi şikâyetlerin varlığında KOAH’tan şüphe etmeliyiz?
Solunum sistemiyle ilgili başta efor ile gelişen nefes darlığı, öksürük, balgam çıkarma gibi giderek artan veya kalıcı yakınmalar KOAH varlığının habercisi olabilir.
Erken evrelerde öksürük aralıklı görülürken, hastalık ilerledikçe sıklığı artabilir. Balgam ise genellikle koyu kıvamlı, yapışkan ve gri-beyaz renktedir. Erken evrede nefes darlığı ancak ağır efor gerektiren aktivitelerde olduğundan hastalar genellikle şikâyetçi olmazlar ya da hastaneye başvurmazlar.
KOAH tehlikeli bir hastalık mı? Bulaşıcı mıdır?
Yılda 3 milyon kişinin üzerinde ölüme neden olan KOAH, tüm dünyadaki ölüm nedenleri arasında kalp hastalıkları ve inmeden sonra 3’üncü sıraya yükselmiştir.
Ülkemizde solunum sistemine bağlı her 3 ölümün yaklaşık 2’si KOAH nedeniyle gerçekleşmektedir. Dünyada 300 milyonu aşkın (son araştırmalara göre 400 milyona yaklaştı) KOAH hastası olduğu öngörülmekteyken, 40 yaş üstünde bu oran yüzde 15-20’lere yükselmektedir. Bu artış KOAH’ın bulaşıcı olduğu anlamına gelmez, KOAH bulaşıcı bir hastalık değildir.
KOAH önlenebilir mi? KOAH’ta erken tanı neden önemli?
KOAH oluşumunda başlıca risk faktörü tütün ve tütün ürünleri kullanımı olmakla birlikte, hava kirliliği, biyomas (özellikle evlerde kullanılan odun, tezek gibi yakıtlardan çıkan duman), çeşitli gaz ve tozlara çevresel veya mesleki maruziyet de diğer önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır.
KOAH gelişmeden sigaranın bırakılması veya zararlı toz ve gaz gibi mevcut maruziyete son verilmesi ile hastalık önlenebilir.
KOAH’ta erken tanı, hastalığa bağlı şikâyetlerin önüne geçip, ölüm oranını azaltabilecek önemli bir durumdur.
40 yaş üstü, sigara içen veya içmiş (veya çevresel ve mesleki maruziyeti olan) kişilerde başta efor ile gelişen nefes darlığı, öksürük ya da balgam yakınmalarından birinin varlığı KOAH’ın habercisi olabilir. Bu nedenle bu tür bir şikâyet olduğunda en yakın göğüs hastalıkları hekimine başvurulması ve KOAH varlığının araştırılması gerekmektedir.
KOAH tanısı nasıl konuluyor? Tanı konulan kişi öncelikle ne yapmalıdır?
Bu tanı, basit bir şekilde kısa sürede gerçekleştirilebilecek bir test olan "solunum fonksiyon testi" (SFT) ile konulabilmektedir. KOAH tanısı alan bir kişide ilk yapılması gereken, sigaranın bırakılması ve varsa çevresel ve mesleksel maruziyetin ortadan kaldırılmasıdır. Diğer önemli konu, hekiminin planlayacağı tedaviyi uygulamasıdır.
KOAH tedavisinde nasıl bir yol izlenmektedir? Tedavi edilmediğinde ya da geç kalındığında neler yaşanabilir?
KOAH tedavisinde hekim tarafından hastaya başlanılan nefes açıcı “inhaler” tedavi, hava yollarındaki daralmayı azaltıp hastanın rahat nefes alıp vermesine yardımcı olacaktır. Ayrıca dengeli ve sağlıklı beslenmek, düzenli günlük fiziksel aktivite yapmak ve gereken hastalarda pulmoner rehabilitasyon KOAH hastaları için tedavide diğer önemli unsurlardır.
KOAH tedavi edilmediği takdirde belirtiler artacak, yaşam kalitesi azalacak, iş gücü kaybı yaşanacak ve alevlenmeler ortaya çıkabilecektir.
KOAH’ta sigarayı bırakmak şart mı?
Sigara, KOAH gelişimindeki en büyük risk faktörüdür. Sigara içmek hem hastalığın ilerlemesine, hem de tedavi yanıtsızlığına yol açacaktır.
Başta tütün ve tütün ürünlerine bağlı maruziyetlerin bulunduğu kişilerde nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarma gibi şikâyetlerin ortaya çıkması KOAH tanısını akla getirmelidir. Bu nedenle hekim olarak biz tütün ve tütün ürünlerinden uzak durulması gerektiği uyarısında bulunurken, kullanıcılara da bir an önce bırakmalarını tavsiye edilyoruz.
KOAH kullanılan ilaçlarla hastalık tamamen geçer mi? İlaçlar ne kadar süreyle kullanılmalıdır?
KOAH, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir akciğer hastalığı olsa da kalıcı bir hastalıktır, tamamen geçemez.
Tedavinin başlıca hedefleri; şikâyetleri azaltmak, hastalığın ilerlemesini önlemek ve yaşam kalitesini arttırmaktır. Sigara ve diğer risk faktörlerinden uzak durmak da hastalığın ilerlemesini önleyecektir. KOAH tedavisi ömür boyu kullanılan bir tedavidir. Tedavi değişikliği hasta yararına, şikâyetlerin geçmemesi veya alevlenme denilen atakların yaşanması durumunda takip eden hekimi tarafından gerçekleştirilebilir.
Verilen tedavi düzenli değil de şikâyet oldukça kullanılsa ne olur? Tedavinin sürekliliği ne kadar önemli?
KOAH ilerleyici ve kalıcı bir hastalık olduğu için tedavisiz bir süreç söz konusu değildir. Şikâyetlerin tamamen kaybolması beklenmemektedir. KOAH’ta tedavi başarısını etkileyen en önemli faktörlerden birisi tedaviyi doğru ve düzenli kullanmaktır.
Düzenli tedavi belirtileri hafifletebilir, hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Düzensiz ve yanlış kullanılan tedavi ise belirtilerin artmasına, fiziksel aktivitenin düşmesine, alevlenmelerin yaşanmasına ve yaşam kalitesinin azalmasına yol açacaktır.
KOAH atakları (alevlenmeler) önemli mi? Alevlenmeler nasıl önlenebilir?
KOAH’ta hastalığın seyrini kötüleştiren, ölümlere neden olabilen başlıca durum alevlenme gelişmesidir. Alevlenmelerin en sık nedeni enfeksiyonlardır. Enfeksiyona bağlı alevlenmelerin önüne geçebilmek için, kalabalık ortamlardan uzak durulması, gereken durumlarda maske takılması, grip, zatürre başta olmak üzere hekim tarafından önerilen aşıların olunması gerekmektedir. Aynı zamanda hekiminizin verdiği ilaçların bazıları alevlenmeleri önleme özelliğine de sahiptir.
TÜSAD hakkında
Göğüs hastalıkları alanında ülkemizin ilk bilimsel meslek kuruluşu olarak 22 Haziran 1970 yılında İstanbul’da kurulan Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), halen Türkiye genelindeki 5,000’e yakın üyesi ile “halkın akciğer sağlığını korumak” amacı doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor.
Toplumsal ve mesleki eğitimi, araştırmaları destekleyerek halk sağlığının korunmasına yönelik faaliyetler yürüten TÜSAD, “Tükenmeyen nefesle” sloganı ile 53 yıllık geçmişinde 45 ulusal kongre, sayısız bilimsel toplantı, sempozyum, iki dünya kongresi ile bilinçlendirme ve farkındalık projelerine imza attı.
(EMK)