Türkiyede Özürlü Oranı Yüzde 12.29
Özürlüler konusunda geliştirilecek devlet politikalarının başlıca yolunun, özürlülerin sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin verilerin elde edilmesinden geçtiğini kaydeden Akşit, Özürlülere yönelik veriler olmadan yapılan hizmetler, hedef kitleye ulaşmamakta, rasyonel olmamakta ve kaynakların dağınık olarak kullanılmasına neden olmaktadır dedi.
Fırsat eşitliği
Bunun sonucunda özürlülerin, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlara tam katılamadığını ifade eden Akşit, fırsat eşitliğinden yararlanamadıklarını söyledi. Akşit, 1985, 1997 ve 2000de yapılan nüfus sayımları sırasında soru kağıtlarına özürlülere ilişkin soru konulmasının sağlandığını ancak, sayımların kapsamı gereği sağlıklı veri elde edilemediğini belirterek, yapılan bu araştırmanın özürlüler alanında ilk olduğunu bildirdi.
Araştırma sonuçlarının ülke çapında özürlülere ilişkin istatistiki verilerin toplanması, ulusal politikaların belirlenmesi, hizmetlerin planlanması ve rasyonel olmasına, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına katkıda bulunacağını kaydeden Akşit, Türkiyede özürlülük oranının yüzde 12.29 olarak belirlendiğini bildirdi.
Bakan Akşit, araştırma sonuçlarına göre başta ÖİB olmak üzere Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu, SHÇEK ile yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarına görevler düştüğünü söyledi.
8 milyon 431 bin özürlü
Akşitin konuşmasının ardından ÖİB Sosyal Hayata Uyum Dairesi Başkanı Nesrin Bezircioğlunun araştırmanın geçici sonuçlarına ilişkin verdiği bilgiye göre, 68 milyon 622 bin 559 olan toplam nüfusun 8 milyon 431 bin 937sini özürlü nüfus oluşturuyor.
Özürlü olan nüfusun 3 milyon 783 bin 197si erkek, 4 milyon 648 bin 740ı kadın olmak üzere özürlü nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 12.29. Cinsiyet bazında özürlülük oranı erkekler için yüzde 11.10, kadınlar için yüzde 13.45.
Özürlülerin yüzde 1.5u ortopedik, binde 60ı görme, binde 37si işitme, binde 38i dil ve konuşma, binde 48i zihinsel özürlü. Bu gruptakilerin, yüzde 9.70i de diğer (ruhsal ve kronik süreğen hastalığı olanlar) özür gruplarında bulunuyor. Özürlüler içinde birden fazla özre sahip olanların oranı da yüzde 11.40. Özür gruplarının tamamında özrün sonradan ortaya çıkma oranı çok yüksek olarak tespit edildi.
Marmara bölgesi birinci sırada
Özürlülük oranı bölge ve cinsiyet oranına göre değerlendirildiğinde ise Marmara Bölgesi yüzde 13.13 ile birinci sırada iken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ise yüzde 9.90 ile son sıralarda yer alıyor. Yerleşim yerlerine göre özürlülük oranı da kentlerde yüzde 12.69, kırsal kesimde ise bu oran yüzde 11.67.
İş gücüne katılamıyorlar
12 ve daha yukarı yaştaki özürlü nüfus, işgücü durumu ve cinsiyete göre değerlendirildiğinde, işgücüne dahil olan nüfus yüzde 22.19. Bu oran içerisinde istihdam edilenlerin yani bir işte çalışanların oranı yüzde 19.60. İşgücüne dahil olup herhangi bir işte çalışmayan (işsizler) özürlü nüfus içindeki oranı ise yüzde 2.59.
Özürlü nüfusun yüzde 77.80i işgücüne hiç katılmıyor. Bu oran kadınlar için yüzde 92.94. Sosyal güvenlik durumu açısından özürlü nüfusun yüzde 60.28inin sosyal güvencesi bulunuyor, yüzde 39.72sinin sosyal güvencesi yok. Özürlülerin yarısından fazlası devlet imkanlarından yeterince yararlanmadıklarını ifade ederken, yüzde 40a yakını hiç tedavi görmemiş, yüzde 43.90ı ise özrünün nedenini bilmiyor.
Devlet imkanları yetersiz
Devlet Bakanı Akşit, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Akşit, terör olaylarının neden olduğu özürlülerin araştırmaya dahil edilip edilmediğine ilişkin bir soru üzerine, silahlı yaralanmaların dahil edildiğini bildirdi.
20-30 yaş grubunda özrün yoğun olmasının nedenlerinin sorulması üzerine de Akşit, bunun nüfusun bu yaş grubunda yoğun olmasından kaynaklandığını söyledi.
Özürlülerin devlet imkanlarının yetersizliğinden şikayet ettiğinin hatırlatılması ve doğuştan özrün engellenebilmesi için neler yapılması gerektiği şeklindeki bir soruya ise Akşit, şu karşılığı verdi:
Doğuştan olan özürlerin bilinememesinin asıl nedeni erken tanı ve teşhis sisteminin bizde çok iyi işlememesi. Bu aslında Sağlık Bakanlığını ilgilendiren bir konu. Yaygın sağlık hizmetleri arttıkça erken tanı ve teşhis ile bu özür nedenleri daha kolay tespit edilebilecektir. Artık bu yönde çalışmalar da hızlanmaktadır.
Kalıcı sağlık ve bakım hizmeti
Akşit, özürlülere verilebilecek en önemli hizmetin kalıcı sağlık ve bakım hizmeti olduğunu belirterek, Bakıma muhtaç özürlülerde en büyük noksanlık ailelerinden ayrıldıktan sonra ileriki yaşlarda kendilerine bakacak kimsenin olmamasıdır. Yani devletten açıkça beklenilen sürekli bakım hizmetidir dedi.
Her şeyi devletten beklemenin de doğru olmadığını ifade eden Bakan Akşit, Bunun için sivil toplum kuruluşlarının özel kuruluşların biraz daha öne çıkarılması gerekmektedir. Bu hizmetlerin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Çünkü bugünkü imkanlarla devletin özürlüye sürekli bakım hizmeti sağlaması mümkün değildir. Bu konuda yetersizlik vardır diye konuştu.
Yol ve kaldırımlar
Akşit, özürlülere yönelik çevre düzenlemeleri ile ilgili bir başka soru üzerine, bu düzenlemelerden kendisinin de şikayetçi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
O kaldırımlara inip çıkarken inanın ben de zorlanıyorum. Bu konudaki kültürün oluşması çok önemli. Belediyelerimiz özürlü vatandaşlarımızı ve Avrupa standartlarını da göz önüne alarak hizmet vermek durumundalar. Halbuki bizde yol ve kaldırım yapılırken biz yaptık oldu mantığıyla, yapıldı demek için yapılıyor. Oysa Avrupada bunun standardı var.
Yolda yürürken ayağınızı çok kaldırıp kaldırıma çıkmak mümkün değil iken, yarım metre yüksekliğinde kaldırımlar yapılıyor, üst üste asfalt dökülüyor. Gerekçe olarak araçların kaldırıma park etmemesi gösteriliyor. Bunlar yeterince bir kültüre ulaşamadığımızı gösteriyor. Araçları engellemek için kaldırımları yüksek tutuyorsak, demek ki pek çok aşamayı kat etmemiz gerekiyor. Yüzde 12.29 gibi özürlü vatandaşımızı arabaların kaldırıma park etmesinden daha çok düşünmemiz gerekiyor.
Özre göre iş
Sivil toplum kuruluşları ve toplumun tüm kesimleriyle el ele olması zorunluluğuna dikkati çeken Akşit, Sivil toplum kuruluşları büyük bir güç. Sadece devletin hizmetlerine eleştirel gözle bakarak değil, kendilerini devletin yerine koyarak ve çözüm önerileri getirerek çok daha faydalı olacaklardır dedi.
Bakan Akşit, özürlülerin istihdamına ilişkin bir başka soruya da, özürlülerin daha fazla istihdam edilmesi için İş Kanununda düzenlemeler yapıldığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
Maalesef, kamu da olsun özel sektörde olsun çalıştırması gereken oranda özürlü çalıştırmamaktadır. Bu konuda yeterince zorlayıcı olamıyoruz. Ancak bu konudaki zorunluluklarını hatırlatıyoruz. En çok kamuda zorlanıyoruz. Kamuda çalıştırması gereken oranda özürlü çalıştırılmıyor. Özür oranı çok yüksek olup da çalışmak isteyen özürlüler var. Ancak her özürlü kendi özrüne göre işlerde çalıştırılabilir. Özürlülerin istihdam oranı bu kadar düşük olmamalıydı.
Öncelikle yerel yönetimlerin bilinçlendirilmesi gerektiğine işaret eden Bakan Akşit, Özürlüler İdaresi, bu konuda belediyelere gerekli bilgilendirmeyi yapacaktır. İstatistik sonuçlarını ulaştıracaktır. Önümüzde yerel seçimler var. Yüzde 12.29 gibi bir potansiyel hiç de küçümsenecek bir oran değil. Hizmet verecekleri vatandaşlar içinde özürlü vatandaşları da unutmamaları gerekiyor. Artık insanlar bilinçlendi. Özürlü vatandaşlar da bana ne yapacaksınız diye soracak dedi.
Toplantıya, ÖİB Başkanı Mehmet Aysoy, DİE Başkanı Ömer Demir ile öteki yetkililer katıldı. (BB)