Neşe Düzel'in Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile yaptığı röportaj Taraf gazetesinde iki gün art arda yayımlandı. Taraf söyleşileri "Başbakan, silahı Öcalan'la görüşecek" ve "Türkiye'nin sınırı Kürdistan olacak" başlıklarıyla verdi.
Milliyet Gazetesi'nden Fikret Bila ve Taraf Gazetesi'nden Lale Kemal'in "Ankara'daki bir yetkiliye" dayanarak verdikleri hükümetin yeni Kürt stratejisi haberine atıfta bulunan Düzel, artık İmralı ve Kandil'le değil siyasi yapılarla görüşüleceği bilgisinden yola çıkarak BDP'nin görüşüne başvurmuş.
Neşe Düzel Demirtaş'la görüşmesini ilk gün "Hükümet, silah bırakma ve ateşkesi bizimle görüşemez. Bu konuda bizim yetkimizin olmadığını başbakan çok iyi biliyor. Başbakan'ın bizden istediği karar silahla ilgiliyse, bunu bizimle değil PKK ve Öcalan ile görüşecek" paragrafıyla özetlemişti.
İkinci gün ise görüşmenin "Irak bölünürse bağımsız Kürdistan devleti oluşacak. Suriye'de de özerk Kürdistan oluşabilir. İran'da zaten Kürdistan eyaleti var. Bu durumda Iğdır'dan Hatay'a, Türkiye'nin tüm güney sınırları resmen Kürdistan olacak" bölümünü öne çıkarttı.
Demirtaş'ın verdiği yanıtların önemli kısımları şöyle:
Başbakan, BDP'yle her şeyi konuşabilir.
Anadilde eğitimi, yeni anayasayı, anayasal vatandaşlığı, yasal değişiklikleri her şeyi konuşabilir. Bizim bu konuların tamamında irademiz de var, karar alma gücümüz de var. Ama Başbakan'ın derdi, Kürtlerin hakları ve özgürlükleri değil! Bu yüzden de "ben, BDP'yle ne konuşacağım? Onların karar alma güçleri ve yetkileri yok" diyor. Çünkü o, hep silahı konuşmak istiyor. Onun kafasındaki Kürt sorunu sadece silah sorunu!
Anadil seçmeli ders olmaz
Biz seçmeli derse karşı değiliz, bu yapılsın ama hükümet anadilde eğitime kesinlikle karşı olduğunu söylüyor. Çünkü hükümet, tek ulusa ve tek dile dayalı ulus yaratma projesinden vazgeçmiyor. Bu projeye göre de, Türkiye'de her şey Türklerindir. Polis Türklerindir, savcı Türklerindir. Polis, Türk polisidir. Sporcu bile Türk sporcusudur. Dolayısıyla hükümet, tekleştirmeye ve asimilasyona zarar verecek bir adım atmaya yanaşmıyor. Eğitim sistemini değiştirirken, okullarda okutulan tarih, coğrafya, inkılâp tarihi, vatandaşlık kitaplarındaki farklılıkları yok sayan anlayışı değiştirmiyor.
Müfredat değişmeli
İnkılâp tarihi kitabında Kürtler iki yerde geçiyor. O da, zararlı Kürt cemiyetleri sayılırken. Onun dışında Kürt yok. Çünkü Kürtler hep zararlıdır. Oysa Kürt halkı diye bir şey var Türkiye'de. Onların tarihi nerede? Nereden gelmişler? Ataları, dedeleri kim? Nerede savaşmışlar? Kahramanlıkları, yenilgileri var mı? Biz hep Türk tarihini okuyoruz Orta Asya'dan bu yana gelen. Benim çocuğum da onu okuyor. AKP asimilasyondan vazgeçtiyse eğer, benim çocuğumun tarihi nerede? Tarih öğretilirken Kürt yok. Dil öğretilirken yok. Coğrafya anlatılırken Kürdistan diye bir şey yok. Oysa Kürdistan diye gerçek bir yer var yeryüzünde. Kürt halkı geçerken buraya uğramış bir halk değil. Kürtler, anavatanında yaşayan bir halktır.
Öcalan, Kürt sorunu global sorun olacak demişti.
Öcalan, Ortadoğu'daki gelişmeleri hükümetten ve devletten çok daha iyi okudu.
Birkaç kez Başbakan'a ve Cumhurbaşkanı'na avukatları aracılığıyla mektup gönderdi. "Sizden rica ediyorum... Ortadoğu kaynayacak ve bu işler çok daha başka noktalara gidecek. Kürt sorunu çok daha global hale gelecek. O zaman sorunu çözmek bugün olduğu kadar kolay olmayacak. Lütfen bu işi hızlı çözelim. Biz birlikte yaşamaktan yanayız. Sağ olduğum müddetçe de ben katkı sunmak istiyorum. Çözüm önerilerimizi lütfen ciddiyetle tartışalım" dedi.
"Bu sorun, Türkiye sınırlarının birliği içinde benimle çözülür" diyordu. "Ama Ortadoğu'da işler bölge savaşlarına kadar giderse, o zaman bu iş seni de aşar, beni de aşar. İşin nereye gideceğini artık hiçbirimiz kestiremeyiz" diye sürekli uyarıyordu. Nitekim şimdi Irak bölünecek mi, bölgede etnik savaş mı, mezhep savaşı mı olacak, İran ne yapacak, kimse kestiremiyor.
Sınırlar yeniden çizilecek
Bugün artık bağımsızlığını ilk fırsatta ilan edebilecek bir Irak Kürdistanı var. Suriye'de özerk bir Kürdistan oluşması imkânı var. Irak üçe bölünürse, sınırlar yeniden çizilecek demektir. Suriye'de bir Kürdistan bölgesi resmiyet kazanabilir. Sahip olduğu siyasi statü ve haklar ayrı bir konu ama şu anda zaten İran'da bir Kürdistan eyaleti var. Sonuç olarak neredeyse Iğdır'dan Hatay'a kadar, Türkiye'nin tüm güney sınırları resmî olarak Kürdistan olacak. O zaman işte Türkiye'nin şapkasını önüne koyup "Ben, kendi Kürtlerimle acilen barışayım" demesi lazım.
Kandil Öcalan'ı dinler
Kandil, Öcalan'ın söylediğinden farklı bir şey söylemez ve kesinlikle Öcalan'ın sözünü dinler, onun talimatlarına uyar. Hükümet-Öcalan görüşmesi tekrar başlasın. Öcalan'ın koşulları uygulansın. Örgütüne talimat verecek pozisyona gelsin. Kandil, Öcalan'ın sözünü dinleyecektir. Eğer süreç yeniden başlayacaksa Öcalan'ın durumunun değişmesi lazım. İmralı'da yürümez bu görüşmeler artık! On metrelik bir hücrede, Öcalan'ın dışarıyla ilişkileri kısıtlı. PKK sorunu çözülecekse, hükümetin İmralı'yı kapatması lazım, bütün sistemin değişmesi lazım. İlk etapta ev hapsi olabilir. Ev hapsine karşılık PKK de hangi adımı atacağını kamuoyuna açıklar. Ve süreç, işte böyle karşılıklı adımlarla gider
BDP'nin barışta rolü
BDP'nin barışın sağlanması için iki farklı rolü olabilir. Bir, eşitlik meselesinin nasıl çözüleceğinde doğrudan muhatap olur. İki, eğer hükümet, Kandil ve İmralı bize bu yetkiyi verirse biz barış konusunun nasıl sağlanacağında arabulucu rolünü oynayabiliriz. Veya BDP'nin de içinde bulunduğu bir âkil insanlar grubu da arabulucu olabilir, biz bunu da kabul ederiz
Özerk bölgeler olsun
Bütün Türkiye için özerk bölgeler olsun istiyoruz. Mesela Kürdistan diye tabir edilen coğrafyada üç veya dört özerk bölge olabilir. Büyük bir ili merkez alırsınız. Onunla ulaşım, kültürel, ekonomik, sosyal açıdan işbirliği içinde olan illeri onun etrafında toplarsınız ve oraya bölge dersiniz. Öcalan da Ankara merkezli özerk bölgeler öneriyor.
"Ankara merkez olsun ama Türkiye'de özerk yönetim bölgeleri oluşsun ve hepsinin yetkileri aynı olsun. Türkiye ademimerkeziyetçi bir yönetim sistemine geçsin" diyor. Bu modele göre, her bölgede seçimlerde sandıktan kim çıkıyorsa, özerk bölgeyi o yönetecek. Antalya özerk bölgesini belki CHP, Çukurova'nın aşağısını belki MHP yönetecek. Halk memnun olmazsa bir sonraki seçimde iktidarı değiştirecek.
Özerklik etnik kimliğe bağlı olmamalı
Bize göre Türkiye'de böyle 18-20 özerk bölge oluşturmak mümkün. Federasyon ise daha çok toprağa, nüfusa, etnik kökene bağlıdır. Özerklik öyle değil. Bizim önerdiğimiz özerklikte, Türkiye'de Kürtler nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar aynı haklara sahip olabilirler. Bizim önerdiğimiz özerklik etnik kimliğe dayalı bir model değildir.
Kürtler statü istiyor
"Bizim ayrı devletimiz olsun, bağımsız Kürdistan olsun" diyenlerin sayısı giderek artıyor. Diyarbakır'da son yapılan bir ankette yüzde 51 özerkliği destekledi. Yüzde 10 küsur federasyon istedi. Yüzde 20 herhangi bir siyasi statü olabilir, dedi. Yani sonuçta yüzde 75-80 siyasi statü istedi.
Türklerde de ayrılma isteği giderek artıyor. Anketlerde çıkıyor bu sonuç. İki tarafta da ayrılmak isteyenlerin oranı yüzde 10-15 arasında ama Türklerde ayrılma isteği daha hızlı artıyor. Benim söylediklerim, son 15-20 gün içinde alınan sonuçlar. (HK)