*Fotoğraf: MA/arşiv
Ankara Üniversitesi El Cerrahisi Bilim Dalı Başkanı ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) eski Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, Ankara Üniversitesi Rektörü, AKP 23., 24., 25. ve 26. dönem milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar'a açık mektup gönderdi.
Prof. Dr. Adıyaman, mektubunda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki liyakatsız atamalara vurgu yaptı ve mahkeme kararlarını hatırlattı:
"YÖK'ün 9 Mart 2021'de çıkardığı yönetmelikte 'İlana başvuru koşulu olarak adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının kısmi veya tamamı yazılamayacağı gibi ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara yer verilemez' şartı mevcut iken ve pek çok idari yargı kararının yanında Danıştay İdari Davaları Daireler kurulununda başvuru koşullarının kişiye özel olmaması yönünde hükmettiği bir karar olmasına rağmen Üniversitemizin tıp fakültesi için ilan ettiği kadrolarda 'kişiye özel' şartların konulduğunu görmekteyiz."
Prof. Dr. Adıyaman mektubunda şu ifadelere yer verdi:
"Sayın Hocam,
Ülkemizdeki Üniversitelerde ve Ankara Üniversitemizde geçmişten gelen ve günümüzde de sürmekte olan, tartışılması, konuşulması ve düzeltilmesi gereken pek çok sorun olduğu düşüncesindeyim.Uzun bir yazıya konu olabilecek pek çok sorun başlığının varlığını yok saymayarak bunlar içinden birisini ifade etmek için sesleniyorum.
Size bu açık mektubu Tıp Fakültemizde akademik kadrolara yapılan bazı atamalarda uyguladığınız yöntemlerden duyduğum rahatsızlığı bildirmek için yazıyorum.
Bilindiği gibi Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, ülkemizin geçmişten gelen tıp birikimini başkente taşıyarak genç cumhuriyetimizce kurulan ilk tıp fakültesidir.19 Ekim 1945 günü Cebeci Hastanesi’nde Gülhane Büyük Dershanesi’nde öğretimine başlamasının sonrasında oluşturduğu dinamik çekirdek kadrolar ile hızla büyümüş, gelişmiş ve gerek verilen eğitim, gerekse sağlık hizmetleri yönünden ülkemizde önder duruma gelmiştir.
Tıp eğitimi alanında devrim niteliğindeki yeniliklerle kurulan ve tıp alanında öncülüğünü uzun yıllar sürdürmüş olan Fakültemizde uzun yıllardır var olan ve geliştirilerek sürdürülen bir bilim ortamı vardır. Bu ortamda değişik kuşaklar bir arada çalışmış ve daha genç olanlar eğitilmiştir. Genç insanların akademik kadrolara seçimi, bilimsel nitelikleri dikkate alınarak akademik kurullarca yapılmıştır. Kurumumuzda akademik kurullar her zaman yöneticilerce saygı görmüş ve akademik kadrolara atamalar akademik kurulların süzgecinden geçirilerek yapılmıştır.
Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinde 'liyakat' kavramı akademik kadrolara seçilen genç meslektaşlarımız için en önemli kavram olarak atamalarında kullanılmıştır. Aday bilim insanlarının siyasal düşünceleri, dini inançları veya cinsiyetleri bu seçimlerde rol oynamamıştır. Kurumumuz, tıp alanında yapılan ve uluslararası bilim dergilerinde yayınlanan araştırmalar sıralamasında bu nedenle uzun yıllardır ülkemizin en önde gelen tıp fakültelerindendir.
Her bölümde tüm ülkenin ve bilim camiasının saygısını kazanmış çok sayıda öğretim üyesi çalışmaktadır. Çok sayıda öğretim üyesi ise kendi alanında uluslararası bilim dünyasınca yakından tanınmakta ve yaptıkları bilimsel çalışmalar nedeniyle saygı görmektedir. Kurumumuzdaki bu ortamı daha da yükseltecek adımların atılması doğal olarak hepimizin en önemli beklentisidir.
Sayın Hocam,
Ne yazık ki son dönemde yukarıda özetlediğim atama sürecinin kurumumuzda zaman zaman uygulanmadığına üzülerek şahit oluyoruz.Fakültemizde ilgili bölümün akademik kurullarının bilgisi ve isteği dışında yapılan kadro ilanları giderek artıyor. Ülkemizin en deneyimli, bilgili ve bilimsel niteliği yüksek öğretim kadrolarından birine sahip olan kurumumuza geleceğin bilim insanları olarak yetiştirilecek gençler yerine kurum geleneğine uzak meslektaşlar atanıyor. Atamalarda kurumumuzda bugüne kadar uygulanan uluslararası akademik değerlerin yerine hangi ölçütlerin kullanıldığı da tartışmanın en temel noktasıdır.
Kurumumuza dışarıdan öğretim üyesi atanmasına ilkesel olarak karşı çıkılması kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Ancak atanacak adayların bilimsel düzeylerinin yüksek olması ve atanacakları kliniğe eğitim ve akademik katkı sağlayacak yeterlilikte olmaları en önemli beklentidir. Takdir edersiniz ki bu beklentinin karşılanmasına uygun kararlar tüm enerjisini birikimini ve zamanlarını o kliniğe vermiş olan öğretim üyelerinin oluşturduğu akademik kurul tarafından verilebilir.
Ankara Üniversitesi özelinde düşünüldüğünde bu kadrolar için uygun olabilecek adaylar ilgili alanda çalışan en seçkin bilim insanları arasından seçilmelidir. Ayrıca seçimi yapacak olan jüriler ilgili alanın bilimsel açıdan en saygın öğretim üyelerinden oluşmalıdır. Jürilerin oluşturulma yöntemi ve bilimsel niteliği uygun seçim için en önemli güvencedir.
YÖK’ün 9 Mart 2021’de çıkardığı yönetmelikte 'İlana başvuru koşulu olarak adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının kısmi veya tamamı yazılamayacağı gibi ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara yer verilemez’ şartı mevcut iken ve pek çok idari yargı kararının yanında Danıştay İdari Davaları Daireler kurulununda başvuru koşullarının kişiye özel olmaması yönünde hükmettiği bir karar olmasına rağmen üniversitemizin tıp fakültesi için ilan ettiği kadrolarda 'kişiye özel' şartların konulduğunu görmekteyiz.
Bu konuda şaibe doğuran yöntemleri kullanmamak yöneticilerin sorumluluğundadır. Benzer olumsuzlukları önlemek için tüm atamaların akademik kurulların doğrudan içinde olduğu tartışma ve karar süreçleri ile düzenlenmesi gerekir. Evrensel üniversite değerlerine uygun bir tartışma ortamı en acil ihtiyacımızdır.
Sayın Rektör,
Bu şekilde atamaları yapmak var olan yasalar çerçevesinde yasal olabilir. Ancak, akademik değerler ve teamüller çerçevesinde düşünüldüğünde bu atamalarda kullanılan yöntemin meşruiyeti son derece tartışmalıdır. Ayrıca Rektör olarak size bu hakkı veren yasanın 12 Eylül askeri darbesinin gölgesinde yapılan anayasa değişikliği ile verildiğini de hatırlatmak isterim. Demokratik ve özerk üniversite idealine yaklaşmaya çalışan, karar süreçlerine katılımı arttıran ve fakültemizde bilim ve eğitim ortamını güçlendiren uygulamaları beklememizin hakkımız olduğu kanısındayım.
Sayın Hocam,
Rektör olarak Üniversitemizin bilimsel gelişimi için tutum alma sorumluluğunuzu hatırlatarak; Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin kurum kimliğini zedeleyen, çalışma barışına zarar veren, nitelikli, yüksek kalitedeki eğitim düzeyini bozan ve bilim üretim ortamını olumsuz etkilediğine inandığım bu tür atamaları durdurmanın göreviniz olduğunu belirtmek isterim.
Saygılarımla."
(RT)