Fotoğraf: İstanbul, İstiklal Caddesinde kadın gösterisi/Amnesty International
Türk Tabipleri Birliği (TTB), İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için Danıştay'da açılan davaların reddedilmesi ile ilgili temyiz başvurusunda bulunduğunu duyurdu.
TTB, Danıştay'ın "İstanbul Sözleşmesi'nin feshi hukuka uygundur" kararına karşı 1 Ağustos'ta Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz başvurusunda bulunduğunu açıkladı.
TTB başvurusunu Cuma günü internet sitesinden yaptığı yazılı açıklamayla duyurdu.
Sözleşmeden çıkış
11 Mayıs 2021'de İstanbul'da bağıtlandığı için kısaca "İstanbul Sözleşmesi" olarak anılan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nden, 20 Mart 2021 günü yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çıkılmıştı.
Çıkış kararının hukuksuzluğunu savunan kadın örgütleri, barolar, emek-meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve bireylerin açtığı 200'ü aşkın davayı kapsayan duruşmalar, geçtiğimiz nisan, mayıs ve haziranda gruplar halinde görülmüştü. TTB'nin de aralarında olduğu örgütler, sözleşmeden çekilme kararının toplumsal, siyasal ve hukuksal açıdan yanlışlık ve olumsuzluklarına ilişikin tezlerini sunarken Danıştay savcısı da sözleşmeden çekilme kararının iptali yönünde görüş sunmuştu.
Kararını 19 Temmuz 2022 günü açıklayan Danıştay 10. Dairesi ise İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini ikiye karşı üç oyla reddetmişti.
TTB kararın bozulmasını istiyor
TTB başvuru gerekçelerini internet sayfasında şöyle özetliyor:
"Danıştay 10. Dairesi'nin kararına karşı 1 Ağustos 2022 günü Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz başvurusunda bulundu. Başvuruda Anayasa'nın 90. ve 104. maddelerine atıfla bir insan hak ve özgürlükleri metni olan İstanbul Sözleşmesi'nin idarenin yetki alanında olmadığı belirtildi.
Danıştay 10. Dairesi kararında dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun salt yetki tartışması ile yürütüldüğünün ifade edildiği başvuruda, "Dolayısıyla kararda yerindelik denetimi yapılamayacağı belirtilirken Anayasa'ya aykırı yetki kullanımı ise anayasal kısıtın yorum yoluyla genişletilmesi ile yapılmıştır. Dava konusu işlem; sebep, konu ve amaç yönlerinden hukuka aykırı olup Daire kararının unsurlara dair gerekçe içermeyen kararının bozulması gerekir" denildi.
"Değer yargıları üzerinden alınan bu kararın
toplum yararını gözetmesi beklenemez"
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı hak ihlallerinin önlenmesinin salt mevzuat ile değil, mevzuatın uygulanmasını belirleyen politik tercihlerle de ilişkili olduğunun altı çizilen başvuruda; kadın hakları mücadelesinin de içinde yer aldığı insan hakları mücadelesinin değer yargılarına göre şekillendirilemeyeceği de dile getirildi: "Sosyal, ekonomik ve siyasal ilişkilerin düzenlenmesini belirleyen ilkeleri ve kamu alanında kişilerin göreceği muameleyle ilgili normları -yani hukuku- her tarihsel anda mevcut koşullara insan hakları bilgisinin ışığı altında bakarak türetmektir. Ve değerler, değer yargılarına feda edilemezler. Böyle bir anlayışla oluşturulan hukuk sisteminin ise adalet ortaya koyması beklenemez. Bu sebeple değer yargıları üzerinden alınan bu kararın adalet getirmesi beklenemez. Değer yargıları üzerinden alınan bu kararın toplum yararını gözetmesi de beklenemez."
"Dava duruşmalı olarak görülmeli"
İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Danıştay'da açılan davalarda tam avukatlık ücretine hükmedilmesinin hak arama özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğinden de söz edilen başvuruda, "Davamız parasal konular ve sınırlarla değil, şiddetsiz bir hayat hakkı ile ilgili bir dava olduğu için usul ekonomisi prosedürleri ve yargı üzerindeki iş yükü gibi istisnai hallere ilişkin gerekçelerle duruşmasız görülecek davalardan değildir. Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesinin bir gereğidir. Kamunun adli mekanizmanın işleyişine ve denetimine katılmasını, yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemek gibi etkileri nedeniyle hukuk devletinin en önemli gereklerinden biridir. Bu nedenle duruşma talebimizin kabulü, adil yargılanma hakkının gereklerindendir" denildi.
Başvurunun sonuç bölümünde; temyiz incelemesi yapılarak dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması, ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne itiraz yolu ile iptali için başvurulması ve kararın bozulması talep edildi."
(AEK)