Org. Özkök, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la görüşmesi öncesinde yaptığı açıklamada, askerin Irak konusunda suskun olduğu yönündeki haberleri hatırlatarak, Genelkurmay'ın düşüncelerinin çeşitli toplantılarda, Başbakan ve hükümet üyelerine aktarıldığını bildirdi.
Genelkurmay Başkanı, TSK'nın tezkere konusunda rahatsız olmadığını ve kabulü konusunda herhangi bir baskıda bulunmadığını ifade etti. Org. Özkök, konuşmasında Kuzey Iraklı liderlere de uyarılarda bulundu..
"Asker suskun değildir"
Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök şöyle konuştu:
"Görüşlerimi açıklayacağım konuların başında öncelikle 'Asker neden sustu?' sorusu gelmektedir.
Şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum ki, asker suskun değildir. Ancak asker, bu kritik konuda düşüncelerini basın yoluyla kamuyla paylaşmakta fayda görmemiştir. Ama bütün düşüncelerini açık ve seçik olarak devletin zirve toplantılarında, Başbakanımızın başkanlık ettiği ve hükümet üyelerinin katıldığı ve ilgili bütün kurum ve kuruluşların katıldığı toplantılarda ve Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) dillendirmiştir.
"Güvenlik boyutuyla ilgiliyiz"
Bundan ayrı olarak ziyaretime gelen ve telefon eden devlet büyüklerine de TSK görüşlerini açıkça ifade etmiştir. Basına ve kamuya açık beyanda bulunmayışımızın gayet tabi ki sebepleri vardır.
Irak konusu hayati ve çok boyutu olan, çok yönü olan bir konudur. Asker bu konunun sadece güvenlik boyutuyla ilgilenmektedir. Bu konuda fikirler üretmekte ve tekliflerde bulunmaktadır. Ama böyle bir konuda karar almak için hepinizin takdir edeceği gibi, politik, ekonomik, sosyal ve yasal boyutlar da bulunmaktadır. Biz, askerler olarak kendimizi her konuyu en iyi bilenlerden saymıyoruz. Dolayısıyla şayet sadece güvenlik boyutunu gündeme getirerek kamuya bir açıklama yapmış olsaydık, kamuda yanlış algılamalara yol açabilirdik. Suskunluğumuzun sebebi budur.
"TSK'nın görüşü tezkerede yansıtıldığı gibi"
'TSK'nın görüşü bu durumda nedir?' diye merak edilecektir. Şunu açıkça ifade edeyim ki, TSK'nın görüşü hükümet ile aynıdır ve hükümetin yüce Meclisimize sunduğu tezkerede yansıtıldığı gibidir. Bütün bu süreç içerisinde her şey tam demokratik bir süreçte ve modern bir ülkede olması gereken şekilde cereyan etmiştir. Buna alışmamız lazımdır.
Diğer bir konu 'Son MGK toplantısında neden tavsiye kararı çıkmadı?'. Bu çok merak ediliyor. Ben böyle bir isteğin MGK'ya geldiğini duymadım. MGK'da 5 asker üye ve 9 sivil üye vardır.
Toplantı hükümetin tezkeresi Meclis'teyken ve henüz Meclis karar vermemişken yapıldı. MGK, biliyorsunuz Anayasa'ya göre Meclis'e değil hükümete tavsiyede bulunur. Ve bu tavsiyesini Ocak ayı MGK'sında açık seçik yapmıştır. O toplantıyı müteakip yayınlanan basın bildirisine bakılırsa, bu açıkça görülecektir. Tezkere Meclis'teyken karar öncesi, yani Meclis'in kararından önce MGK, yeni bir tavsiyede bulunsaydı, bu ne anlama gelirdi? Meclis'e tezkerenin kabulü için baskı olurdu. Demokratik olmazdı ve Anayasa ile uyumlu olmazdı.
"Rahatsız değiliz"
Diğer bir konu, 'Askerde Hükümet tezkeresi konusunda rahatsızlık var mı?' Bu konu da çok gündeme geliyor. Hayır. Tezkere konusunda rahatsız değil.
Soru bir gazetede çıkan 'asker rahatsız' haberinden kaynaklandı. Tabi bu haber, bunu veren gazeteciye ve varsa onun kaynağına aittir ve onları bağlar. Genelkurmay, biliyorsunuz aynı gün bu haberi doğrulamamıştır.
Genelkurmay Başkanlığı'na geldiğim zaman biliyorsunuz bir açıklama yaparak TSK adına benim ve benim emrimle ikinci başkanımın ve genel sekreterimin açıklama yapabileceğini açıkça belirtmiştim. Keşke bu haber TSK'nın görüşü olarak yansıtılmasaydı.
TSK, şunu açıkça ifade ediyorum, enine boyuna incelenmiş, koordine edilmiş, akılcı ve kollektif tek bir görüşe sahiptir. Onu da ben ifade ediyorum.
"Evet-hayır" konumuna indirildi
Diğer bir konu Irak konusunun "savaşa evet" veya "hayır" konumuna indirilmesidir.
Bu konudaki görüşlerimi ifade etmek istiyorum. 'Savaşa, halkın yüzde 94'ü hayır dedi' deniyor. Bu yanlıştır. Savaşa halkın yüzde 100'ü hayır demiştir ve karşıdır. En karşı olan, savaşın şiddet boyutunu en iyi bilen biz askerleriz.
Savaş başlarsa, Türkiye'nin hareket tarzı ne olursa olsun, büyük zarar göreceğimiz açıktır. Bu zararlar, siyasi, ekonomik ve sosyal açıdandır.
Gelinen aşamada şu bir gerçektir ki, Türkiye savaşı tek başına önleme olanak ve yeteneğine sahip değildir. Esasen bu sadece Türkiye'nin değil, bütün dünyanın görevidir. Ve bütün dünya bu savaşı önlemek için gayret göstermektedir. Biz de bu gayretlerimize devam etmek zorundayız.
Dilerim savaş önlenebilsin. Ama biz hesabımızı savaş çıkmayacak varsayımına dayayamayız. Savaş çıkarsa ne yapacağımızı hesaplamamız gerekirdi. Bu hususta seçeneğimiz maalesef iyi ile kötü arasında, kötü ile daha kötü arasındadır. Ya tamamen dışında kalacağız. Ya da savaşanlara yardımcı olup, sürece katılacağız.
"Katılmasak da zarar göreceğiz"
Bu iki hareket tarzı aylarca sistematik olarak ve bütün kurum ve kuruluşlarla koordineli olarak incelenmiştir. Konuyu basite indirgersek, hiç katılmamakla savaşın aynı zararlarını göreceğiz. Fakat zararımızın telafi edilmesi ve savaş sonrasında söz sahibi olmamız asla mümkün olmayacaktır. Şayet savaşanlara yardımcı olursak, ikinci alternatif olarak zararımızın bir kısmı telafi edilebilecek, savaşanların yanına katılmadan sadece Kuzey Irak'ta mültecilere insani yardımda bulunacağız.
"Kuzeyden cephe savaşı kısaltır"
Kuzeyden cephe açılacağı için savaş kısa sürecek. Acılar azalacak. Beklenmedik gelişmeler olmayacak. Ve daha az insan ölecektir diye düşündük.
Bir tek kurşun atmadan görevimizi tamamlayarak dönecektik. Beklenmeyen gelişmelere müdahale etmek zorunda kalırsak, savaşanlar buna karşı çıkmayacaklardı.
Bütün bunlar ve diğer hususlar belgeye bağlandı. Nispeten garantiye alındı. Ekonomik yardım yapacağımız işbirliğin bedeli olarak değil savaşanların bize verecekleri zararın hiç olmazsa bir kısmının telafisi için istendi. Yoksa, oraya yapacağımız yardımların bedelinin peşinde olunmadı.
"Meclis'in kararına saygılıyız"
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), bu yargılarla uyumlu olan hükümet tezkeresini onaylamamıştır. Meclis, ulusun temsilcisidir. Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Bu karara sadece saygı duyuyoruz. Bütün dileğim savaştan kaçınmak için seçtiğimiz hareket tarzının bizi savaşanları da karşımıza alarak bazı hareketler yapmak zorunda bırakmamasıdır.
Tezkere onaylanmadı, şimdi ne olacak sorusuna gelince. Aziz halkımız huzur içerisinde olsun. Türkiye Cumhuriyeti; büyük, güçlü ve yerleşmiş gelenekleri olan bir devlettir. Her karmaşık problemin mutlaka basit bir çözümü vardır. Yetkili bütün kurum ve kuruluşlar, meseleyi yeni duruma göre değerlendirmektedirler.
Milli menfaatlerimizi en iyi koruyacak ve gerçekleştirecek bir çözüm mutlaka bulunacaktır.
"Dünü unutmayın"
Şimdi de sözüm Kuzey Irak liderlerinedir. Bizler, içinde bulunduğumuz coğrafyanın esirleriyiz. Ne gidecek başka yerimiz ne edinecek başka dostumuz ve komşumuz vardır. Halklarımızın akrabalık bağları vardır.
Onların en sıkıntılı günlerinde bizler yanlarında olduk. Bunu onlar çok iyi bilmektedir. Onları hiç yanıltmadık, onlara asla yalan söylemedik. İki tarafa da faydalı işleri beraber başardık. Dünü unutanlar, geleceğin kötü mimarları olacaktır.
"Ölçülü olmalarını dilerim"
Şimdi, ne oldu da Türkiye aleyhtarı bir hava estiriliyor, acı söylemlerde bulunuluyor, Türk bayrağı yakılıyor? Bizler, ülkemizi işgal eden devleti birlikte yendiğimiz zaman dahi onların bayrağını yakmamış asil, onurlu bir milletiz. Onlara milli menfaatlerimizin meşru müdafaa hakkımızı hatırlatır, ölçülü ve işbirliği içinde olmalarını dilerim.
Barışın yerini çatışmalarla doldurmak isteyenler, bunun sonuç ve sorumluluğunu da yükleneceklerdir.
Sayın Basın mensupları, son sözüm sizleredir. Bu kritik günlerde, lütfen haberlerinizin doğruluğundan, yorumlarınızın yeterli verilere dayandığından ve milli menfaatlerimize zarar verecek yanlışlıklar yapmamaktan emin olunuz. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum." (BB)