Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Ağı (EMHRN) “Mayıs-Temmuz 2013 Döneminde Türkiye’deki Protesto Hareketi ve Bu Protestoların Bastırılmasına İlişkin Heyet Raporu”nu yayımladı.
İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve ülkenin diğer kısımlarına da yayılan protestolarla ilgili olarak barışçıl bir biçimde toplanma özgürlüğü hakkını kullanmak isteyen kişilerin polisin aşırı şiddetiyle karşılaştığının yaygın olarak rapor edildiğini dile getiren EMHRN, Gezi direnişinde insan hakları ve barışçıl gösteri yapma özgürlüğü ihlalleri iddialarını detaylı olarak araştırmak üzere bir insan hakları ve hukuk uzmanları heyeti oluşturduklarını ifade etti.
Heyet, raporu hazırlarken aralarında Emniyet-Sen, Taksim Dayanışma Platformu, bianet’ten Nadire Mater, Ankara Üniversitesi’nden Kerem Altıparmak’ın da aralarında bulunduğu 26 kişi ve kurum temsilcisiyle görüşürken İstanbul Valiliği, Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na gönderilen görüşme talepleri ise cevapsız kaldı.
Olayın kronolojisinin ve Türkiye’de mevzuat çerçevesinin incelendiği raporda anayasal haklar, mevcut kanunlar, yargı mekanizması inceleniyor ve bulgular “Toplanma Özgürlüğüne Gerekçesiz Müdahale” ile “Toplanmanın Polis Vasıtasıyla Kontrol Edilmesi ve Zor Kullanma” ana başlıklarıyla sıralanıyor.
Gezi direnişi süresince yaşanan ölüm olaylarının ve aşırı gaz kullanımının neden olduğu olumsuzlukların da incelendiği raporda gözaltı, işkence, kötü muamele ve cinsel taciz vakalarına da yer veriliyor.
"Cezasızlık ciddi problem"
Raporun “sonuçlar” bölümünde ise ülke geneline yayılan protesto gösterileri sırasında polisin görevini suiistimal ettiği belirtiliyor ve şu ifadelere yer veriliyor:
“EMHRN heyetinin ilk kaygısı binlerce vatandaşın toplanma özgürlüğüne yönelik keyfi ve yaygın müdahalenin Türk yetkililerin barışçıl bir şekilde şikayetlerin ve muhalif görüşlerin açıklanmasına riayet etmesi ve güvence altına alması konusundaki yetersizlikleri ve isteksizliklerinden kaynaklanıyor olmasıdır.
“Ülke genelinde kendiliğinden gerçekleşen protesto dalgalarına yönelik yetkililerin ve güvenlik kuvvetlerinin hoşgörüsüz ve şiddetli tepki göstermesi yasal eksiklikleri ve yasa ve pratik arasındaki uçurumu göstermektedir. Bir yandan, barışçıl gösterilere aşırı ve keyfi güç kullanımına olanak sunan yasal hükümler bulunurken; diğer yandan, barışçıl toplanmayı garanti altına alan ve öldürücü olan ve öldürücü olmayan silahların kullanılmasının çerçevesini belirleyen mevcut bazı normlar yasa uygulayıcı personel tarafından uygulanmamaktadır.
“Barışçıl göstericilere karşı kullanılan aşırı ve keyfi güç kullanımı olaylarında yasa uygulayıcı görevlilere sağlanan uzun süreli cezasızlık nedeniyle bu uçurumlar daha ciddi problem olmaktadır.
“EMHRN heyeti işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya-aralarında kadınların cinsel tacize uğraması da olan-küçük düşürücü yasağının ihlali ve yaygın bir şekilde hürriyetten mahrum bırakılma vakaları gibi ciddi insan hakları ihlalleri tespit etti. Protestoculara yardım eden profesyonellere (doktorlar ve avukatlar) ve polis vahşetini haber yapan, bu konularda yayın yapan gazetecilere ve yurttaş gazetecilere yönelik çok sayıda ihlal vakası da bildirildi.
“Türkiye’nin toplanma özgürlüğünde ve uluslararası insan hakları hukukuna riayet etmede ilerleme iradesinin testi dört göstericinin ölümüne ve protestocuların diğer işkence ve kötü muamele, cinsel taciz ve keyfi gözaltına ilişkin iddialarıyla ilgili idari ve adli soruşturmalardaki ilerlemelere bağlıdır.
“Bu raporun yazıldığı tarih itibariyle hak ihlallerinin faillerinin hesap verebilirliğine ilişkin başlatılan soruşturmaların bütünlüğü, bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin kaygılar bulunmaktadır. Ayrıca, yalnızca polis müdahalesinde doğrudan yer alan polis memurları değil aynı zamanda toplanma özgürlüğü, keyfi gözaltılar ve yargı baskısı, yaralanma, ölüm ve kötü muamele ile sonuçlanan aşırı güç kullanımına operasyonların planlanması süresince yer alan ve emir veren kıdemli yetkililerin de hesap vermesi gerekmektedir.
Tavsiyeler
EMHRN, Türkiye’ye şu tavsiyelerde bulundu:
* Toplanma ve ifade özgürlüğünü hiçbir ayrım olmaksızın herkes için garanti altına alın;
* Barışçıl tüm protestocuları serbest bırakın ve barışçıl gösterilere katılmaları kapsamındaki suçlamaları düşürün;
* Barışçıl göstericilere, sağlık hizmeti sunanlara, protestocuları savunan avukatlara, gazetecilere ve aynı zamanda protestocuların akrabalarına yönelik idari ve adli baskıya son verin;
* Barışçıl göstericilere Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinin uygulanmasına son verin;
* Emir verme pozisyonunda bulunanlara yönelik kapsamlı bir soruşturma yürütün ve verdikleri emirler yasa uygulayıcılar tarafından yasa dışı ve suiistimal eden fiillerle sonuçlananların hesap verebilir olmalarını sağlayın;
* Uluslararası insan hakları hukuku uyarınca Gezi Parkı protestolarıyla bağlantılı olarak yasa uygulayıcılarına yönelik keyfi gözaltı, işkence, kötü muamele ve cinsel taciz dahil her türlü görevi suiistimal iddialarıyla ilgili hızlı, bağımsız, tarafsız ve etkin soruşturmalar yürütün ve sorumluları cezalandırın; yasa uygulayıcıların ekipmanlarındaki kask numaralarının tanımlanamaması soruşturmalar için bir engel teşkil etmemeli;
* Yasanın öngördüğü şekilde polis memurlarının her zaman tanımlanabilir kasklar giymesini sağlayın;
* Özellikle Anayasanın 129 (6) Maddesini ve 1999 tarihli 4483 Sayılı Kanunu değiştirerek yasa uygulayıcılarının soruşturulması ve yargılanmasına yönelik yasal engelleri kaldırın;
* Barışçıl toplanma özgürlüğü hakkını kullanan kişilere karşı güç kullanımı içeren her türlü fiile derhal son verin;
* 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununu uluslararası standartlara ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin toplanma özgürlüğü ile ilgili kararlarına uygun hale getirmek için gerekli reformları yapın; özellikle yasa barışçıl toplanma lehine olmalı ve güç kullanarak dağıtmanın haber verilmeden yani kendiliğinden gelişen toplanmalar bağlamında dahi son araç olduğunu garanti etmelidir;
* Güç kullanımı ve toplumsal olaylara müdahale araçlarına ilişkin BM Kolluk Güçleri Görevlileri Tarafından Kuvvet ve Ateşli Silâh Kullanılması Hakkında Temel İlkelerine uygun ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını takip eden net, detaylı ve bağlayıcı düzenlemeler kabul edin; bu düzenlemeler yasada düzenlenmeli ve hiçbir koşulda siyasi veya idari emirler yasadan daha üstün olmamalıdır. Böylesi talimatlar toplumsal olayları kontrol etmede kullanılması amacıyla izin verilen kimyasal tahriş edici maddelerin türünü ve miktarını da spesifik olarak kısıtlamalıdır;
* İhtiyacı olan kişilerin koşulları ne olursa olsun ve herhangi bir ayrım olmaksızın sağlık hizmetlerine erişimini güvence altına alın. (EKN)
-------------------------------