SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin, Operation 1325 iş birliğiyle kadınların sesini sosyal medyada yükseltmek amacıyla gerçekleştirdiği “Kadın SES’i” projesinin 9. Elçiler Buluşması gerçekleşti.
Proje, sosyal medyada daha çok kadının aktif olmasını sağlamak ve “Kadın SES’i”nin yükseltilmesi yoluyla karar mekanizmalarındaki kişiler üzerinde etkin olmayı, toplumsal cinsiyet, toplumsal barış ve sürdürülebilirlik, kadın yoksulluğunun azaltılması, kadına yönelik şiddet, kadının politikaya katılımı, iklim adaleti, medya özgürlüğü, kadın ve kız çocuğu mültecilerin sorunlarının giderilmesi gibi acil konulara ilişkin aksiyon alınması yönünde yaratıcı sosyal medya kampanyalarıyla farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
Kadın SES’i Elçilerinin her ay farklı bir konuyu tartışmak ve içerik önerileri geliştirmek için bir araya geldiği buluşmaların bu aykinde, avukat ve Kadın SES’i elçisi Yasemin Öz ve gazeteci Yıldız Tar, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet ifadelerinin geçtiği maddeler gerekçe gösterilerek İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması ve bu kararın LGBTİ+ bireyler için yarattığı tehlike ve riskler üzerine konuştu.
“En büyük risk altındaki grup LGBTİ+’lar”
Yasemin Öz’ün konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
“Şimdi geldiğimiz noktaya bakarsanız, barolarda komisyonlar kurabiliyoruz. Bunda dijital çağın çok etkisi var. Küresel insan hakları mücadelesinin çok etkisi var. Türkiye’de de dehşetli bir mücadele verildi. Ben bir ödül almıştım, LGBTİ+ hakları aktivisti olarak New York’ta. Oradaki konuşmamda şunu söylemiştim: “Gerçekten inanan birkaç kişi dünyayı değiştirebilir.” Buna içtenlikle inanıyorum. Hayatım bunun tanıdığıdır. Bütün o korkulara, LGBTİ+ kimliklerin en tabu olduğu zamanlara rağmen. Ben cesur değildim, ben bütün yaptığım her şeyi korka korka yaptım. Fakat dedim ki, ya korkarak şizofren bir hayat yaşayacağım, dışarıda heteroseksüel gibi davranıp anlaşılmasın diye ömrümü tüketeceğim ve ruhsal sağlığımın fiziksel yansımalarından bir hayat süreceğim, ya da korkuma rağmen kendimi var edeceğim.
"Ki dünyadaki bütün devrimciler, yani dünyayı değiştirenler, bence kendilerini seçtikleri için, inançlarını seçtikleri için dünyada olağanın dışında bir etki yarattılar ve bunun faturasını ödetmedikleri tek bir insan yoktur. Her değişiklik isteyen, mutlaka ki bunun faturasını öder. Ya kendiniz olmaktan vazgeçtiğiniz için fatura ödeyeceksiniz ya da kendiniz olduğunuz için size kesilen faturayı ödeyeceksiniz.”
“Ben böyle en karanlık günlerde bile şunu düşünürüm. Biz birkaç kişiydik, hiçbir olanağımız yoktu, maddi manevi hiçbir destekçimiz yoktu, hiçbir ittifakımız yoktu. Tersine bütün kapıların kapalı olduğu bir zamandan, İstiklal Caddesi’nden yüz bin kişinin katıldığı bir Onur Yürüyüşü düzenlemeye kadar geldik.
"Bugün o kapısını çalamadığımız TBMM’de LGBTİ+ haklarının milletvekillerince dile getirildiği, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler, AP, Avrupa Komisyonu gibi uluslararası kurumların LGBTİ+ haklarına sahip çıktığı bir dünyaya evrilebildiysek, bu inancımızdan vazgeçmediğimiz ve göze aldığımız için oldu.”
“Açıkça hedef gösteriliyorlar”
Şunu söylemeyeliyim: LGBTİ+’ları gerekçe gösterebilmeleri, LGBTİ+’ların en büyük risk altında olduğunun, en gözden çıkarılan ve bunu rahatlıkla ilan edilebilen tek grup olduğunun göstergesi.
"İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla kadınlardan daha büyük bir risk altındayız. Bu bir tek İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı için değil, İstanbul Sözleşmesi’yle bize ne hak verdiler de, ondan mahrum kalacağız? Mesele hükümetin, “Sen benim en rahat harcayacağım grupsun”u bu kadar pervasızca söyleyebiliyor olması. Riskin büyüğü burada. Açıkça hedef gösteriyor.”
“Bakanlıklar seferber edilmiş durumda”
Yıldız Tar’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
“Mesele, LGBTİ+’ların varlığından ziyade, LGBTİ+’ların bu topraklarda yaşayan diğer herkes gibi eşit haklara sahip olma mücadelesini yükseltmiş olması ve bir talebinin olması. O da dünyanın en basit talebi: Eşitlik. Anayasada eşitlik, yasalarda eşitlik, uygulamalarda eşitlik. Bu coğrafyada herkesin sahip olduğu haklara erişebilme meselesi.
"Ama 2015 yılından beri biz bu mücadelenin taş üstüne taş koyarak adım adım planlı bir şekilde uygulamaya konulduğunu görüyoruz. Hükümetin belli dönemlerde farklı organları ve farklı sözcüleri aracılığıyla LGBTİ+’larla ilgili kurduğu cümleleri birbirinden ayrı varsayıyoruz. Maalesef böyle değil.
"Keşke 2015 öncesi dönemde bizim hakkımızda bir politikalarının olmadığı bir dönem olsaydı. 2015 itibarıyla şu çok net: Hükümetin ve hükümetin kendisine göre tasarladığı devletin LGBTİ+ politikası var. O da LGBTİ+ düşmanlığı. Bu gündemi siyasal ve toplumsal olarak fobiyle ve ayrımcılıkla açıklamakta güçlük çekiyorum. Bütün bu söylemler, her biri sistematik olarak belli politikalardan besleniyor. Yeni politikalar getiriyor. Her bakanlık seferber edilmiş durumda.”
“Hükümet LGBTİ+ konusunda inanılmaz bilgi sahibi. Oturup politikalar geliştiriyor. Bilgi topluyor. Cahillikle ilerlemiyor. Bunun karşılığında sivil toplum örgütüleri, insan hakları örgütleri, yer yer kadın örgütleri, hala daha lezbiyen, biseksüel, transın ne olduğunu tartışma noktasındaysa, burada büyük bir asimetri var.
"Bu asimetriyi tersine çevirmek gerekiyor. Hükümetin LGBTİ+ karşıtlığında bilgi sahibi olduğu, Bizler ise LGBTİ+ politikaları konusunda öğrenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bu asimetriyi değiştirmediğimiz sürece, hükümetin LGBTİ+’lara saldırmasının önünde hiçbir engel yok. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, toplumsal tepki olmadığı sürece, herhangi bir kazanım elde etmemiz mümkün görünmüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının ardından da ilk yapmamız gereken şeylerden biri bu sözleşmenin cinsel ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı koruduğunu ve devletin bu sözleşme olsa da olmasa da, devletin korumak zorunda olduğunun savunulmasıdır.
"Bu asimetrik ilişki değiştirmenin yolu, meslek odaları, sendikalar, insan hakları örgütleri, kadın örgütleri, siyasi partilerin atacakları adımların anlık reflekslerle değil, hükümetin nasıl politikaları varsa bu cenahta LGBTİ+ haklarını korumak için politikaların olması, bunun merkezde yer alması gerekiyor. Onur Haftası’nda gökkuşağı yapmaktan çıkıp yılın senenin her zamanında LGBTİ+ gündem olması gerekiyor. İstesek de istemesek de hükümet yılın her günü LGBTİ+ları gündem yapacak adımları atıyor.”
Kadın Ses'i elçileri
Kadın SES'i Elçileri arasında; Meltem Cumbul, Burcu Karakaş, Evrim Kepenek, Mehveş Evin, Emine Uçak, Banu Tuna, Ayşegül Doğan, Seren Selvin Korkmaz, Esra Elmas, Pınar Akpınar, Dilara Gök, Şehnaz Kıymaz Bahçeci, Gülsüm Kav, Yasemin Öz, Hülya Tanrıöver, Elif Doğan, Alev Akın, İlayda Eskitaşçıoğlu, Menekşe Kızıldere ve Itır Erhart yer alıyor.
Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu hakkında
Kurucusu Gülseren Onanç.
Yerel ve uluslararası basında toplumsal cinsiyet eşitliği, kadının hak ve adalet arayışı, her alanda kadın liderliği, kadının görünür kılınması, siyaset, iş dünyası ve sanatta kadın temsiline ilişkin haberleri bir araya getiren ve bu konularda özgün içerik üreten bir dijital platformu.
(EMK)