Giriş
1940lar'ın sonuna kadar, onbinlerce yeni sentetik kimyasal madde üretilmiş ve çevreye yayılmıştır. 1960lar'da çevre konusunda incelemeler yapan biliminsanları, bugün kalıcı organik kirleticiler (KOKlar) diye adlandırılan endüstriyel kimyasalların doğal yaşam ve insanlar üzerinde şiddetli ve uzun vadeli etkileri olduğunu ilk kez farkettiler. Aynı zamanda KOKlar'ın çevrede ne kadar çok yayıldığını ve küresel boyutta gittikçe büyüyen bir sorun olduğunu da anladılar. Buna karşın, endüstrilerin hiçbir düzenleme olmaksızın çevreyi kirletmeye devam etmelerine izin verildi ve KOKlar dünya üzerinde yaşayan her canlının bedeninde birikerek tüm gezegene yayıldı.
Stokholm'e doğru
"KOKlar ile savaş başlamıştır" (John Buccinni, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) KOKlar anlaşması görüşmelerinin başkanı, Aralık 2000)
Hükümetler yaygın çevresel kirliliğe ilişkin kaygılarını ilk kez 1970ler'in başında, UNEP Stokholm İnsan Çevresi Konvansiyonu'nu hazırlayan süreçte göstermişlerdir. 30 yıl kadar sonra, Aralık 2000'de, üç yıl süren görüşmeleri engelleyen ülkeler olan ABD, Avustralya, Kanada, Japonya ve Yeni Zellanda, uluslararası baskıya boyun eğdi ve en sonunda KOKlar'ın kullanımdan kaldırılması için ilk küresel anlaşma taslağının oluşturulmasına karar verildi. Bu kararı alan 120 ülke 22-23 Mayıs günlerinde Stokholm'de biraraya gelecek ve Stokholm Konvansiyonu diye adlandırılacak olan yeni anlaşmayı imzalayacaklar.
KOKlar'ın Özellikleri
KOKlar doğal sistemlerin maruz kalabilecekleri en sorunlu kimyasallar olup onları özellikle tehlikeli kılan şu üç niteliğe de sahiptirler:
Toksisite: Çeşitli toksik etkilere yol açarak biyolojik sistemleri sekteye uğratırlar.
Kalıcılık: KOKlar doğal parçalanma işlemlerine mukavemet eden dengeli bileşikler olup, çevrede kalıcı olma özelliği taşırlar, zehirli etkileri çok uzun süre devam eder.
Biyoakümülasyon: KOKlar besin olarak tüketilen sıvı yağlar, süt, tereyağı, et ve insan dokuları gibi yağlı maddelerde birikir, yoğunlaşır. En yüksek KOK düzeylerine, besin zincirinin başında yer alan kutup ayısı, dişli balina, fok ve insan gibi avcı hayvanlarda rastlanmaktadır. Bunun nedeni, KOKlar'ın bir hayvanın bedeninde, kirlenmiş bir diğer hayvanı yemesi sonucunda birikmesidir.
KOKlar: Dünyayı Dolaşan Katiller
KOKlar küresel kirleticilerdir. Yayıldıkları yakın çevreyi kirlettikleri gibi, nehirlerle, hava akımlarıyla ve okyanus akıntılarıyla binlerce kilometre yolculuk da yapabilmektedirler. Gezegenin sıcak bölgelerinden soğuk alanlara göç ederler ve buralarda büyük oranda yoğunlaşarak yeniden Dünya yüzeyine inerler. Bugün, Kuzey Kutbu gibi çok az endüstriyel etkinlik olan uzak bölgeleri bile kirletmiş durumdadırlar.
KOK'ların Sağlık Etkileri
Artık KOK'ların tüm dünyada insanları ve doğal yaşamı tehdit ettiğine ilişkin açık bilimsel kanıtlar vardır. İnsanların KOK'lara maruz kalmasına yol açan en önemli kaynak besinler olup, özellikle de et, balık ve çiftlik ürünleri gibi yağlı besinlerdir.
Haziran 2000'de ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA), çok yağlı besin tüketen insanların dioksine maruz kalmaları nedeniyle binde bir gibi yüksek oranda kanser riskiyle karşı karşıya olduklarını hesaplamıştır.
KOK'lara maruz kalmakla ilişkili diğer sağlık sorunları
Endokrin bozuklukları, öğrenme bozuklukları, kısırlık gibi üreme sorunları, bağışıklık sistemi değişimleri, endometriosis (bir rahim hastalığı), şeker hastalığı sıklığında artış. Gelişme çağındaki genç insanlar ve yaban hayvanları, KOKlar'ın toksik etkilerinden en fazla zarar gören gruplardır. Kirleticiler plasenta yoluyla anne rahmindeki fetusa, anne sütü yoluyla da bebeğe geçerler. Anne sütü emen bebeklerin, Dünya Sağlık Örgütü'nün kalıcı organik kirletici dioksinler için belirlemiş olduğu günlük üst sınırı 144 katına kadar aştığı yolunda kanıtlar bulunmaktadır.
KOK'lar: Anlaşma
Stokholm Konvansiyonu KOKlar sorunun çözülmesi yolundaki çalışmalar için sağlam bir temel oluşturacaktır ve aşağıdaki hedeflere yönelik olarak, kimyasallarla ilgili politikalarda ve uygulamalarda dünya çapında radikal bir değişiklik getirecektir:
* Yeni KOKlar'ın Yasaklanması - KOK özellikleri taşıyan (araştırma ve geliştirme kaynaklı) yeni kimyasalların üretilmesinin ve kullanılmasının önlenmesi. Bu koşul, kimya endüstrisine artık çevre ve insan sağlığını büyük ölçekli bir laboratuvar olarak kullanamayacağı yönünde açık bir mesajdır
* Mevcut KOK'ların Kullanımdan Kaldırılması - (kirli düzine diye bilinen) 12 kimyasaldan oluşan liste ile başlayarak, UNEP tarafından acil eylem gerektirdiği saptanmış tüm mevcut KOK'ların kullanımdan kaldırılması. Yumuşak döşemeler ve elektrik malzemelerinde kullanılan bromlu alev gerileticiler gibi, KOK özellikleri taşıyan diğer mevcut kimyasallar da tedbirli yaklaşım ilkesiyle, Anlaşma'dan kullanımdan kaldırılacaklar listesine eklenebilir.
*Bu ise bir konuda bilimsel kesinlik bulunmamasının, zarara karşı korunma yolunda eyleme geçmeyi engellememesi gerektiği gerçeğinin tanınmasıdır. Geçmişte, bir sorunun dikkate alınması için, bir kimyasalın insana ve çevreye zarar verdiğinin mutlak bilimsel kanıtının olması gerekirdi ki bu çoğunlukla o zararın önlenebilmesi için çok geç olduğu anlamına gelir.
Kirli Düzine Listesinin İçerdikleri:
1. Endüstri tarafından bilerek üretilen kimyasallar: Sekiz pestisit: aldrin, endrin, toksafen, klordan, dieldrin, heptakol, mireks, DDT ve endüstriyel kimyasallar olan heksaklorobenzen and PCBler.
KOK pestisitlerinin çoğunun üretimi ve kullanımı zaten birçok ülkede yasaklanmıştır, fakat stoklar hala mevcuttur ve onlara çeşitli yollarla maruz kalan ya da onları hatalı biçimde ele alan insanlarda sorunlar yaratmaktadır. Anlaşma çerçevesinde dünyadaki tüm KOK içren pestisit stoklarının yerlerinin araştırılması gereklidir ve en önemlisi, bunların ne yapılacakları konusunda bir karara varılmalıdır. Anlaşma, atık yakmanın önemli bir dioksin, furan, heksaklorobenzen ve PCB kaynağı olduğu gerçeğini tanımaktadır. Eğer KOK stokları yakılırsa kirleticiler oratadan kaldırılmayacak, çevreye daha fazla KOKlar yayılacaktır. KOKlar Anlaşması, stokların yeni KOKlar üretmeksizin ya da KOKlar'ın doğada kalıcı olmasına yol açmaksızın yok edilmesini gerektiriyor.
Bazı ülkelerin, yukardaki bazı KOKlar'ı özel nedenlerle kullanmayı sürdürmelerine, örneğin sıtma kontrolü için DDT kullanmalarına izin verilecektir. Yine de bu tür kullanımlar kısıtlanacaktır ve bunlara yalnızca anlaşmanın yönetimden sorumlu organının düzenli toplantılarında kararlaştırılacak belli sürelerle izin verilecektir.
2. İstenmeyen endüstriyel yan ürünler olarak çevreye yayılan kimyasallar:
PCBler, heksaklorobenzenler, dioksinler and furanlar;
Tüm ülkeler, dioksinleri ortadan kaldırma çalışmasının yapılabilmesi için, dioksinleri yayan tüm maddelerin, ürünlerin ve üretim işlemlerinin yerine, dioksin yaymayan alternatiflerin kullanılması gerektiği konusunda anlaşmıştır. Her ülke hangi endüstrilerinin dioksin yaydığını belirleyecek bir envanter oluşturmakla işe başlayacaktır. Bu envanter, PVC plastikleri, kağıt beyazlatma endüstrileri gibi klor kullanan tüm endüstrileri içerecektir. Aynı zamanda, klor içeren evsel, klinik ve tehlikeli atıkları yakan atık yakma tesislerini de kapsayacaktır.
KOK'ların Kullanımdan Kaldırılması için Maddi Destek:
Gelişmekte olan ve ekonomik geçiş yapan ülkelerin, KOK kirliliğinin temizlenmesi ve KOKlar'ın yasaklanması için endüstrilerinde reform yapabilmeleri için, zengin ülkelerden maddi ve teknik destek almaları konusunda da anlaşma sağlanmıştır. Greenpeace bu anlaşmayı desteklemekte ve bu teknolojileri yaratarak, bu kimyasalları üreterek KOKlar sorununa yol açan zengin ülkelerin, sorunun çözümünde paylarına düşeni ödemesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Sonuç:
Greenpeace Stokholm Konvansiyonu'nu desteklemektedir ve KOKlar'ın kullanımdan kaldırılmasına yönelik çalışmalar için sağlam bir temel olarak kabul etmektedir. Bununla beraber Greenpeace, sözler nasıl tek başlarına çevrenin temizlenmesi için yeterli değilse, anlaşmaların da kendi içlerinde tek başlarına çözüm olmadıklarını vurgulamaktadır. Anlaşmalar, ancak hükümetler onları somut eylemlere dönüştürürlerse ve tedbirli yaklaşım ilkesine dayanan endüstriyel ve gerçek yasal değişikliklerini uygularlarlarsa etkili olurlar.
Greenpeace aynı zamanda KOKlar'ın kullanımdan kaldırılmasına yönelik olarak hemen eyleme geçilmesi için acil bir gereksinim olduğunu vurgulamaktadır. Bir kez imzalandıktan sonra, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi için 50 ülke parlamentosu tarafından onaylanması zorunludur. Bu da en az üç yıl alacaktır ve eyleme geçilmediği durumda KOKların dünyada çevreye yaptıkları baskı bu süre içinde artarak devam edecektir.
Bu nedenle Greenpeace tüm hükümetlere şu çağrıyı yapmaktadır :
*Stokholm toplantısına katılan tüm hükümetler KOKlar anlaşmasını imzalamalıdır.
*Tüm hükümetler ve endüstriler KOKlar'ın ortadan kaldırılması için hemen harekete geçmelidir. Bu ise bilinen ya da kuşkulu KOK kaynaklarının yayılımının acilen durdurulmasını ve bilinen tüm KOK kaynaklarının acilen ortadan kaldırılmasını gerektireceği gibi mevcut KOK stoklarının, KOKları ortadan kaldırmayan, aksine yenilerini üreten ve onların daha geniş alanlara yayılmalarına yol açan, atık yakma işlemi dışında kalan yollarla yok edilmelerini de gerektirecektir.
*Tüm hükümetler bütün KOKlar'ın nihai olarak bir kuşağın yaşam süresi içinde (25 yıl) kullanımdan kaldırılmaları konusunda yükümlülük almalıdır.(YÖ)