Hazırladığı kitap taslağı nedeniyle evi, ilişkide olduğu yayınevi, meslektaşının ve avukatının bürosu aranan gazeteci Ahmet Şık'ın Silivri Cezaevi'nde kaldığı koğuşu da gardiyan aramasından geçirildi.
Savcılık tebligatının cezaevine de ulaşması üzerine bugün (25 Mart) sabah saat 10 sularında cezaevi müdürleri ve gardiyanlar Nedim Şener ve Şık'ın kaldıkları koğuşta arama yaptılar.
Uygulamayla ilgili bianet'in avukatlardan edindiği bilgiye göre, kitabın nüshalarını aramak için üç hücre ve ortak alanı arayan cezaevi görevlileri, koğuştan elleri boş ayrıldılar. Şık, avukatlarına, meslektaşlarının destek için çektikleri fotoğrafların kendisine idarece verilmeyebileceğini ifade etti; "Siyasi nitelikli fotoğrafların verilemeyeceğini söylediler" dedi.
Ergenekon Soruşturması çerçevesinde Şık ile birlikte 6 Mart'ta tutuklanan gazeteci Şener, muameleyi şöyle aktarıyor: "Sabah 10 gibi gelip tüm koğuşu didik didik aradılar. Savunma hakkımız, özgürlüğümüz bu kadar kısıtlanmışken bir de aramaya maruz kaldık. Zaten tam bir kısıtlılık halimiz var. Ahmet in kitap nüshalarını aradılar ama olmadığı için bulamadılar. Bence Ahmet in kitabının bir nüshası elinde olabilmeli. Kitap nüshası elinde olmadan savunmasını nasıl hazırlayacak?"
Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu'nun dünkü yazısında kaleme aldıklarına yanıt veren Ahmet Şık, "Kitabı evimdeki ve işyerimdeki bilgisayarlarımda yazdım. Tüm kitabı ben yazdım. Kitaptaki notlar bana ait. İnceleme yapılırsa bu durum zaten ortaya çıkacak" dedi. .
Şık'ın bir sorusu da var: "Basında çıkan haberlerden kitabın hangi tarihte Oda Tv ye gönderildiğini anlayabiliyorum. Emre Uslu başta olmak üzere bizzat savcılık ya da polis eliyle Ahmet Şık'ın Ergenekoncu olduğunu kanıtlama gayretindeki medyatörlere verilen kopyalar da savcı tarafından istendi mi?"
"Sürekli demokrasiden ve basın özgürlüğünden dem vuran" Sabah, Zaman, Star ve Yeni Şafak gazetelerini eleştiren Şık, Ali Bayramoğlu dışında hiçbir yazarın kitabın taslaklarının toplatılmasına değinmemesini eleştiriyor; "Demek ki onlara göre bu Ülkede ileri demokrasi var" diyor.
"Soruşturmayı yürüten polis ve savcıların, Ahmet Şık ve Nedim Şener'in Ergenekoncu olduğunu kanıtlamaya çalışanların, Ergenekon'u sulandırma hücresi olduğunu düşünüyorum. Çok gurur duyarak söylüyorum, ben Ergenekoncu değilim Sosyalistim, cemaat mensubu olanlar da gurur duyuyorlarsa çıkıp açıklasınlar."
Şık, tutuklandığında taslak halinde bıraktığı kitabının ilk bölümü "Kimdir bu Gülen ve Cemaati?" olacaktı. Bu bölümde çıkan haberler üzerinden genel değerlendirmeler var. Finansal ve medya gücü vb inceleniyor. Bu ilk bölümde, Gülen'i bu hale Ordu'nun kendisinin getirdiği, Gülen'in hiçbir zaman ordu karşıtı olmadığı, örneğin 1980 ve 28 Şubat'ı alkışladığı işleniyor.
İkinci bölümde, bu cemaatin TSK içinde istedikleri gibi örgütlenemeyince Emniyete yöneldikleri anlatılıyor; cemaatin emniyetteki yatay ve dikey örgütlenmesi anlatılıyor.
Üçüncü bölümün başlığı "Dokunan Yanar". Kendilerine kadro açmak için cemaat komploları ile görevlerinden olduklarını iddia eden savcı ve emniyet mensuplarının hikayeleri yer alıacaktı.
Son bölümde "Devrimci Karargah" ve Hanefi Avcı. Böyle bir örgütün bulunduğu ancak Ergenekon güdümünde olduğuna inanmamız istenen ancak devlet güdümündeki bir örgüt olduğu aktarılacaktı.
Şık, bu bilgileri verirken Devrimci Karargah örgütü davasından yargılanan ve hiçbir şekilde örgüt üyesi olmadıklarına inandığı insanlar bulunduğunu kaydetti; "onları" ve "bu örgütün devletle kurduğu ilişkiyi bilmeden bu yapının içinde olanları" da tenzih ettiğini açıkladı.(EÖ)