Sezer: Türk Ulusu Bir Üstkimliktir
"Tekil devlette, ülke, ulus ve egemenlik tektir, bölünemez. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ve asli öğesi tektir ve Türk ulusudur" diyen Cumhurbaşkanı Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülke ve ulus yönünden bölünmez bütünlüğü vazgeçilmez gören tekil devlet, özel yaşam alanında kalmak koşuluyla alt kimlikleri benimser; çünkü, farklı altkimlikler toplumun zenginliğidir. Birlikte yaşayan toplulukların, kültürel haklar dışında, etnik, dinsel, mezhepsel kimliklerinin öne çıkarılması, ulus-devleti yıpratmanın ötesinde, ulusal birliğe zarar verecek niteliktedir."
Cumhurbaşkanı Sezer'in Bayram mesajı şöyle:
Değerli Yurttaşlarım,
Yüce Atatürk'ün önderliğinde kurulan Cumhuriyet'in 81. yıldönümünü, Ulusça büyük coşku içinde kutladığımız bu anlamlı günde, hepinize saygılarımı ve en iyi dileklerimi sunuyorum.
Devletimiz ve Ulusumuz, Cumhuriyet'in sunduğu olanakları en iyi biçimde kullanarak Yüce Atatürk'ün gösterdiği gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşma ereğine kararlılıkla ilerlemektedir.
Bizler, uygarlığın tüm olanaklarından yararlanan özgür yurttaşlar olarak geleceğe güvenle bakabiliyorsak, bunu Yüce Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'e ve onun kazanımlarına borçluyuz.
Ulusumuz, kendisini çağdaş dünya ile buluşturan ve özgürlük ortamı yaratan Cumhuriyet'i korumaya ve sonsuza değin yaşatmaya kararlıdır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ü, silah arkadaşlarını, kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi sonsuz gönül borcu ve saygıyla anıyorum.
Değerli Yurttaşlarım,
Yüce Atatürk'ün Samsun'a çıkışıyla başlayan bağımsızlık savaşımı, O'nun önderliğinde büyük bir inanç ve kararlılıkla yürütülmüş, tüm olanaksızlıklara karşın eşine az rastlanır bir zafer kazanılmıştır.
Bu zafer, Cumhuriyet'le taçlandırılarak, tarihimizin en büyük çağdaşlaşma ve aydınlanma hareketi başlatılmıştır.
Ulus egemenliğine ve ulusal istence dayanan, demokratik açılımları olanaklı kılan Cumhuriyet ve ardından yapılan devrimlerle, Türkiye, uygarlık yolunda önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
Cumhuriyet, çağdaşlık, eşitlik ve özgürlük getirmiş, büyük bir düşünce devrimi başlatmıştır.
Cumhuriyet rejimi, bir yurttaşlık bilinci oluşturmuş, yurttaşlar arasında eşitliği sağlayarak, herkese ülke yönetimine katılma ve ülkenin geleceğini belirleme hakkını vermiştir. Böylece, Cumhuriyet'le birlikte kendini yöneten ve yönetme hakkına sahip etkin yurttaşlar yaratılmıştır.
Cumhuriyet'in başarılarının gerisinde din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi ve çağdaşlığın temeli olan laiklik ilkesi yatmaktadır. Türk Aydınlanma Devrimi'nin ekseni olan laiklik ilkesi, çağdaşlaşma ve toplumsal dönüşüm tasarımını hedefine ulaştırmıştır.
Özgür bireyin ortaya çıkmasını sağlayan laiklik ilkesi, toplum ve cemaat baskısını engellemiş, bireylerin yaratıcılıklarını harekete geçirmiştir.
Dinsel kurallarla yönetilen bir devletten, bireyi yücelten çağdaş devlete geçişi anlatan laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti, art arda gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki düzenlemeler sayesinde, uygar dünya ile hızla bütünleşmiştir.
Cumhuriyet'in 81 yıllık kazanımları, "Türk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir" diyen Yüce Atatürk'ün haklılığını ortaya koymaktadır.
Türk Ulusu, Atatürk'ün gösterdiği yolda ilerlemiş, O'nun devrim ve ilkelerini kısa sırada özümseyerek Cumhuriyet'i yaşam biçimi olarak benimsemiştir.
Cumhuriyet, siyasal, toplumsal ve kültürel alanda bir yenilenme, çağdaşlaşma ve aydınlanma tasarımıdır. Yüce Atatürk, "Cumhuriyet yeni ve sağlam esaslarıyla Türk milletini emin ve sağlam bir gelecek yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibarıyla, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur" sözleriyle bunu anlatmıştır.
Tam bağımsızlık ve ulus egemenliğine dayanan Cumhuriyet rejimi, Yüce Atatürk'ün çağdaş, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletini gerçekleştirme inancının temel dayanağı olmuştur.
Çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü bir yönetim biçimiyle demokrasiyi geliştirmek ve Ulusumuzu, gönenç içinde uygar ve ileri bir toplum düzenine ulaştırmak Cumhuriyet'in en büyük ereğidir.
Cumhuriyet'i tüm ilke ve değerleriyle benimsemeyi, korumayı ve geliştirmeyi temel alan Cumhuriyetçilik ilkesi, Türkiye'nin hedeflerine ulaşması sürecinde Atatürk'ün diğer ilkeleri gibi Ulusumuza yol göstermiştir.
Değerli Yurttaşlarım,
Cumhuriyetimizin 81. yılını kutladığımız bu günde, yurdun ve ulusun bölünmez bütünlüğünü korumaya andiçmiş bir Cumhurbaşkanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin çok önemli gördüğüm bir niteliği üzerinde durmak istiyorum.
Anayasamızın değiştirilemez kuralları arasında yer verilen 3. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütündür. Bu düzenleme ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi kurallaştırılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken "tekil devlet" modeli benimsenmiştir. Bu nedenle, anayasal kuralın değiştirilmesinin önerilmesi de yasaklanmıştır.
"Tekil devlet"te, ülke de, ulus da, egemenlik de tektir ve bölünemez.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ve asli öğesi tektir ve Türk Ulusu'dur. Egemenlik kayıtsız koşulsuz Türk Ulusu'nundur.
Türk Ulusu, siyasal bir kavramdır ve "Atatürk Milliyetçiliği" esasına dayanır. "Atatürk Milliyetçiliği" akılcı, çağdaş, uygar ve barışçı bir ulusçuluk anlayışıdır.
"Atatürk Milliyetçiliği", Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi "Türk Ulusu"ndan sayan; etnik köken, dil, din ve mezhep gibi nedenlerle yapılacak her türlü ayrımcılığı reddeden, birleştirici ve bütünleştirici bir anlayışı içerir.
Anayasamızda benimsenen ulusçuluk da, etnik köken, dil, din, mezhep gibi benzerliklere değil; yazgı, kıvanç, tasa ve ülkü ortaklığına ve birlikte yaşama isteğine dayanan ulusçuluk anlayışıdır. Türk Ulusu'ndan sayılmanın tek koşulu vatandaşlık bağıdır. Bu, Anayasa'nın 66. maddesinde, "Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" söylemiyle açıkça vurgulanmıştır. Maddede, Türk olmak etnik kökenle değil hukuksal bir bağla "Vatandaşlıkla" ilişkilendirilmiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında oluşan bu tanım 1924 Anayasası'na da aynı biçimde girmiştir. Bundan etnik bir anlam çıkarmak doğru olmaz.
"Türk Ulusu" kavramı Türkiye'ye gönül bağı ile bağlı olan herkesi kapsamaktadır. Yüce Önder Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" özlü sözü bunu en iyi biçimde anlatmaktadır. Çünkü, bu söyleyişte "Türk olana" değil, "Türküm diyene" denilmiştir.
Bütün bunlardan çıkaracağımız sonuç; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinde bulunan ve anayasalarda da yer verilen Türk Ulusu kavramının bir üst kimlik olarak kullanıldığıdır.
Yüce Atatürk'ün deyişiyle, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir".
Ulusal Kurtuluş Savaşı, toplumun bünyesinde barındırdığı tüm etnik ve dinsel öğelerin katılımıyla yapılmış, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla bu öğeler, "Türk Ulusu" çatı kimliğinde, onurlu biçimde temsil edilmişlerdir.
Ülke ve ulus yönünden bölünmez bütünlüğü vazgeçilmez gören tekil devlet, özel yaşam alanında kalmak koşuluyla alt kimlikleri benimser; çünkü, farklı alt kimlikler toplumun zenginliğidir.
Birlikte yaşayan ve kaynaşmış toplulukların, kültürel haklar dışında, etnik, dinsel ya da mezhepsel kimliklerinin öne çıkarılması ulus devleti yıpratmanın ötesinde, ulusal birliğe zarar verecek niteliktedir.
Değerli Yurttaşlarım,
Cumhuriyetimizin 81. yıldönümünü kutlarken, dış politikaya ilişkin kimi konulara da bu fırsattan yararlanarak değinmek istiyorum.
Değişim rüzgarlarının güçlü biçimde duyumsandığı, koşulların her geçen gün farklılaştığı bir dünyada yaşadığımızı gözününde bulundurmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bölgemizde yaşanan kapsamlı değişimler, kuşkusuz Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirmektedir. Ülkemizin gönenç, istikrar ve güvenliğini ilgilendiren bu konuların dikkatle izlenmesi ve ulusal çıkarlarımızın gerektirdiği önlemlerin alınması yönünde özenle çaba gösterilmesi, içinde bulunduğumuz dönemde daha da büyük önem taşımaktadır.
Uluslararası alanda karşımıza çıkan sorunlara akılcı çözümleri üretmeyi sürdürebilme yeteneğimiz, Türk Ulusu'nun geleceğe güven ve umutla bakmasını sağlamaktadır. Kararlı, ileriyi düşünen, girişimci, ön alan ve çözümden yana yaklaşımlarımızın, Cumhuriyetimizin uluslararası alandaki konumuna ve saygınlığına giderek daha fazla güç kazandırması sevindiricidir.
Komşularımızla iyi ilişkiler kurmaya yönelik çabalarımız, günümüzde de dış politikamızın temelini oluşturmaktadır. Bu çabalarımızın giderek daha fazla sonuç vermekte olduğunu mutlulukla gözlemliyoruz. Komşularımızla ilişkilerimizde sağlanan ilerlemelerin güçlenerek sürdürülmesi, en içten dileğimizdir.
Avrupa Birliği üyelik sürecimizin olumlu biçimde sonuçlanması için üzerimize düşeni yaptığımıza inanıyoruz. Adım atma sırası artık Avrupalı ortaklarımızdadır. Bu gerçeklerin bilincinde olan Türk Ulusu'nun haklı beklentisi, 17 Aralık 2004 tarihinde yapılacak Avrupa Birliği Konseyi'nde katılım görüşmelerine 2005 yılının ilk aylarında başlanması kararının alınması ve ülkemize yönelik ek bir koşul getirilmemesi, ayırımcılık yapılmamasıdır.
Türk ve dünya kamuoyu önünde içtenlik ve inandırıcılık sınavı verecek olan Avrupa Birliği üyesi ülkelerin, nesnel, tutarlı ve yapıcı bir tutum benimsemelerini ve ülkemize farklı ölçüt ve yöntemler uygulamamalarını umuyoruz.
Cumhuriyet Bayramlarını kutlarken her geçen yıl ülkemizde sağlanan ilerlemeleri gözlemleyince, bugüne kadar yaptıklarımızın, üyelik görüşmelerine başlayınca başaracaklarımızın bir güvencesi olarak görülmesinin yerinde olacağına inanıyoruz.
Üyelik görüşmelerimizin zorlu geçeceğinin bilincindeyiz. Üyeliğimizin gerçekleşeceği dönemde ülkemizin her alanda ulaşmış olacağına inandığımız düzey, bugün Avrupa kamuoylarında tartışma konusu olan kimi öğelerin büyük ölçüde ortadan kalkması sonucunu verecektir.
Öte yandan, Türkiye'deki kapsamlı değişim sürecinin önümüzdeki yıllarda da süreceği ve buna koşut olarak, Avrupa Birliği'nin de aynı kalmayacağının unutulmaması önem taşımaktadır. Her genişleme dalgasıyla yeni boyutlar elde eden Avrupa Birliği'nin, Türkiye'nin üyeliğiyle sağlayacağı kazanımları da kapsamlı biçimde değerlendirmesi gerekmektedir.
Değerli Yurttaşlarım,
Cumhuriyet'in 81 yıllık kazanımları, onurlu bir Ulus olarak geleceğe güvenle bakmamızı olanaklı kılmaktadır. Bununla birlikte, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve işsizlik gibi kimi önemli sorunlarımız vardır. Ancak, ülkemizin ve Ulusumuzun potansiyeli doğru kullanıldığında tüm sorunlarımızı aşacak güce sahip olduğumuzdan kuşku duymuyoruz.
Türkiye, içinde bulunduğumuz dönemde, ülkemizi geleceğe taşıyacak tasarıları sürdürmeli ve bunlara gerekli kaynağı ayırabilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti, köklü, büyük ve güçlü bir devlettir. Laik, demokratik ve çağdaş yapısıyla pek çok ülke için örnek durumundadır. Bu büyüklüğe yaraşır biçimde, birlik ve dirliğimizi her zaman korumalıyız.
Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkılması, Cumhuriyet'in tüm değerleriyle sonsuza değin yaşatılması hepimizin ortak sorumluluğudur.
Tüm yurttaşların, kurum ve kuruluşların, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da belirtilen niteliklerini korumak ve bunlar yönünden taraf olmak zorunda olduklarını bir kez daha anımsatmak istiyorum.
Yurttaşlarımızın bu bilinçle, Cumhuriyet'in çevresinde kenetleneceğine ve O'nu yeni eserlerle yücelterek geleceğe güçlü biçimde taşıyacağına inancımız sonsuzdur.
Büyük Önder Atatürk'ün, "Cumhuriyet, ahlaki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir." sözü, Cumhuriyet'in erdemli bireylerin yaşatacağı bir rejim olduğunu göstermektedir.
Yüce Atatürk'ün, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Meclis'e verdiği "Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır!" iletisi, aslında bizlere yüklediği büyük bir sorumluluktur. Bunu unutmadan çalışacak, ülkemizi aydınlık yarınlara taşıyacağız.
Cumhuriyet'in anlam ve kazanımlarının çok iyi özümsenmesi, 81 yıllık başarılarımızı katlayarak artıracaktır. Ulusumuzun ortak bilinci, birlik ve beraberliği bu süreçte en büyük gücümüz olacaktır. Ulusal birliğimizi zayıflatmaya yönelik hareketlere asla izin vermeyeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, yurt içinde ve dışındaki yurttaşlarımızın Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyor, tüm yurttaşlarımıza esenlikler diliyorum."