ABD'nin aleni soykırımı
ABD askeri görevlileri 300 bin Iraklı asker ve sivilin öldürüleceği hesabını yapıyorlar. Birleşmiş Milletler en az 10 milyon Iraklının öldürüleceği, yaralanacağı, yerinden edileceği ve travma yaşayacağı tahmininde bulunuyor.
Almanların Slavlar, Çingeneler, Yahudiler ve eşcinsellere karşı yürüttüğü soykırım politikasının aksine, ABD soykırımı açıkça tartışılan ve harcı alem kitle iletişim araçları tarafından hava tahminleriyle aynı normal ses tonu ve imgeler aracılığıyla görev-şinas bir biçimde sunulmakta olan bir kamusal bilgidir.
Büyük saygıdeğer haber medyası, New York Times, Washington Post ve Los Angeles Times Generaller, Bakanlar ve Başkan'ın kitle imha taktik ve stratejileri hakkındaki görüşlerini, bazen tam metin, bazen de özetle baş sayfalarından duyurmaktadırlar. Editoryal sayfaları da hoşnutsuzluğun yansıdığı yerler değildir.
Bu kitle imha silahları Ortadoğu'da yoğunlaştıkça ve ABD birlikleri kitlesel bir işgale hazırlandıkça, büyük medya okuyucularını "insani çıkar" hikayeleri, birbirlerine gözyaşları içinde sarılan çiftler, bayrak sallayan vatansever anneler ya da soykırımcı bir savaşa katılırken çalışanlarının sağlık harcamalarını üstlenme teklifinde bulunan hayırsever patronlara dair hikayelerle oyalamaktadır.
Deodorant reklamı arasında savaş haberi
Kamuya açılmış, önceden hazırlanmış soykırımcı savaş hazırlıkları medya tarafından son basketbol maçları, en son Hollywood skandalları, hava durumu ve tabii deodorant, araba reklamları ile borsa raporları ile birlikte sunulmaktadır.
Kitle iletişim araçları soykırımı sıradan insanların gündelik hayatı ile bütünleştirmeye girişmektedir. Milyonlarca insanın öldürülmesi, yaralanması, yerlerinden edilmesi - tıpkı yerel medyanın vatandaşları geceleri kapılarını kilitlemeleri konusunda uyarması gibi, basit bir "güvenlik önlemi" haline getirilmiştir. Büyük medya psikolojik olarak bu soykırımın icracılarının ABD'yi mahvetmek isteyen dünya çapındaki bir komplonun kurbanları olduğuna ve Iraklı soykırım kurbanlarının da saldırganlar olduğuna ikna etme girişimi içindedir.
Medya-kökenli kitlesel politik paranoya soykırım savaşını başlatmaya hizmet etmektedir. Büyük medya her gün yeni bir terörist icat etmekte, temelsiz iddialar yayınlamakta, küçük kazaları büyütmekte, Colin Powell'ın Güvenlik Konseyi'ne sunduğu fabrikasyon kanıtları yayınlamakta - sonra bunların Birleşmiş Milletler (BM) denetçileri tarafından sistematik bir dikkatle reddedilmesine yer vermemektedir.
Tüm dünyada Birleşmiş Milletler üyelerinin telefon, faks ve e-maillerinin casuslandığı haberleri yayınlanmakta --ama bunlar ne New York Times, ne de Washington Post'ta yer bulmaktadır.
İsraille bağlantılı sağcı Yahudi siyasetçilerin (Wolfowitz, Perle, Cohen, Kagan, Abrams vd) etkili rolünden bahsetmeye cüret eden (Kongre üyesi Moran gibi) bazı kamu görevlileri anti-Semit olarak ilan edilmekte ve 1930'lardaki Stalin eleştirmenleri gibi, açıkça tükürdüklerini yalamayla ve aşağılayıcı bir kendi kendini yalanlama işine zorlanmaktadır. Bunu reddedenler uzun süreli kamu hizmeti kariyerlerini kaybetmektedirler.
Bush'un yaratılış teorisi
Washington'un soykırım girişimi bazı fanatik ideolojik çizgiler tarafından desteklenmektedir. Bush, bilimsel topluluğun hilafına, orta okullarımız ve kolejlerimizde okutulan geleneksel bilimsel evrim bilgilerini reddederek, yaratılışa dair İncil hikayelerinin geçerliliğini savunan bir Hıristiyan köktendincisidir.
Birçok eski alkolik gibi o da Hıristiyan köktendinciliğine federal hükümet salonlarında İncil okumaya varacak denli büyük bir hevesle sarılmaktadır. Tanrının (Florida'daki seçimlere hile karıştırmak ve yüksek mahkemeye atanan Cumhuriyetçiler gibi ilahi bir müdahale yoluyla) kendisinin başkan olmasını istediğini iddia etmekte ve ulusu Irak halkının soykırımını meşrulaştıran bir tarzda şeytana karşı verilen bir haçlı seferine sürmektedir.
İkinci güçlü ideolojik çizgi sürekli savaş doktrininin ideolojik mimarları olan sağcı militarist Yahudi siyasetçiler tarafından benimsenen, İsrail devletine, onun Ortadoğu'da daha da yayılması ve egemen olmasına fikrine fanatik bağlılık ve sadakat çizgisidir. Üçüncü güçlü çizgi, ABD askeri gücünün aynı anda iki, üç ya da daha fazla imha savaşını yürütme kuvvetinde olduğuna inanan ve dünya egemenliği isteyen Rumsfeld ve Condeleeza Rice gibi ultra-militarist sivil ideologların çizgisidir. Dördüncüsü ise, soykırımı kendi politik konumunu gelecekteki bir başkan adaylığına yönelik biçimde güçlendirmenin aracı olarak gören Colin Powell gibi oportünistlerin çizgisidir.
Bush yönetimindeki bu aşırı dinci, etnik ve militarist görüşler bileşimi taammüden soykırımın arkasındaki itici gücü oluşturmaktadır. "Tanrının seçtikleri", "seçilmiş insanlar" inancı, milyonlarca Iraklı kurbanın kaderleri konusundaki kuşkuları temizlemekte ve gelecekte Suriye, İran, Kuzey Kore, Libya -ve hatta Rumsfeld'in baş askeri danışmanı Richard Perle'i alıntılamak gerekirse "anti-Semitik Avrupa"daki- yeni kitle cinayetlerine giden siyaset yolunun önünü açmaktadır.
Medyanın meşrulaştırdığı soykırım
Saygıdeğer büyük medya, onun yüce gazetecileri ve neşeli editörleri bu fanatik ideolojik yöneticilerin aşırılık politikalarını meşrulaştıran söyleşiler sunmaktadırlar. Gelecekteki kitle cinayetleri hakkında neşeli ya da düşünceli bir yüzle açıklamalar yapan ve tıpkı amcanıza benzeyen önemli görevlilerin fotoğraflarını yayınlamaktadır.
ABD kitle medyasının en berbat suçu vahşi bir işgalin hazırlıklarını "normalleştirme" biçimidir. Tıpkı İsrail'in Filistinli muhaliflere yönelik sürekli cinayetlerini normalleştirirken olduğu gibi. Büyük medya, soykırım planlarını, ABD savaş ağalarıyla yapılan yanlı söyleşiler yoluyla teknik detaylarıyla tartışılabilecek bir şeye, gündelik bir "olaya" dönüştürerek bu suçun ahlaki, insani ve siyasi boyutlarını yok saymaya çalışmaktadır.
Neşeli askeri sözcü bayan, "9.5 tonluk bir bomba hayal edin" demektedir -"sadece 7.5 ton çeken'Papatya Biçen'den bile büyük." "Daha büyükse, daha iyidir", diye onaylamaktadır militaristler. "Ortadoğu'yu yeniden düzenlemenin ve şeytandan arındırmanın daha hızlı, daha az maliyetli bir yolu" diye şakımaktadır Hıristiyan köktendinciler ve Likudçu siyonistler korosu.
Hiç kimse 1991 Şubat ayının berrak bir akşam vakti Amiriya sığınağına düşen Cruise füzeleri tarafından küle çevrilen 400 Iraklı sivilin imgelerini hatırlamak istememektedir. Daha saldırgan ve zalim bir emperyal sistemi ya da saygıdeğer, ödlek haber medyasının dediği gibi .... "Pax Amerikana"dan yararlanmak üzere hayatta kalabilecek olan Iraklılar için "umut ederiz ki daha barışçıl bir dünya" kurmak üzere büyük bir uyum içinde çalışan çeşitli mütevazı sesler.
Ama Irak'ı 11 Eylül'le ve El-Kaide ile kabaca ilişkilendiren tüm sınırsız propagandaya karşın, büyük medya milyonlarca ABD vatandaşını ikna etmeyi başaramadı. Yüzde 40'dan fazlası savaşa karşı çıkıyor, daha az bir yüzdesi ise BM kararı olmaksızın savaş istemiyor. Büyük medyanın ve devletin birleşik gücü neden on milyonlarca Kuzey Amerikalıyı ikna etmeyi başaramadı?
Bunun nedenleri arasında boş kanıtlara dayanan saldırgan bir savaşın ahlaki sonuçları; yeni terörist saldırılardan duyulan korku; derinleşmekte olan iç ekonomik krizle ilgili kaygılar; politik yalıtılmıştık duygusu ya da yurtdışında savaşa karşı çıkan milyarlarla dayanışma duygusu; ve belki de daha derinlerde bir yerde, savaş makinasını çalıştırmakta olan aşırı fanatiklerin denetimden çıktıkları, onların mistik dini ve militarist inançları ve dış maceralarının bu ülkeyi görülmedik türde felaketlere sürükleyeceği önsezisi sayılabilir.
Birçok ABD vatandaşı gündelik yaşamlarını sürdürüyor, yine çok uzun saatler boyunca televizyon seyrediyor, dağlar gibi ucuz "hazır gıda" tüketiyor, iş güvencesizliği üzerine dedikodu yapıyor ve aileyle topluma dönüyorlar. Gözlerinin önünde, her gün, bu saldırgan savaşın meşrulaştırılması çalışmaları, sonrası için hiçbir dış destek olmayan, hiçbir inandırıcı teze dayanmayan tek taraflı kitle imha hazırlıkları yaşanıyor -açık sert saldırganlık artık giderek daha fazla sayıda ve her yaş grubuyla kesimden Kuzey Amerikalıyı şok ediyor. Dışarıda sokaklarda binlerce kent, şehir ve köyde savaş karşıtı protestolar sürüyor.
Savaşa karşı çıkanlar da var
Onları alternatif haber kaynaklarına ve daha eleştirel olan dış basına bağlayan web siteleri var. "Bizim adıma değil" diyerek savaşa karşı çıkan çok sayıda ünlü ve yazarın sesi duyulmaya başlandı. Savaşı tartışan ve savaşa karşı çıkmaya karar veren arkadaşlar, komşular var.
ABD'yi Wall Street yatırımcılarından araba tamircilerine dek uzanan büyük bir belirsizlik ağı sarmış durumda. Petrol fiyatları yükseliyor, sürdürülemez açıklar gelecekteki enflasyon hakkındaki tartışmaları kışkırtıyor ve savaş karşıtı gösteriler büyüyor. Büyük medya, savaşı meşrulaştırmak için başvurduğu muazzam çabalara karşın, halkı harekete geçirmeyi başaramadı. Gelecek için umut var. (NK)
* 13 Mart'da rebelion.org sitesinde de yayınlanan yazı sendika.org sitesinden alınmıştır.