* Fotoğraf ve haber: Mezopotamya Ajansı (MA)
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'nun (KESK) İstanbul Şişli'de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde, "Savaş, göç, mültecilik kıskacında emek" başlıklı sempozyum gerçekleştirdi.
İki gün sürecek sempozyumun ilk gününün birinci oturumunda bugün (24 Eylül) Doç. Dr. Hikmet Öğüt moderatörlüğünde "Göçmen ve Mülteciliğe Yol Açan Faktörler ve Sonuçları" başlığı tartışıldı.
Sempozyumda konuşan KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, Türkiye'de mültecilere dönük bir nefret söyleminin geliştiğini ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının buna karşı çözüm bulamadığını söyledi: "Enternasyonalist bir dayanışmayla mücadele edeceğiz."
"Çözüm değil, sorun üretiyorlar"
Sempozyumda ilk olarak KESK Eş Başkanı Bozgeyik söz aldı. Suriye'de 2011 yılında başlayan savaştan sonra milyonlarca mültecinin Türkiye'ye geldiğini ve aynı zamanda farklı kıtalardan da göçlerin olduğunu hatırlatan Bozgeyik, özetle şöyle konuştu:
"Bugün açısından Birleşmiş Milletleri'n (BM) açıklamış olduğu raporlara baktığımızda, 2020 yılı raporlarını değerlendirdiğimizde, Türkiye'de 4 milyonu aşan sığınmacının yanı sıra 1 buçuk milyona yakın kayıtlı ve kayıtdışı göçmenin Türkiye'de yaşamak zorunda kaldığını söyleyebiliriz. Ve toplam sayılarının 7-8 milyona ulaştığını ifade edebiliriz.
"Özellikle ülkemizde AKP iktidarının göçmen ve mültecilerin giriş, kalış ve iş güçlerine katılmalarına dair son 10 yılda oluşturduğu yasal mevzuat ve güvenlikçi iş politikaları, toplumsal sorunlara çözüm üretmekte yetersiz kalıyor ve sürekli bir sorun alanı üretiyor."
Kürtlerin köy boşaltmalarıyla zorla göç ettirildiklerini hatırlatan Bozgeyik, bu dönemde de aynı şeyin Suriyelilerin, Afganların ve Pakistanlıların başına geldiğini söyledi. Bozgeyik, "Bunların yaşanmasının tesadüf olmaması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Zorla yerinden edilme
Bozgeyik'in ardından söz alan Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) Türkiye Ofis Direktörü Numan Özcan, İLO olarak mülteciler için önemli çalışmalar yürüttüklerini söyleyerek çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi.
Özcan'ın ardından "Göç, Göçmen ve Mülteci Kavramsallaştırmaları" konusunu ele alan Doç. Dr. Suna Gülfer Ihlamur Öner ise birçok araştırmacının "zorunlu göç" tanımını kullanmaktan imtina ettiğini belirtti.
Zorunlu göçün sığınmacı ve mültecilerin ülke içerisinde zorla yerinde edilmesini kapsadığını söyleyen Öner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu yerinden edilme sadece savaş ve yaygınlaşmış şiddet nedeniyle olmuyor. Büyük projeler, barajlar, doğal afetler, iklim değişikliği gibi nedenlerle de ülke içerisinde yerinden edinme zorunlu göç kapsamında ele alınıyor artık."
"Hayatlarını idame ettirmekte zorlanıyorlar"
"Mülteci Emeği" konusunu anlatan Prof. Kuvvet Lordoğlu ise mültecilerin Türkiye'yi Avrupa'ya geçmek için geçiş olarak kullandığını belirtti.
Lordoğlu, mültecilerin geçici bir süre bile olsa yine de hayatlarını idame ettirebilmek için çalışması gerektiğini söyledi.
Mültecilerin Türkiyeli çalışanlara oranla daha az bir ücret aldıklarını belirten Lordoğlu, mültecilerin bundan dolayı hayatını idame ettirmek zorlandığına ve ortada bir emek sömürüsünü olduğuna işaret etti.
Lordoğlu, özetle şöyle konuştu:
"Mevsimlik tarım işinde çalışan işçiler var. Afganların çobanlık yaptığı, Suriyelilerin diğer çalışma alanlarında çalıştıklarını görmek mümkün. Kentlerde küçük sanayi ve imalat saniyede çalıştıkları biliniyor. Küçük oranda da kendi iş yerlerini açtıkların görüyoruz. Özellikle Güney Doğu'da Urfa, Mardin, Hatay, Antep gibi ilde Suriyeli gelen göçmen sayısı fazla olduğunu..."
"Türkiye, mültecilere en temel haklarını vermeli"
Küresel Mülteci Politikalar Merkezi üyesi Patrick Taran da Türkiye'nin mültecilerle ilgili taraf olduğu sözleşmenin içeriğine uyarak mültecilerin en temel haklarını teslim etmesi gerektiğini belirtti.
Birçok gelişmiş ülkede iş gücünün göçmen işçilerden oluştuğunu söyleyen Taran, "Türkiye'de BM rakamlarında göre 6 milyon uluslararası göçmene sahip. Ancak daha geniş kaynaklardan alınan bilgilere göre 7 milyondan daha fazla olduğu belirtiliyor" dedi.
Teknolojinin artık işçilerin yerini aldığını ve geliştikçe işçilerin çalışma oranın gittikçe düştüğüne ifade eden Taran, artık başka ülkelere göç eden insanların iş bulmakta zorlandığını ve teknolojiyle sermayedarların kalkınmayı tercih ettiğini söyledi. (SD)