Savaş Devletlerin Düzenlediği Terördür
Tahakküm ve Savaş ve Karşıtları İnisiyatifi'nden İnci Ağlagül ve Uğur Yorulmaz geçen yıl ABD'nin Afganistan'ı bombalamaya başlaması sonrasında, Beyoğlu'ndaki TÜYAP Fuar Merkezi'nde savaştan çıkmış yaralıları temsil eden giysilerle ve üzerlerine kan yerine kırmızı boyalar sürerek savaşı protesto etmişti.
Savaşa karşı tavırlarını iki saat süren bu eylem sırasında dağıttıkları bir bildiriyle açıklayan iki genç, medyanın kendilerini görmezden geldiğini söylüyor.
İnisiyatifin savaş karşıtı bildirisi
Yine bir yerler bombalanıyor. Bizlerden uzakta bir yerler. Genellikle biz bu kentte yaşayanlar, kaç kuşaktır, savaş denilen şeyi uzak ve "başkaları"nın başına gelen bir şey olarak algılıyoruz.
Bize, "yetkililer" tarafından çeşitli nedenler sıralanıyor: "Teröre karşı" vb. Biz de muhtemelen, savaşın silahlarla yapılan bir şey olduğunu, silahların ve silahlı bütün kuvvetlerin insan öldürmek üzerine geliştirildiğini ve oluşturulduğunu unutuyoruz ve bu "nedenler" üzerine yoğunlaşıp, siyasi eğilimlere göre tutumlar ediniyoruz.
Oysa korkunç miktarda kurşun ve metal yumuşak insan bedenlerine dalar ve parçalarken, bizce savaşta şu ya da bu tarafı tutmak suça ortak olmaktır, tahakkümü onaylamaktır. Her bomba, düştüğü yerdeki bütün hayatı öldürüyor, canlı kalanlarıysa (insan, hayvan, çevre) yıllar, belki bir ömür boyu sürecek acılara mahkum ediyor. Böyle bir şeyi kim isteyebilir? Ancak hayatlarımızın dizginlerini ellerinde tutmakta kararlı müstebitler!
Bize gereken taraflı değil, tavırlı olmak.
Afganistan'ın bombalanması, New York'daki İkiz Kuleler'e yapılan saldırıda hayatlarını korkunç bir şekilde kaybeden insanları geri getirmeyecek. Muhtemelen acılı yakınlarının içini de serinletmeyecek. Ya da serinlettiğini düşünün! Başka bir ülkede parçalanan, delinen çocuk, kadın, erkek, hayvan bedenlerinin bir başka coğrafyadaki acıya merhem olması düşünülebilir mi? Peki intikam değilse nedir savaşın amacı? Başka ne olabilir? Yaraları azdırıyor. Bir kötülük bin kötülüğü ayaklandırıyor. Terör her zaman terörü getiriyor ve savaş denilen şey de devletler tarafından organize edilen ve "meşru"laştırılan terörden başka bir şey değil.
Tenezzül edip okuduğunuz bu bildiriyi kaleme alan bizler, her türlü teröre ve savaşa karşıyız. "Nedenler" üzerine politik yorumların hiç birine heves göstermeden bütün savaşları lanetliyoruz ve bu bizim için ahlaki bir sorun. Tıpkı bu konudaki duygularımız gibi tartışmaya açmayacağımız bir mutlak: Bizler insan öldürmeyi ve herhangi bir insan topluluğunun çıkarı için ölmeyi reddediyoruz. Şiddet tahakkümün dilidir. Onu savunmak bizi bozar; her zaman her koşulda yeğlediğimiz özgürlüktür.
Savaştan, savaşlardan medet uman bütün kadınlar ve erkeklere sesleniyoruz: kendinizi düşünün! Kendinize ve sevdiğiniz başka insanlara hangi nedenle ölümü önerebilirsiniz? Öldürme ve öldürülme kanlı, berbat işlerdir. Filmlerde görülebildiği gibi "temiz" olmuyor hiç "temizleme" işlemleri!
Savaşlardan medet ummayan, savaş karşıtı bütün kadın ve erkeklere uzanmak istiyoruz: buradayız; sizin gibi hissediyoruz. İçimizi tutuşturan zorbalık karşıtlığı; dangalak bir hoyratlığa boyun eğemeyen özgürlük duygumuz bizi sizinle birleştiriyor!
Şu televizyonlardan izlediğimiz ateş topları savaş işte: Tek farkı gerçek hayattan -tenimize değmiyor. Ama içinde hissetmek, rıza göstermemek, dayanışmak, itiraz etmek için illa bizim kollarımızın bacaklarımızın kopması, bizim sevgililerimizin kaybolması, bizim çocuklarımızın bir gün okuldan dönememesi, bizim yaşadığımız yerin birden dünya coğrafyasından silinmesi gerekmiyor!
Başkaları biziz. (ÖG/FA/BB)