Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında konuştu.
“Asgari ücreti yeniden düzenleyin”
Sancar özetle şunları söyledi:
Ekonomik sorun: Büyük bir krizin içine sürüklenmiş ve insanlarımızın büyük çoğunluğu yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşıyor. Bu iktidarın bilinçli politikalarının sonucudur. Çünkü bu iktidar halka değil sermayeye, ülkeye değil ranta sömürüye ayırıyor kaynakları. O nedenle ülkede yoksulluk açlık sefalet kol geziyor. En son hafta sonu Malatya’da gördük bunu ama gittiğimiz başka şehirlerde de tablo değişmiyor.
Belki bazı bölgelerimizde ve şehirlerimizde çok daha ağır sorunlar yaşanıyor. Bunların hepsi bu ülkenin içine sürüklendiği bilinçli politikaların ve çöküşün ürünüdür. Bir çöküş yaşanıyor. Bu iktidarın onca yıldır sürdürdüğü politikalarla ülke yoksullaşıyor, insanlarımız perişan hale sokuluyor.
Asgari ücretin yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz, kanun teklifi veriyoruz. Diyoruz ki 3 ayda bir yenilenmeli ve enflasyona göre yeniden ayarlanmalıdır. Sadece asgari ücret değil bütün ücretler için geçerli. Oysa iktidar asgari ücretin artırılması konusunda çelişkili açıklamalarla şaşkınlık içinde ne yapacağını, halka ne anlatacağını bilmeden hareket ediyor. Bir bakıyorsunuz yakında asgari ücrete zam yapılacak diye bir bakan çıkıyor sonra AKP genel başkanı cumhurbaşkanı bunu yalanlıyor yani asgari ücrete ancak aralık ayında zam yapılacağını söylüyor. Kendisinin bir sözünü aktaracağım.
Erdoğan’ın sözü şu: Vicdansızlık yaparak milletin aşına ekmeğine işine göz dikenlere acımayacağız. Kim bunlar? Esnaf mı, küçük üretici mi, emekçi mi, emekli mi kim bunlar? Milletin aşına ekmeğine geçimine göz dikenler kimler. Bu iktidardır. Biz buradan ilan ediyoruz. Milletin aşına, ekmeğine, geçimine göz dikenlerden mutlaka hesap soracağız. Bunların kim olduğunu bu halk biliyor ve vicdansızlığın nereden geldiğini de biliyor. Zamanı gelince bir fatura olarak bu iktidarın karşısına çıkaracaklar.
"Direnenler hep kazandı"
Kobane davası: Belki bizim eksikliğimizdir, belki yeterince kanal yaratamıyor olabiliriz arkadaşlarımızın sesini bu ülkenin bütün insanlarına ulaştırmak için. Evet medya kontrol altında, iktidar her şeyi kontrol ediyor, seslerimizi kısmak için her yolu deniyor ama yine de yol bulmak zorundayız. Orada her gün adalet, barış hak hukuk ve demokrasi adına söylenen sözleri tarihi yazıyor ama bizler bu sözleri en geniş kesimlere ulaştırmakla yükümlüyüz. Bu yükümlülüğümüzü yeterince yerine getiremiyorsak arkadaşlarımıza özeleştiri veriyoruz. Ama uğraşacağız, çabalayacağız. Yol yaratacağız yolların tamamı kapatılırsa yeni yollar inşa edeceğiz. Etmek zorundayız.
Sahte belgeler sahte gizli tanıklar savunma hakkının kısıtlanması mahkemeye gidiş gelişlerdeki işkenceler yaşanan hukuksuzluklar hepsi bu davanın kumpas davası olduğunu ortaya koyuyor. Ne yapacaklarını şaşırmışlar, hangi yolu deneyeceklerini bilemiyorlar. O nedenle tek yolda ilerliyorlar. Pişkinlik, yüzsüzlük ve tabii bunların ortak paydası olan vicdansızlık. Yolu bu şekilde gidebileceğini sanan çok zalim çıktı tarihte, geçmişte başka ülkelerde ve bu topraklarda.
Ama direnenler hep kazandı. Bunu biliyoruz. Hak ve hakikat mutlaka kazandı. Bunu biliyoruz burada da aynı şeyi bir kez daha göstereceğiz. Arkadaşlarımız onurla direniyor, hak hukuk adalet için bu ülkeye eşit ortak yaşamı ve demokrasiyi getirmek için konuşuyor ve ayakta dimdik durarak sözlerini her yere söylüyor. Selam olsun bu arkadaşlarımıza selam olsun bu yolda direnen bütün yoldaşlara direnen bütün emekçilere.
Örnekler saymak istiyorum. Bu kürsüden bunları halka duyurmak vazifemizdir. Mahkeme davanın seyrini değiştirmek için zorlama yöntemlerle daha önce belirlediği müştekileri arıyor davaya katılmalarını talep ediyor. Buradan hem bir suç unsuru üretmeye hem de şikayetçi sayısını artırmaya çalışıyor. Bu amaçla biliyorsunuz Et ve Süt Kurumunu bile mahkemeye dahil etmişlerdi mağdur olarak. 6-8 Ekim 2014’te şüpheli olarak ifadeleri alınanların, ifadeleri şimdi tanık olarak dosyaya konuyor ve onlar da bu ifadeleri reddediyorlar. Bizzat kendilerinin bu mahkeme heyetinin ve arkasındaki güçlerin tanık olarak duruşmada konuşturdukları kişiler, bu tanıklığı reddediyor. Kendilerine manipülasyonlarla, söyletilmek istenen sözleri söylemiyorlar.
Bu kadar baskı varken, bu kadar zulüm varken bu insanlar bu ifadeleri vermeyi kabul etmiyorlar. Yani delili nereden üreteceklerini de bilemiyorlar. Başvurdukları kaynaklar da onların istediklerini değil tam tersini ortaya koyuyor. Mahkeme Başkanı sürekli tanıkları yönlendirmeye çalışıyor. Arkadaşlarımız cevabını veriyor elbette ama görün işte nasıl bir mizansen nasıl bir kurgu nasıl bir kumpas söz konusu.
Muhalefet: Demokrasi güçleriyle bu birlikteliği büyüttükçe alternatifi hayata geçirmek için hiçbir sebep yok. O nedenle tekrar diğer muhalefet partilerine buradan seslenmeyi görev biliyorum. Macaristan gibi örnekleri uzun uzun anlatamayacağım. Dünya tarihinde yakın ve uzak örnekleri de anlatmayacağım. Bir şeyi mutlaka vurgulamak gerekiyor.
Eğer bu iktidarın alternatifi olmak istiyorsanız bu iktidarın zihniyetinden uzaklaşmak zorundasınız eğer gerçekten bu ülkeye demokrasi adalet, barış, getirmek istiyorsanız iktidarın çizdiği oyun sahası içinde kalmayacaksınız. Kalırsanız alternatif değil, makyajlı, uzatmalı, yeni görünümlü eski düzenden başka bir yere çıkmaz bu yol.
Bu ülkenin böyle zaman kaybetmeye tahammülü kalmış değil. Bu ülkede yıkım, zulüm, adaletsizlik almış başını gidiyor. Hiç birimizin ve hiç kimsenin bunun karşısında oyunlarla, kuru sözlerle, boş mesajlarla vakit geçirmeye hakkı yok. İşte HDP bunu her seferinde bütün mücadele alanlarında ortaya koymaya devam ettiği için baskılara rağmen umudu büyütüyor ve gerçek seçeneğin adresini gösteriyor.
Dolmabahçe Mutabakatı: Biz uyarıyoruz. Dolmabahçe'de buluşma oldu ve yandaş gazeteciler Dolmabahçe umut yarattı diye manşet attılar. Oysa Dolmabahçe’nin umut yarattığı başka bir örnek var. 2015 yılının 28 Şubat’ında da Dolmabahçe Mutabakatı vardı ve umutlar yeşermişti ama bunları yok eden bu iktidar oldu. Üstelik bunu yok etmekle kalmadı en ağır savaş politikalarına başvurdu. O savaş politikalarının yarattığı yıkım ortada. Ülkenin geldiği bir çöküş tablosunun en önemli sebebi de bu savaş politikalarıdır.
Böyle savaş politikaları yürüten bu iktidarın şimdi barış güvercini rolünü oynaması inandırıcı değildir. Biz bu savaşın ancak halkların ortak iradesiyle ve halkların hakları teslim edilerek sona erebileceğini biliyoruz. Öyle bir yandan savaş politikaları yürüten öbür yandan başka yerlerde barış güvercini rolü oynayanlarla değil, bu savaştan fırsatçılık yaratma hevesinde olanlarla değil, halkların ortak mücadelesi ile sağlanabilir barış. Ülkede de böyle bölgede de böyle, dünyanın her yerinde de böyledir.
(EMK)