Fotoğraf: Evrensel
Türk Tabipleri Birliği (TTB), sağlıkta şiddete dair hukuki görüşünü açıkladı. TTB’nin görüşüne göre, “Sağlık Bakanlığı TTB’nin önerilerini bir an önce dikkate almalı.”
"Suskunluk çemberi”
TTB’nin görüşü şöyle:
“Sağlıkta Şiddet, son 20 yılda hızla artarak sağlık çalışanlarının hayatlarındaki en büyük tehditlerden biri olmuştur. Sağlıkta dönüşüm programı ile sağlık çalışanlarının üzerinde kurulan baskıya paralel olarak artan sağlıkta şiddetin karşısındaki en önemli yapılardan biri Türk Tabipleri Birliğidir.
"Türk Tabipleri Birliği; sağlıkta şiddeti artıran politikalarla mücadele ederken, aynı zamanda önerdiği hukuki düzenlemelerle sağlıkta şiddetin azaltılmasına katkıda bulunmaya çalışmaktadır.
“Sağlık hizmeti sunumu esnasında işlenen öldürme, kasten ve bilinçli yaralama, hakaret, kişinin hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik tehdit ile sağlık çalışanlarının bir şeyi yapması veya yapmamasını temine yönelen eylemlerin; suçun işleniş biçimi ve kendine özgü yapısı nedeniyle ayrı bir suç türü olarak tanımlanması ve giderek artan şiddet olaylarının Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından araştırılması; 2011 yılında Türk Tabipleri Birliği tarafından talep edilmiştir.
"Bu talep, CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı tarafından 7 Ekim 2011 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmuş fakat gündeme alınmamıştır.
"Yasal ve kalıcı tedbirler almak yerine; Sağlık Bakanlığı tarafından 6 Nisan 2011’de yayımlanan Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelikte, “Çalışanlara yönelik fiziksel saldırıların önlenmesine yönelik düzenleme yapılması hususlarında gerekli tedbirleri alır ve düzenlemeleri yapar” cümlesi ile çözüme yönelmediği belli olan düzenleme yapılması tercih edilmiştir.
“Talepler 14 Mart 2012’de yinelenmiş; bu “suskunluk çemberi” ne yazık ki ancak 17 Nisan 2012’de Dr. Ersin Arslan’ın hasta yakını tarafından öldürülmesi ile kırılmıştır. İçişleri Bakanlığının iç işleyişi açısından, 26 Nisan 2012 günlü “Sağlık Çalışanlarına Karşı İşlenen Suçların Soruşturulması” konulu genelge ile Sağlık Bakanlığı 28 Nisan 2012’de Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliği; Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 14 Mayıs 2012’de Çalışan Güvenliği Genelgesi yayımlamıştır.
“TBMM Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu da Ekim 2012’de çalışmaya başlamıştır. Türk Tabipleri Birliği, Komisyon görüşmesine katılıp görüşlerini dile getirmiş ve Türk Ceza Kanununa ek madde önerisini de bir kere daha iletmiştir. Komisyon Raporunu Ocak 2013’te tamamlamıştır.
“Türk Tabipleri Birliği tarafından 2011’de hazırlanan “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı”, sağlık hizmetinin kamu hizmeti olduğu vurgusundan hareketle, Türk Ceza Kanunu’nun üçüncü bölümüne “Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar: Sağlık Hizmetini Engelleme” başlığı altında, en azından caydırıcılık içermesi amacıyla hazırlanan ek madde önerisini başta Sağlık Bakanlığı, hükümet temsilcileri ve siyasi partiler olmak üzere tüm ilgili yerlere iletilmiştir. Teklifin gerekçesine sağlık hizmeti sunumu alanında yaşanan sorunlar ayrıntısıyla anlatılmıştır. Teklif şöyledir:
"Sağlık personelini etkileme ve sağlık hizmetini kesintiye uğratma. (1) Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline yerine getirdiği sağlık hizmeti nedeniyle yapmaması gereken bir işi yapması veya yapması gereken bir işi yapmaması için emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.
"(2) Bu fiiller sonucunda sağlık hizmeti kesintiye uğramışsa yukarıdaki fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.
"Soruna dair ilk yasal düzenleme, Ocak 2014’te 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa ek-12. Maddenin eklenmesi ile yapılmıştır. Düzenlemeye göre “Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır”.
"Ancak hükmün uygulanmadığı hatta uygulayıcılar tarafından bilinmediği de görülmektedir. Bu nedenle Hâkimler ve Savcılar Kurulu ile Adalet Bakanlığına düzenlemelerin asıl ceza mevzuatı içinde yapılması ve bu aşamaya kadar uygulayıcıların mevcut düzenlemeden haberdar edilmesi istenmiştir.
"Sağlık Bakanlığının 16 Kasım 2017 tarihli “iş kazası bildirimi” konulu yazısında da “Şiddete maruz kalan sağlık çalışanları açısından iş kazası bildirimlerinin fiziksel veya ruhsal anlamda engelli hale gelmesinin hekim tarafından tespit edilmesi halinde yapılması” gerektiği belirtilmiştir. Bunun yanı sıra iş kazası (şiddet) sonucu sağlık çalışanının kurumuna bildirimde bulunması yeterlidir.
"Ayrıca çalışanın sağlık kurumuna başvurusu varsa burada da sağlık kurumunun mutlaka kayıtlarına şiddetin iş kazası olarak geçirmesi ve ilgililere yasal bilgilendirme yapması zorunludur. Mevzuat; işvereni, ilgili kurumlara (kolluk, SGK) en geç 3 iş günü içinde bildirim yapmakla yükümlü kılmıştır. Sağlık çalışanı; yaşadığı iş kazasının kayıtlara geçip geçmediğini kontrol etmeye, geçmediği durumlarda ilgilileri uyarmaya ve SGK’ya bildirimde bulunma hakkına sahiptir.
"3359 sayılı Yasadaki ek fıkra düzenlemesine 2018 yılında “müjde” olarak duyurulan bir hüküm daha eklenmiş ve “şüphelilerin kolluk tarafından yakalanacağı ve Cumhuriyet savcısının adli işleri tekemmül ettireceği” yazılmıştır. Rutin işleyişin ilgisiz bir Kanunda neden düzenleme konusu yapıldığı ise açıklanmamıştır.
"Nihayet aynı hükümde 2020 yılında yapılan değişiklikle yaralama, tehdit, hakaret, görevi yaptırmamak için direnme suçları yönünden ağırlaştırıcı neden sayılması, cezaların ertelenmeyeceği belirtilirken “faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli bulunması halinde hizmet ilgili diğer personel tarafından verilir” hükmü ile şiddet eylemine maruz kalan sağlık çalışanının kendisine saldıranlara hizmet vermek zorunda kalması da örtük olarak kabul edilmiştir.
"Sağlık çalışanlarına yönelik suçların istatistikleri Sağlık Bakanlığı tarafından düzenli olarak açıklanmadığı gibi Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan başvurulardan birine “Yanıt ayrıca çalışmayı gerektirdiği için olumlu yanıt verilememektedir” yanıtı verilmiştir. Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü bu suçlara ilişkin ayrı bir kayıt yapmamaktadır.
"Sağlık çalışanlarının mağdur olduğu dosyalara bakıldığında aşamalarda faillere “neden” sorusunun sorulmadığı görülmektedir. Sağlık hizmetine ilişkin iktidar temsilcilerinin cümlenin ilk yarısını söyleyip ikinci yarısını saklamaları yani “isteyen istediği hastaneye veya doktora gider” cümlesinin devamındaki mali kısıtlar gizlenerek sağlık bir “gösteri” alanına çevrildiği için kalıcı bir çözüm üretme iradesi de gösterilmemektedir.
"Türk Tabipleri Birliği olarak geçmişte olduğu gibi bugün de sağlık çalışanlarının yanında, şiddetin karşısında durmaya devam edeceğiz. Gelinen süreçte yasal değişikliklerle ilgili önerilerimiz şunlardır:
Mevzuat ve Uygulamayla İlgili ÖnerilerBu kapsamda sağlık hizmetinin şiddetten arındırılması için uzun erimli programların oluşturulmasına değin ivedilikle şu çalışmaların yapılması gerekmektedir:
Artarak devam eden sağlıkta şiddet vakalarından da görüldüğü üzere göstermelik mevzuat düzenlemelerinin sağlıkta şiddeti azaltamadığı açıktır. Sağlıkta şiddeti azaltabilecek düzenlemeler için Türk Tabipleri Birliği’nin mevzuat önerileri derhal uygulanmalıdır. |
(EMK)